22.06.2017, 15:48

Şehirleşme ve Yenilikçi Eğilimler-8

Hepimizin malumudur ki; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bütçesi, Avrupa Birliği’nin onlarca ülkesinden büyük nüfusu (yaklaşık 15 milyon), çok merkezleşen şehir alanları, çoklu iklimi ve değişken topografyasıyla kendine özel küresel bir merkez olan İstanbul’un yerel yönetim mekanizmasıdır. Bu bağlamda üretimin kapasitesi alabildiğine yüksek olmakla beraber, ihtiyaçlar alanı da çok geniş bir toplamı ifade etmektedir. Dolayısıyla; bu ihtiyaçların en optimum çözümlerle, en iyi hizmet parametreleri imkanlarını sağlayacak şekilde, sosyal ve çevresel olarak ‘sürdürülebilir’ ve bakış açısı olarak ‘insan odaklı’ olarak uzun soluklu olarak en iyi şekilde gerçekleştirilebilmesi ve karşılanabilmesi için ilgili kurumların, iştiraklerin ‘alternatif enerji’ ‘yenilenebilir enerji’ ‘ulaşım’ ‘lojistik’ ‘kentsel dönüşüm’ ve ‘entegrasyon’ anlamında en aktif şekilde ve en yüksek hareket kabiliyetiyle çalışması gerekmektedir. 

İnsan odaklı yaklaşım

Bunun için de; merkezi yönetimin ilgili düzenlemelerle, gerekli arka planı oluşturması gerekmektedir. Bu anlamda; akademi-piyasa-bürokrasi ve yerel yönetimler arası tam entegrasyona dayalı yaklaşımların ve eylemlerin gerçekleştirilmesi önceliklidir. Bunun için de, ilgili bütün tarafların (özel sektör dahil) meseleye; ‘rant odaklı’ değil ‘insan odaklı’ bakması bir zorunluluktur. Zira; bugün itibariyle bu ve benzeri başlıklarda ‘geniş bir rant alanı’ tarafların birçoğu için ‘elverişli’ gibi gözükse de aslında orta ve uzun vadede; bütün taraflar ve her şeyden önce ve her şeyden sonra halkımız için ‘sürdürülebilir’ olmaktan çıkacaktır ki bu da, Fırsatlar-Tehditler dengesinde tehditler lehine ani radikal değişimlere yol açabilir. Bunun daha açık ifadesi, mali olarak ‘ekonomik kriz’, sosyal olarak ‘toplumsal travma’ ve çevresel olarak da ‘tabi afetler’ şeklinde ortaya konabilir. 

Dengeyi kurmak önemli

Bundan dolayı; tarihin her yerden daha hızlı aktığı bu coğrafyada SWOT analizini en hassas ölçütlerle yapmak, yani Fırsatlar-Tehditler dengesini en doğru şekilde kurmak ve sürekli olarak güncellemek birer zorunluluktur. Yakın politik dönemde bir ara sıkça gündeme gelmiş olan ‘Kazan-Kazan’ formülü, aslında bu anlamda toplum ve ülke olarak; hepimiz için zaman bağlamında orta ve uzun vadede, yersel olarak ise Türkiye ve komşuluğunda olduğu coğrafyalar, politik olarak içine dahil olduğumuz ve yer yer artık formatlamaya başladığımız ‘strateji’ paralelinde ciddi olarak gündemimiz için açıklayıcı ve sağlamacı bir işleve sahip olmaktadır. Sahip olacaktır. 

Kazan kazan…

Buradan hareketle; ‘perspektif kurma ihtiyacımız’ bağlamında bir ‘Kazan-Kazan’ formüllendirmesi yapmamız gerektiği ortadadır. Bu formülün paydaşları ise; merkezi yönetim, yerel yönetim organları, komşu coğrafyalar, özel sektör, akademi, toplumumuz ve geniş coğrafyamızdaki beşeri havzalarımız olacaktır. Bu anlamda bütün bu paydaşlar aynı zamanda Fayda, Maliyet, Fırsat ve Tehditler’e birebir muhataptırlar. Hal böyle iken; kurulacak olan ‘Kazan Kazan’ formülü hepimiz için hayati ve fazlasıyla işlevsel olacaktır. Dolayısıyla; bu formül inşa süreçlerini, gerekliliklerini, departmanlarını birçok defa kısmen ya da ayrıntılı ortaya koymaya çalıştığımız ‘perspektifimiz’ ile doğrudan bir sebep-sonuç ilişiğine yaslanacaktır. 

Sürekli alternatiflendirme…

Söz konusu ilişik; ‘Kazan Kazan’ formülasyonunun temel bileşenlerini de ortaya koyabilmemizi sağlamaktadır. Bunları; ‘insan odaklı yaklaşım’ ‘sürdürülebilirlik’ ‘kamu-özel ortaklaşması’ ‘entegrist bakış ve uygulamalar’ ve ‘sürekli alternatiflendirme’ olarak ortaya koyabiliriz. ‘Sürekli Alternatiflendirme’ başlığını; özelliklerini açıkladığımız coğrafyamızın kendine has koşulları bağlamında çok modlu ve çok planlı bakış açısı çerçevesinde sürekli olarak her adımımızı alternatiflerini üretme kaygısı güderek atma refleksini edinmemiz olarak açabiliriz. Bu refleksin kazanımı bizlere; zamanla ‘kendi terminolojimizi kurma’ imkanlarını sağlayacak, felsefi-sosyal-ekonomik-kültürel-politik anlamda ‘hareket kabiliyetimizi’ arttıracak, postmodern süreçle yüzleşerek onu aşan çözümler üretmemize ve dolayısıyla ‘medeniyet dalgası’ oluşturmamıza ön ayak olacak ilk adımları teşkil edecek bir imkanlar ve ihtimaller bütününü sunmaktadır. Eğer ‘2023 vizyonu’ çerçevesinde ilgili tarihlerde önümüze çıkacak olan yeni durumları aktif, enerjik ve sorunlarını çözmüş olarak karşılamak istiyorsak ilgili formülasyonları kurmak ve ivedilikle sağlam adımlarla ve bütün fazlarıyla(ekonomik-politik-kültürel-felsefi-sosyal) eyleme dökmek durumundayız. 

Akıllı siyaset…

Ancak bu anlam havuzu içerisinde; Kanal projesi, ‘çılgın projeler’, bölgeler arası ulaşım ağı projeleri, yeni köprüler, meydanlar, otoyollar tam anlamıyla yerli yerine oturacaktır. Bu anlamda ‘akıllı şehirler, akıllı ulaştırma, akıllı binalar, akıllı projeler’i içeren bir ‘akıllı siyaset’ten net çizgilerle ve toptan bir ‘akıllanma’ ile bahsedebiliyor olacağız. Unutmamalıyız ki; Aklın en önemli fazları; ‘insan odaklı olması’, ‘çevre duyarlı olması’, ‘sosyal adaleti öncelemesi’, ‘yerli bir duyarlığı temsil etmesi’, ‘insanlarda ve toplumlarda medeni duyarlığı güçlendirmesi’dir. Dolayısıyla da; bu fazlar üzerinden tekrar ‘akıllı şehirler’e bakacak olursak, bu yapılar bir organizmayı meydana getirecektir, toprakla (tabiatla) barışık olacaktır, yeraltı-yer ve gök arasında bir entegrist çizgi ortaya koyacaktır. İnsanlığın ‘medeniyet’e erişilebilirliğini esas alacaktır, Postmodern sürecin karmaşasının (kaotik yapısının) panzehri olarak ‘güvenlik-güvenirlik (emin olmak)’ katsayısını yükseltecektir. 

Akıllı şehirler…

Buradan hareketle; akıllı şehirler, taşıtların değil insanların hareketliliğini önceler. Akıllı şehirler, erişilebilirliği sağlar, insan odaklı olarak güvenlik, maliyet, konfor, dakiklik gibi hizmet parametrelerinin ‘optimizasyonunu, entegrasyonunu, otomasyonunu ve aktivasyonunu’ sağlar. Akıllı şehirler; yolları tünelleri meydanlara değil, meydanları-çınar altlarını insanlara açar. Akıllı şehirler; okulları-ekolleri-vakıfları-toplanma mekanlarını hayatın ve şehrin merkezine taşır. Hastaneleri postaneleri hükümet ve yerel yönetim binalarını halka erişilebilir kılar, hizmeti ulaşılabilir kılar, yeşili ‘hemen şimdi, şehir merkezinin komşuluğunda’ halka açık kılar. Akıllı şehirler; yeşil binaları, yeşil gökdelenleri, alternatif enerji ile çalışan ve çeşitlenen ve çoklu fonksiyonları olan ‘sokak lambaları’nı, yüzde 100 denetlenebilir, ölçülebilir, kaydedilebilir, yönlendirebilir bir ‘ulaşım modal sistemi’ni ihtiva eder. Akıllı şehir; arazi kullanımını ve planlamasını ‘akıllıca’ gerçekleştirecek olan tasarımcıların ellerinde yükselir. 
Hepinize sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir hafta dilerim. İyi bayramlar. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159