21.04.2014, 17:24

Mübalağayı seviyoruz

Geçtiğimiz hafta, insanları bağlayan bağlardan söz etmiştik. Söz konusu bağlar, özellikle dünyada batıdan doğuya gittikçe güçleniyor. Çünkü batıdan doğuya gittikçe ilişkilerdeki mantık, yerini duygusallığa bırakıyor.

Ülkemizin sosyal yapısı da işin içine girdiğinde feodal yapı, başlı başına bir tutkal vazifesi görüyor. Buna din ve inanç benzerliğini de kattığınızda ultra güçlü bir tutkal çıkıyor ortaya.

Bölgesel geri kalmışlık, yaşadıkları bölge dışına çıkan insanları, hemşehricilik modunda alabildiğine yaklaştırıyor. İster kamuda, isterse özel sektörde işinizi görecek kişi için, öncelikle hemşehri olmanız, diğerlerinden farklı olup öne çıkmanız için önemli bir fırsat oluşturuyor.
Aslında bu bile başlı başına yeterli. Ancak buna eklenecek düşünce birliği, akrabalık ve hatta hısımlıkla, olası rakiplerinizin fersah fersah öne geçmeniz işten bile değil. 

Tabii, o işe uygun olup olmadığınızın, bilgi birikiminizin ve deneyimlerinizin hiçbir önemi kalmadığını çokça yaşamışsınızdır… Söz konusu iş, siyaset de içerdiğinde sizi kimse tutamaz demektir. Anlatılanları mübalağalı bulmadığınızdan eminim. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki her birimiz olumlu veya olumsuz bu tür tercihlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bazen biz başkalarına bu tarz bir üstünlük kurmuşuzdur bazen de bize birileri bu tarz bir çalım atmıştır.

Bunu yapan bizsek, alabildiğine keyif aldığımızdan, ‘hava atma’ fırsatı olarak görmemiz bile söz konusudur. Her platformda ballandıra ballandıra  övünerek anlatırız. Yok, bize yapılmış bir hareketse, bu defa da her platformda şikâyet eder, maruz kaldığımız haksızlığı yine mübalağalı olarak anlatırız.

Her iki şekilde de bizim insanımız objektif olmaktan uzaktır ve duygusal yapısının tesirinde -mübalağayı da sevdiğinden- konunun özünden uzak detaylarla ilgilenir. Bunun çarpıcı örneklerini sizler de hem siyasette hem de iş hayatında sıkça görmüşsünüzdür.

Hayatın her anında ve alanında hak ve hakikatten hatta liyakatten uzak olarak görev ve ihale dağılımı yapıldığını kabul etseniz de bu, insanın canını sıkıyor. Buna bir çözüm bulunamamasının altında; bizi temsil etmesi için bizim seçtiğimiz, bizden birileri olan siyasetçiler yatıyor. Açıkçası, biz nasılsak bizim seçtiklerimizin de bize benzemesi son derece doğaldır. Yani siyasetçi dediğimiz sizsiniz, biziz, hepimiziz.

Eğer elimize fırsat gelmişse, en dürüst ve eğitimli olanımız bile, genlerimizdeki özellikler gereği ilk etapta akrabalarımızı sonra yakın çevremizi, hatta hemşehrilerimizi, fikir birliği yaptığımız insanları diğerlerine tercih ederiz. Liyakati hiç göz önünde bulundurmadığımızı siz de çok iyi biliyorsunuz. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159