04.05.2015, 15:41

Erguvanlar, Gelincikler ve Güller…

Hatay yöresinin türküsü dilimde kaç gündür. Hüzün yüklü olsa da baharın yüzü suyu hürmetine bana coşku veriyor.
“Gül kuruttum, gül kuruttum,
Yâri sinemde uyuttum
Yâr söyledi ben unuttum
Ah akabinde düştü gönül
Yârden ayrılması müşkül”
İnsan sever kendi bildiğince yürümeyi, bazen ne işaret dinler ne nasihat… arkasından gelecekleri bilse de o anın keyfi hepsine yeter. Tam da onun için pek bir müşküldür ayrılık. Tam da o nedenledir ya Boğaz’ın derin maviliğine bakarken Şair’in “Karşı yaka memleket” dizelerini anımsıyorum… geçen bir vapuru okşarken ellerinin yanışını duyuyorum içimde… 

Erguvanlar açtı

Havalar soğuk geçti ya, Güneşe hasret kaldık… Biz başımızı dışarı çıkarasıya erguvanlar tepeden tırnağa çiçeğe kesmiş bile…
Erguvanlar ki, dallarına asılan havarilerden utandığından böylesi morarmış; tarihin derinliklerinde kalan öyküsü gibi hükümdarlıkların simgesi olmuş hem Bizans’ta hem Osmanlı’da… Boğaz’ın iki yakasında doğal bir halı niteliğiyle, padişahların salatalarının çeşnisi de olmuşlar, şekerle pişirilerek sofraların tadı da…
Erguvanlar ki yemyeşil, sapsarı, masmavi, gömgök, kıpkırmızı, mosmor, alacalı, tek renkli, çok renkli göz alabildiğine açan çiçeklerden farklı, doğrudan dallardan fışkırır. Farklılığını göstermek ister. Sahi, erguvanların yaprakları da farklıdır, kalp şeklindedir… Çiçeklerin hemen ardından kaplar dalları. 
Erguvanlar ki alabildiğine güzel, alabildiğine içten, alabildiğine sevimli, alabildiğine göz alıcı, alabildiğine çarpıcı, alabildiğine erguvan rengiyle hayatı da insanı da mest eder, kendinden geçirir, geçmişten geleceğe taşır, huzur verir, mutluluk verir, güven duyurur… O kısacak ömrüyle hayata hayat katar.

Onarmak kırılmayı…

Günün ilk ışıklarıyla çıkmıştım sokağa… Bilmem ne kadar anlatıyor bizi, günümüzü… Bilmem ne kadar uyuyor günümüz gerçeğine. Bilmem ne kadar estetik, ne kadar güzel… Sizin takdiriniz belirleyecek… 
İnsanın kendinden kaçması da mümkün değil, aslında hayatın gerçeklerinden de… Gündemde Türkiye var, seçim var. Bu seçimin bir referandum olduğu gerçeği var. Ya teslim olacağız, tek adam tiranlığına giden yolda ya da demokrasiyi, ama gerçekten demokrasiyi yaşayacağız.
Bir arı… kırılmışlığını kendi içinde onaran, çiçeklenerek “işte, benim gerçeğim” diyen erguvan dalının üzerine konma telaşında… Kırılmışlığın acısını giderme amacında sanki.

Gelincikler de var…

Ilgıt esen seher yelinde salınan nazlı, narin çiçeklerdir gelincikler. Kara, yağmura, fırtınaya direnir de incecik dalından koparıldığında hemen yaprağını döker… Güzelliğin yok oluşuna yansın onu koparan. 
Bir zamanlar adı “fenni” olan kimyasal ilaçlardan dolayı neredeyse hiç kalmadı, en azından yakın çevremizde. Oysa ne çok severim. 
Denk getirip yollara düşmeli, dağları aşmalı, Anadolu’nun uçsuz bucaksız tarlalarında kalakalmış gelincik tarlalarına gitmeli. O güzelliği doyasıya yaşamalı.


Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159