21.07.2014, 10:37

Hanzala yüzünü dönsün artık!

Bir karar verirsiniz, bir hedef belirlersiniz, bir amaç uğruna yola çıkarsınız… Şöyle olursa, bunu, böyle olursa şunu yapacağım dersiniz; kendi kendinize de olsa.

Filistinli, dünyaca ünlü karikatürist Naci el-Ali, “Çocuklar, kin nedir bilmezler. Küçük yaşta bunu edinmeleri pek mümkün değildir zira. Ama İsrail, çocukları bile kinle öyle bir bilinçlendirmiştir ki; ufacık çocuk bile İsrail'in yüzüne bakmaya tenezzül etmez. Ki bu, manen de olsa, en büyük cezadır. Anlayana” diyerek Hanzala adlı bir kahraman yaratır. Eli arkasında bağlı, başıkabak, yalınayak, gömleğinin omzu yamalı 10 yaşında bir çocuktur Hanzala.


17 yıldır doğanın kucağında, ama yaşıyor…

Karikatürist Naci el-Ali, yaşadığı tarihi Filistin topraklarına 1948’de hançer gibi saplanan İsrail devleti sınırları içinde kalan Nasıra (Nazareth) köyünde doğdu, 10 yaşında sürgüne gitti. 22 Temmuz 1987 tarihinde kimliği belirsiz kişilerin saldırısı sonucu hayatını kaybettiğinde Hanzala için “Hanzala 10 yaşında doğdu ve hep 10 yaşında kalacak. Ben o yaşta anayurdumu terk ettim. Hanzala yurduna döndüğü zaman yaşı büyümeye başlayacak. Doğa kanunları ona dokunmuyor. O biriciktir. Yurdumuza tekrar sahip olduğumuzda işler normale dönecek” demişti. Yüzünü de o zaman dönecekti Hanzala. Gözlerindeki acıyı, hüznü, belki çaresizliği göstermek istememesi doğaldı. Döndüğündeyse umutla ışıyacaktı gözleri, yüzü gülecekti belki. Geleceğe yönelik düşlerle renklenecekti… artık kim neyi nasıl düşlerse öyle… Kendisi göremediği gibi Hanzala da hala yüzünü göstermedi bizlere.



Geleneklere inat!


Hanzala’yı tanımlarken, baba adını boş bırakır, çok da önemsemez Hanzala. Ana adı belirleyicidir: Nakba. Çünkü Nakba, “büyük felaket” demektir. 15 Mayıs 1948’de kurulan İsrail Devleti, bir Filistinli, hatta Ortadoğulu için felaketten başka bir şey değildir o zamandan beri. Bir kız kardeşi vardır Hanzala’nın: Fatıma. Yamalı mintanının dışında bir şeyi yoktur, ama umudu hiç üzmek istemez. Hiç ayakkabısı olmadığı için ayakkabı numarası da bilinmiyor. Okul, savaşan dünyanın yangınında kül olmuştur çoktan, dolayısıyla okuma yazma öğrenememiş de olsa özgürlük bilinci sarıp sarmalamıştır kendisini… bu bilinci, arkasında kavuşturduğu kollarından ve tombul parmaklarından anlıyoruz.



Yerelden evrensele…


Doğal olarak Arap milliyetçisidir Hanzala da, çizeri Naci el-Ali de… Ancak yerelden evrensele gelişen bir çizginin üzerinde aşmıştır kendisini. Bu arada, Arap milliyetçiliğinin o zamanlardaki gibi değil, artık daha bir tutucu, daha bir gerici, daha bir yerel anlayış olduğunu fısıldamalıyım kulağınıza. Tahrir’de yaşananlar Taksim’dekinin çok çok üstünde, bilinçlilik ve dirençlilik anlamında çok daha ileridir bugün. Birbirlerinden cesaret aldıkları, deneyim ve birikimlerini paylaştıkları, mücadeleyi daha bir yükselttikleri bilinen bir gerçek. Arap milliyetçiliği yerini daha demokrat, daha toplumcu düşünceye çoktan bırakmıştır. Kuşkusuz Naci el-Ali yaşıyor olsaydı, ilerici, toplumcu ve demokrat yapısıyla yine en önde yürürdü…



Savaşa karşı…


Hanzala, tüm Filistinli çocuklar gibi karşıdır savaşa… Ülkesinin işgaline karşı savaşın tam da içindedir aynı zamanda. Nazım Hikmet’in şairce, şiir diliyle yazdığı gibi “Çocukların şeker yiyebilmesi için”dir Hanzala’nın savaşı. Ellerinin arkada birleşmiş olması, bir yanıyla kendi gücünden başka destek bulamamasıysa bir yanıyla da olası sarsıntıları önlemek, hep dik durmaktır.


O nedenle de yayıldı ünü de, gücü de… Avrupa’da, Afrika’da, hatta Latin Amerika’da da demokrasi kavgasının en önünde duruyor. Orada da dönmedi yüzünü. Demokrasiyi bekliyor, özgürlüğü…



Öyle de oluyor zaten…


İşte, Filistin’de yaşananlar! İşte, mangalda kül bırakmayanlar! İşte, sadece miting meydanlarında esip gürleyenler! İşte, ancak Berkin Elvan’ı ve acılı anasını yuhalattırma düzeyine inenlerin sessizliği!

Hanzala dönmese de biz dönmeliyiz yüzümüzü. Biz açmalıyız gözümüzü. Biz haykırmalıyız: Susma, sustukça sıra sana gelecek!

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159