13.10.2014, 18:40

Gidenlerin ardından...

Çalıştığınız işyerinden ayrıldığınızda; Başka bir semte taşındığınızda; Ya da nihayetinde bu dünyadan ayrıldığınızda…

Geride kalanlar ardınızdan mutlaka konuşacaklardır.

Ne mi diyecekler?

Ya “çok iyi adamdı” ya “kimseye zararı da yoktu faydası da; ne kokar ne bulaşırdı” ya da, “herkesin hakkına tecavüz eden biriydi. İyi oldu kurtulduk”... Bunlar dışında farklı bir şık düşünemiyorum... Geride bıraktıklarımız her zaman ardımızdan konuşurlar. Hiç kimse için istisnası yoktur.
Hedef, iyi konuşturmak ise bu maksada uygun tavır ve davranışlar sergileyelim diyeceğim, ama başkaları için karakterimizin dışında davranış sergilemek mümkün mü? 
Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür... 
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür... 
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür... 
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür... 
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür... 
Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür... 
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür...

Kaderimiz kendi ellerimizde demek, Mahatma Gandhi’nin bu çok bilinen felsefi yaklaşımına göre. Sözlerimiz davranışlarımızı; davranışlarımız duygularımızı; duygularımız alışkanlıklarımızı; alışkanlıklarımız karakterimizi; karakterimiz ise kaderimizi etkiliyor...

Geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz Ali Osman Ulusoy’un vefatı 2010 yılındaki bu yazımı aklıma getirdi. 

Ali Osman Ulusoy ülkemizde otobüsçülüğün doğumundan bu güne kadar olan süreci bizzat yaşayan bir zat idi. Hem işletmeci olarak hem de Mercedes-Benz bayii olarak iki şapkası vardı. Yani hem iyi bir satıcı: hem de büyük bir müşteriydi.

Bu özelikleri, yaşı ve bilgi birikimi dolayısıyla her platformda ilgi görür sözüne itibar edilirdi. Otomarsan’dan itibaren başlayan Mercedes-Benz ilişkisi, onu bu anlamda şirket içerisinde emsalsiz bir itibara taşımıştı. Otobüsçülüğün gelişmesine paralel olarak araçların da geliştirilmesi konusunda katkıları olduğunu biliriz.

Karşılığını alıp almadığı konumuzun dışında, fakat Mercedes bünyesinde pazar paylaşımı geçmiş yıllar performansına göre yapıldığından, kolay kolay da değişmeyen bir oran söz konusu ve aslan payı da her zaman Hassoy’un olurdu.

Onun performansını ardından şirket yönetimine gelenler nasıl devam ettirirler bilinmez ama aynı çizgiyi yıllar boyu süren bir istikrar ile devamı olanaksız gibi görünüyor. Bunun için ancak Ali Osman Ulusoy gibi kişilik, deneyim ve imkânlara sahip olmanız gerekiyor.

Yıllar boyu süren ikili ilişkiler ve güven ortamı müşteri ile onun arasında kurulan bağ bu anlamda profesyonellere fark atmasını sağlamıştı. Aynı zamanda sermaye sahibi olması nedeniyle prosedüre bağlı kalmadan karar alması ve uygulaması işleri kolaylaştırır ve yolları kısaltırdı. Bu onun yöntemiydi ve tek adam olarak bunu beceriyordu. 

Aklımda uzun zamandır muhafaza ettiğim şu soruyu dile getirmeden edemeyeceğim. 

Aslan payına göz dikip ellerini ovuşturarak bugünü bekleyenlere gün doğacak mı acaba? ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159