20.06.2016, 13:23

Büyük Şirket

Her şirket, bir iddia ile kurulur. Şirketi kuranların en önemli önceliği, müşteridir. Kurucular, şirketin gücünü müşterileri memnuniyeti için seferber ederler. Yeni bir şirketlerin bu enerjisi ve odaklanma anlayışı, başarının yollarını açar. 

Kuruluşun ilk yıllarında, son derece yalın olan yönetimin yapısı, zamanla karmaşık bir hale dönüşür. Şirket büyüdükçe,  insan kaynakları, satınalma, finansman, satış, satış sonrası, pazarlama vs. gibi bölümler oluşur. İlk dönemlerde çalışanların,kuruculara ulaşması ve işlerini birlikte çözmeleri mümkünken, şirket büyüdükçe araya yöneticiler, müdürler, direktörler, genel müdür yardımcıları girer.  

Şirket küçük, işler daha az karmaşık haldeyken yöneticiler, müşteriyi tanıyan, sahada mücadele eden, ürünleri satan, rekabeti bilen kişiler iken sonraları, gerçek hayatla, müşteriyle, sahayla bağları zayıf olan yönetici tipine dönüşür. Şirket, “rakamlarla” yönetilmeye başlar. Karar alanlar, neredeyse müşterilerle hiç temas etmeyen, onların hangi beklentilerini ve yaşadıkları sorunları bilmeyen, işe müşteri gözüyle bakamayan yöneticilerdir. Ne kadar donanımlı ve iyi niyeti olurlarsa olsunlar, müşteriden uzaklaştıkça, isabetli karar almaktan da uzaklaşırlar.

Kurulduğu ilk yıllarda, müşteriye fayda sağlamak için sıra dışı bir çaba gösteren şirket, zamanla kurucu zihniyetten uzaklaşır ve büyük, çok bölümlü, çok katmanlı, bürokratik bir şirkete dönüşür. Şirketin rekabet avantajı, ilk yıllardaki yenilikçi zihniyetinden değil, büyüklüğünden ve yaygınlığından oluşur. 

Şirket büyüdükçe, her bölümün kendine ait bütçesi olur. Her yönetici, bu kaynağı kendi hedefleri doğrultusunda mutlaka harcamak ister. Büyük şirketler -etkin çalışan satın alma bölümlerine rağmen- maliyet bilincinden uzaklaşır. Oysa kurucuların en önemli özelliklerinden biri, şirketin sahip olduğu kaynakların kıt ve değerli olduğu bilince sahip olmasıdır; çünkü para kendisinindir. Bu son derece sağlıklı yaklaşım,  büyük şirketlerde yok olur. Büyük şirketler, çok büyük bütçeleri, çok yararsız projelere kolayca harcayabilirler.
Büyük şirketlerde, risk almak son derece zordur.  Geleceğin belirsizliğine karşı, şirketin üst düzey yöneticileri, şirket kaynaklarını birbirinden farklı alanlara dağıtarak, riski en aza indirirler. Bu davranış da, şirketin tek bir fikir etrafında kilitlenmesini ortadan kaldırır. Şirket, doğal olarak vasatlaşır.

Kuruluşun ilk yıllarında, genç yetenekler ortaya çıkıp büyük başarılar kaydederler. Şirketin organizasyon yapısı esnek olduğu için, bu yetenekler kendilerini gösterecek imkân bulur ve şirkete büyük katkıda bulunurlar. Şirket büyüdükçe, yetenekli insanlar, mevcut kuralları ve organizasyon yapısını aşıp sıra dışı işler yapma imkânı bulamazlar. Şirket bu yetenekleri elinde tutamadığı gibi, yeni yetenekleri de kendine çekemez.

Şirket büyüdükçe, profesyonelleştikçe amatör ruhkaybolur, büyüklük hastalığına yakalanırlar. yöneticiler, işi kişisel algılamamaya, başarmayı kişisel bir misyon gibi görmemeye, başarısızlıktan sorumluluk duymamaya, işin gerçeklik duygusunu hissetmemeye başlarlar.
Önemli olan, kuruluş aşamasındaki ruhu ve heyecanı korumak, müşteriye odaklanmak, kaynakları verimli kullanmak ve işle ilgili kişisel sorumluluk almaktır.
Liderin görevi, yalın bir yönetim anlayışıyla, tek bir amaç, tek bir hedef etrafında, kaynakları en etkin şekilde kullanarak, her çalışanın müşteri vaadini gerçekleştirmek için çaba göstermesini sağlamaktır. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159