02.12.2020, 11:42

Korku İklimi

Bu yıl yaşananları başka ne ile mukayese edebiliriz, bilmiyorum. İnsan eliyle çıktığı bilinen virüs ile yapılan bu savaş, geçmişteki insanlığı tahrip eden konvansiyonel savaşlardan farklı devam ediyor.

İşin ilginci, bayrak, sınır gözetmeksizin her yerde, her coğrafyada, her yaştan, her inançtan ve ırktan insana karşı açılmış bir savaş. Peki, taraflar kim? Sonunda kimin kaybedeceğini biliyoruz, ama kimin ve ne kazanacağını bilmiyoruz.

Ne kazanılacak kısmında, ilk akla gelen para oluyor. Bence de para evet, ama ondan ötesi onun getireceği güç ve sonunda hâkimiyet. Bu perspektiften bakıldığında yeni yeni gündeme gelen aşı çalışmaları sonunda çok büyük para kazanılacağı kesin. Fakat işin ilginci aşı sadece tedavi için mi, yoksa tiyatronun bir başka sahnesine geçiş için mi olacak korkusu ve endişesi bizlerin aklını kurcalayan bir hal almaya başladı.

Günümüzde vahşi kapitalizm kavramını bile rahmetle yâd ettirecek kadar daha vahşi bir düşünce ve ihtiras bu korkuyu yaşamamamız için yeterli gerekçeye sahibiz. 

İnsanları, bir süredir GDO denilen genetiği değiştirilmiş gıdalar ile kobay olarak kullanmaya başlamışlardı. Bu konuda tamamen değil ama çeşitli yol ve yöntemler ile bir nebze korunmaya çalıştık. Ya da öyle sanıyoruz.

Şimdi bir başka faza geçildi. Böyle bir kaos ortamı yaratıldığında herkesi istisnasız aşılama ile bir kodlama veya yükleme yapılması artık hiç de uzak bir ihtimal gelmiyor bana.

Yıllar önce yaşadığım bir olay geldi aklıma…

90’lı yıllarda, Susurluk olayının ardından açığa çıkan isimlerden biri çocukluk arkadaşımdı. Tesadüfen araç almaya gelen ama maddi imkânları nedeniyle çok zorlanan resmi üniformalı bir müşterimle sohbet bahsederken bu konu açıldı. “O” ve ailesi hakkında birkaç soru sorduktan sonra. “O daha öğrenci iken seçilmiştir. Sonra onu önce pisliğe batırırlar tam boğulacakken bir el uzanır, çekip çıkarır. O saatten sonra, kurtarıcı eli asla bırakmaz biat eder ve ne derse onu yapar” demişti. Çok arzu etmese de kendisinin terör bölgesinden geldiğini ve oralarda “Gözlüklü Astsubay” olarak bilindiğini, kendini sisteme kaptırmadığı için bugün çok sıradan bir aracı almakta bile zorlandığını; yoksa istese helikopter bile alacak güce sahip olabileceğini anlatmıştı.

Ne bileyim öyle aklıma geldi işte…  

Yöntemler değişiyor belki, ama sonunda aynı senaryo yine vizyonda…

Etrafıma baktığımda yaşadığım şehrin ölmekte olduğunu gördüm. Her yer kapalı, herkes mutsuz. Her sektör vahim halde. Korku iklimi hâkim ilişkilerde bile…

Sanırım pisliğe gırtlağımıza kadar batmış haldeyiz.

Çok yakında bizi bir el gelip kurtaracak bundan eminim…

Hep aynı nakarat… Değişen bir şey yok! ■

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159