15.12.2014, 16:21

Hayvanlar...

Kurumlar ya da insanları, sahip oldukları özellikler veya hacimsel boyutlaryla bir hayvana benzetiriz genellikle. En basit olarak, pek çok futbol takımı bir hayvanla özdeşleşir. Hayvanların sahip oldukları özellikler ile kurumlar, organizasyonlar, takımlar veya insanlar temsili olarak sembolleşir.

İnsanların gözünde bu hayvanlardan bazıları çok sevilirken, bazıları da nedense hiç sevilmez. Takdir olarak da kullanılan benzetmeler, pek çok zaman da olumsuzluk içeren bir tarza dönüşebilir. Dilimizde ve edebiyatımızda hayvanlar ile ilgili yüzlerce terim, özdeyiş ve atasözü bulunur. Hatta ünlü yazar La Fontaine, hikâyelerinde hayvanları kullanarak insanlara ders verme konusunda çok başarılı olmuştur.

Yedek subay okunda dersimize giren deniz piyade binbaşı, piyadenin önemini anlatmak için; "Komando küçük birimler halinde organize olur ve çekirge gibidir, çok hızlı hareket eder ama elinizdeki bir sineklikle bile onu öldürebilirsiniz. Buna karşılık piyade manda gibidir.

Harekete geçmesi zaman alır, yerinden kaldırmak için çok enerji sarf etmeniz gerekir, ama bir de harekete geçti mi hiç bir engel tanımaz karşısına ne çıkarsa, yıkar geçer. Elinizdeki sineklikle vurmanız onun için okşama bile sayılmaz."

Çalışma hayatımda büyük organizasyonlarda hacimsel farklılık ve hareket kabiliyetiyle ilgili farklılıkları inceleme imkânım da oldu. Özellikle sektörümüzde üretim yapan dev organizasyonlarda üretimi harekete geçirmek için; ya da sıkıntılı bir döneme girilmişse üretimi durdurmak için epey zaman ve enerji harcamak gerektiğini bizzat yaşadım.

Ülkemizde, zaman zaman tekrar eden ani gelişen ekonomik sıkıntılarda bunu birkaç kez yaşama şanssızlığına yakalandım. Böyle bir durumda bugün düğmeye bassanız, en erken üç ay sonra sistemi ancak durdurabiliyordunuz. Aynı şekilde talep patlaması yaşandığı bir döneme denk gelirseniz bugün üretim artışı için düğmeye bassanız ilk semerelerini yine en erken 3 ay sonra almaya başlayabiliyordunuz.

Geçmişte ülkemizde yaşanan dalgalanmaların sıklığı ve dalga boyu göz önüne alındığında bazen üretim artışı için hedeflediğiniz üretim adedine ulaştığınızda talep sönümlenmiş bile olabiliyordu. Bu durumda yapılan eylem ve buna karar veren yöneticiler için son derece olumsuz bir senaryo ve kâbus başlamış olurdu.

O yüzden tepe yöneticilerinin hem rakamsal olarak hem de sezgisel olarak çok daha proaktif ve hızlı olması beklenir. Değilse, çok iyi niyetli bile olsalar istemeden hem kendilerine hem de çalıştıkları kurumlara büyük zarar vermeleri işten bile değildir.

Manda gibi hacimsel büyüklüğü olan bir müessesenin başındaki adamın öküz gibi olması çok tercih edilen bir şey değil demek ki. Bu tepe noktasında oturan adamın çekirge gibi kıvrak ve hızlı hareken eden bir tarzı olması gerekiyor. Ne yaman bir çelişki değil mi?

Bu arada yukarıda söz edilen bazı hayvan isimlerini pek çoğumuz günlük hayatta sıklıkla kullanıyoruz.

Şahsen ben, Manda-Öküz-Sığır arasındaki farkı çok bilmiyordum. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp mantığıyla açıp baktım. Öğrenmenin faydası paylaşmaktır düşüncesiyle sizlerle paylaşıyorum.

Bakarsınız bir yerde işinize yarar. Bunlar TDK sözlüğündeki gibi farklı anlamlarda da veya argoda da kullanılmaktadır.

Çünkü etrafta bu kadar çok varken, her gün onlarcasına denk gelmek işten bile değil.
Manda: Geviş getirenlerden, derisi siyaha yakın uzun seyrek kıllı hayvan. Camız. Kömüş (Buffelus)
Öküz: Çift sürmekte, kağnı çekmekte kullanılan, etinden yararlanılan, iğdiş edilmiş erkek sığır / Bön, görgüsüz, kaba, anlayışsız, yeteneksiz kimse / Cıvalı zar
Sığır: Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı / Anlayışsız, kaba saba. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159