13.05.2020, 12:59

Kritik günlerdeyiz!

Günümüzün karmaşık iş dünyasında başarı kolay değil. Hem kendi yeteneklerinle yeterli olacaksın, hem de normal çalışanların ötesinde üst düzey profesyonellerden destek alacaksın. Bunların yanında bireysel çabaların ve mücadelelerin yeterli olamayacağı durumlar için örgütlü çabalar da gerekiyor. Bu nedenle mesleki sivil toplum örgütleri öne çıkıyor. Tabii, bunların da başarılı olabilmesi için aktif üye desteği ve iyi bir yönetim gücü gerekiyor. Yine bunların da üye desteği ve güçlü yönetim yanı sıra ayrıca profesyonel elamanlar yoluyla destek almaları gerekiyor.

Profesyonellik günlerim
Erken yaşta gelen emeklilik dönemimde çalışmayı arzuladım. Şüphesiz ki, bunda ek bir kazanç elde etme arzusu da vardı. Ama beni tanıyanlar çok para gözlü biri olmadığımı da bilirler. Keyif alacağım bir iş yapmak benim için çok önemliydi ve yapacağım işte de özgür olmam gerekirdi. Emekliliğimde, daha nefes alma fırsatı bile bulamadan UATOD bünyesinde otobüsçülerle çalışma durumum oluştu. Ulaştırma benim ilgi alanlarımdan biriydi. Bu nedenle böyle bir teklifi kabul ettim. Ancak kısa süre sonra, şartlarda anlaşmayı sürdüremeyince bu işten ayrıldım. Bunun sonrasında mesleğim olan makine mühendisliği ile ilgili sanayide çalışmayı arzuladım ve burada başladım. Ancak otobüsçüler yeniden bir çağrıda bulunup, ısrar edince tekrar geriye döndüm. Bu dönüşte otobüsçülüğü ve genelde de taşımacılığı sevmem belirleyiciydi. 

Gerek yük gerekse yolcu taşımacılığı ekonomik hayatımızda çok önemli. Bunun ötesinde bu işi sevmek de gerekiyor. Ben taşımacılığa ve yolcu taşımacılığına inandığım için bu dönüşü yaptım. Bugün bile hiçbir maddi beklentim olmaksızın elimden geldiğince hizmet etmeye çalışıyorum. Bu iş ancak sevmekle yapılabilir.

Taşıma tercihlerim
Sürekli vurguluyorum: Denizyolu ve demiryolu taşımacılığı en iyi taşımalardır. Bunların diğerlerine göre net üstünlükleri vardır. Tabii ki eksiklikleri yok değil, yavaşlık gibi. Peki, ya havayolu ile karayolunun durumu ne? Bu iş, iyiden ne anladığınıza bağlı... Hız ve güvenlik açısından şüphesiz iyi. Ama havayolu, çok yüksek maliyetleri ve çok fazla çevre zararları olan bir taşıma şekli. Yaşadığımız korana günlerinde, tabiatta bazı iyileşmelerin başladığı belirtiliyor. Bunda şüphesiz ki, taşıt kullanımının, taşımacıların ve sanayinin yavaşlamasının payı olduğunu kabul etmeliyiz. En büyük payda havayolu kullanımının çok azalmış olmasında değil mi? Ben havayolunu destekleyenlerin niye desteklediklerini hala anlamıyorum. Diyecekler ki çabukluk. Peki, çabukluk havayolunun desteklenmesini gerektirir mi? Zamanı kıymetli olan, havayolunun yüksek maliyetlerini kendiliğinden öder. Zamanı kıymetli olmayanın zaman kazanmasını niye destekleyeyim ki? Kahvede okeye yetişmesi için mi? 
Yalnız bunun bir de turizm boyutu var. Uzak ülkelerden insanların size turistik amaçlarla gelmesi için havayolunu kullanmaları ve onun için de havayolunun desteklenmesi gerekiyor. Bu, işte, reddedilemeyecek bir gerçek. Havayolunun desteklenmesi için, bana göre tek neden de bu. 

Karayolu şarttır
Pek çok kimse için karayoluna karşı çıkmak ve karayolunu kötülemek medeniyet ölçüsü gibidir. Gelişmiş ülkelerde karayolunun önemli olmadığı, çok kullanılmadığı söylenir. Halbuki ben bunun hep tersini gördüm. Demiryolunun en gelişmiş şeklinin olduğu, denizyolu imkanlarının da bulunduğu pek çok gelişmiş ülkede bile 4-5 şeritli karayolları bulunuyor ve bunların hepsi de dolu. Demek ki, karayolunun kullanılması kaçınılmaz. Hem de çok miktarda kullanılması kaçınılmaz. En azından bugün için bu böyle. Karayolu diğerlerinin tamamlayıcısı olarak kullanılmak zorunda, hem de fazla miktarda kullanılmak zorunda. 

Toplu taşıma gerçeği
Toplu taşımanın ekonomik ve kârlı olduğu konusunda pek çok insan hemfikirdir. Zaten yüksek kapasiteli taşıtların birim taşıma içinde verdikleri zararlar daha azdır. Ancak buna rağmen diğer modlarda toplu taşıma olmayan küçük araçlar da desteklenir. Örneğin küçük özel uçakların, yat ve teknelerin desteklenmesi gibi. Karayolunda ise ne yazık ki, ticari taşıma aracı olarak otobüsler hep göz ardı edilir, bunlara nadiren kolaylık gösterilir. Tam tersine, herkes, bunları iyileştireceğim diye ne faydası olacağını düşünmeksizin bu işleri denetlemeye, engellemeye ve çalışmalarını zorlaştırmaya kalkar. 

Anlaşılır gibi değil
En medeni görünen, en uzman görünen ve toplu taşımayı savunanlar konumu en iyi yolların ve en iyi köprülerin özel otomobillere verilip otobüslerin en uzak, konumu en kötü en pahalı yol, köprü ve otoyollara atılmasına ses çıkarmazlar. Bunu anlamam mümkün değil. 

Burada şunu da belirteyim… Otobüsçülük tarifeli ve tarifesiz olarak iki şekilde yapılıyor. Benim için ikisi de önemli. Birini diğerine tercih etmem. Birinin menfaatini diğerine karşı savunmam da söz konusu bile olamaz. Sadece bugüne kadar tarifeli otobüsçülerle biraz daha yakın olduğum için belki onların konularına biraz daha fazla el atıyor olabilirim. Bir de şunu belirtelim ki, tarifeli taşımacılığın çok daha fazla zorlukları ve özel şartları vardır. Bu nedenle problemi de çoktur. Buna da bağlı olarak yanlış yapılma ve engellenme ihtimalleri çok yüksektir. Biraz da bu nedenle onların sorunlarına ilgi duymuş olmam hoş karşılanmalıdır.

Güncel durum 
Şimdi korona virüsle birlikte genel bir pandemi günleri yaşıyoruz. Taşımacılık, özellikle şehir dışı taşımacılık neredeyse durmuş durumda. Önümüzdeki günlerde bunun açılması söz konusu olacak. Ama eski şartlarda değil. Taşımacılık, herkesin dediği gibi, “yeni bir normal” tanımlanarak yapılacak. Bu dönemde otobüsçülüğün menfaatlerinin korunması çok daha önemli. 
Bütün otobüsçülük mesleği mensuplarını ve bunların örgütlerini dikkatli olmaya, yoğun çalışmaya davet ediyorum. Ama ne yazık ki, bugünlerde pek de hoşuma gitmeyen haberler alıyorum. Örneğin otobüsçüler, her şeyi bırakmışlar, taban ve tavan fiyat peşine düşmüşler. Ben oldum olası fırsatçı yaklaşımlara karşıyım. Ancak otobüsçülerin derdi bu olmamalı. Bu ne demektir, biliyor musunuz: Biz ahlaklı bir ücret politikası izleyemeyiz. Örgütler olarak da bunu sağlayamayız. Bunu devlet sağlasın… Bu pek de iyi bir durumu yansıtmıyor. Bırakın siz bu konuları da şu yakın dönemde ne gibi yardımlar, destekler, kolaylıklar isteyeceğinizle uğraşın. Buna çok ihtiyaç var. Her zaman duruma müdahil olan turizm taşımacıları, önümüzdeki dönemde belki buna tarifeli taşımacılardan daha çok ihtiyaç duyacaklar. Herkes gayretli ve dikkatli olmalı. ■

Bir öneri 
Uçak Oturma Düzeni: Teması azaltma amaçlı olarak otobüslerdeki koltuk kapasitesini yüzde 50’sinin kullanılması kuralı uçaklarda da olacak mı, olmalı mı?  Bu kural olursa 180 koltuklu bir uçak en fazla 90 yolcu alabilir. Bilet ücreti de iki katına çıkmak zorunda kalır. Bunun yerine koltuklara bitişik/yan yana oturulmaması kuralı daha iyi olabilir. Çoğu uçaktaki üçlü koltuklara orta boş bırakılarak iki kişi oturtulup yakın temas önlenir. Uçak da 90 yerine 120 yolcu olur. Bu artış önemlidir. 

Otobüs Oturma Düzeni: Yüzde 50 yerine bitişik/yanyana oturmama kuralı otobüslerde de uygulanabilir. Böyle olduğunda en azından 2+1 otobüsler 6-7 ilave yolcu taşıyabilir. Bu da az değil. Bu arada zaten yakın temas halinde yaşayan eşler kardeşler veya anne baba ile çocuğu istekleri halinde ikili koltuğa yanyana oturtulabilir. Böylece tüm otobüslerde doluluk epey artırılabilir. Geçiş döneminde bunlarla yetinilmeli.
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159