19.03.2018, 13:09

Ulaştırma Yatırımları ve Ekonomik Kalkınma - 3

Avrupa Birliği’nin yüksek hızlı demiryollarını hızla inşaya devam ederken diğer taraftan da kentiçi ulaşım da metro hatlarını kusursuz bir şekilde işlettiğini ve her geçen gün bunları altyapı, filo ve akıllı ulaşım sistemler bağlamında son teknoloji ile güçlendirdiğini görmekteyiz. Avrupa genelinde, merkez Avrupa (Fransa, Almanya, İngiltere) başta olmak üzere modlar arası entegrasyonun çok güçlü olduğu, bir havaalanın içinden geçen bir metronun, kablolu sistemler vb mod bağlantıları ile direkt şehiriçine ulaşım imkanı sağlaması, aynı şekilde limanlardan da demiryolu bağlantıları ile şehir içine erişim imkanlarının olduğu göze çarpmaktadır.

‘Sürdürülebilirlik’ kavramı; ‘kentsel dönüşüm’den, ‘entegre ve dengeli bir model karaktere sahip ulaştırma sistemi’nden ayrı düşünülemez. Burada ‘sürdürülebilirlik’ kavramını; ‘insan odaklı, tasarrufu önceleyen, üretimi karakterize eden ve tüketimi dengeleyen’ bir yaklaşım olarak okuyabiliriz ki; buda ‘günümüzü aşan, ileriyi planlayan ve bunun içinde geçmişin kavrayışı üzerine ayağını yere sağlam basan’ bir bakış açısını beraberinde getirir. Bütün bunlarda; bir ‘süreklilik algısı’ gerektirir. Bu algıda; ‘geçmişi doğru okuyan’ ve bunun üzerine ‘sürekliliği olan bir perspektifin inşası’ nı bizlere işaret eder. Bütün örnek Batılı Şehirler; bu bütünlüğün, sürekliliğin ve sürdürülebilirliğin örneklerini yansıtarak kendi ‘doğruları’ nı ortaya koymaktadırlar.

Geneli itibariyle dünyada kuzey şehirleri; daha az nüfus yoğun yapıları, göç yolları üzerinde olmayışları (tarihin daha yavaş aktığı) gibi konumlanmaları itibariyle ve batı-kuzeyin yeryüzünde yakaladığı ekonomik-teknik-kültürel üstünlük çerçevesinde ‘Sorunlarını minimize etmede’ daha avantajlı konumdadırlar. Bir başka; Anglo-Sakson (kuzey-batı ittifakı) kültürü şehri örneği ise dünyanın en güney ucundaki Avustralya’nın Sidney, Canberra (Kanbera) ve Yeni Zelanda’nın Wellington (Velingtın) şehirlerinde görülebilmektedir. Bu şehirlerde; alışılmışın dışındaki iklimleri, yüksek hayat standartları, az nüfuslanmaları itibariyle yine bir Batı Uygarlığı ortak dilinin örneklerini sunmaktadır.

Daha önce bahsini ettiğimiz; İstanbul’umuzun doğal merkezliğini yaptığı, Dışişleri Bakanlığının hedef politikalarında ‘Moskova-Pekin-Yeni Delhi-Paris-Berlin’ yayı arasındaki alanı ifade eden coğrafyada; kendi içinde aynı dilin ve yoğunluklu bir medeniyet algısının izlerini bulmak halen mümkündür. Fakat bu coğrafya genel ‘yoğun nüfus, göç yollarının tam göbeğinde oluşu, kadim dünyanın merkezliği, sosyal adaletsizlikler, siyasi istikrarsızlıklar’ karakterli yapısıyla daha öncede belirttiğimiz hem fırsatları hem tehditleri aynı anda bünyesinde barındırmaktadır. Bundan dolayı; coğrafyamız ‘sürdürülebilirlik kavramı’nı kendi iç dinamiklerinden hareketle oluşturmak durumundadır.
Ulaştırma ve ekonomik kalkınma ile ilgili gelişmiş bir literatür bulunmaktadır, bu çerçevede bu tarz çalışmalar kapsamında 10 anahtar unsur geliştirilmiş olup bütün unsurlar kapsamlı tartışılmıştır. Soruların hepsi için tanımlayıcı cevaplar elde edilememiştir fakat temel tartışma noktaları tanımlanmıştır. Kaçınılmaz bir şekilde geliştirme sadece tek yönde olduğundan yeni doğrultular ortaya çıkmakta ve böylelikle cevaplardan daha fazla sorularla karşı karşıya kalınabilmektedir.

Bu tarz çalışmaların üzerine yapılandığı yöntem kurgusu üç ölçütten oluşmaktadır: analiz ölçeği, yatırım ve etkilerinin değerlendirilmesinde kullanılan değişken türleri, etkilerin zaman sürekliliği. Tablo 1, ölçülen etki türleri ve hissedilir gibi gözüken düzey arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Ulusal ve bölgesel düzeydeki etkiler kapsanmasına karşın temel odak noktası ulaştırma altyapı yatırımlarının yerel etkilerine yönlendirilmektedir. Bu noktada temel ölçütler çeşitli örnekleri ekonomik kalkınmada yer alacak gerekli koşullar ve anahtar değişkenler gösterilmektedir.
 
 
Değişkenler
Analiz Boyutu
Ulusal
Bölgesel
Yerel
Ekonomik kalkınma ölçütleri
Üretkenlik gelişimi, sosyal geri dönüş oranı
Erişilebilirlik değişimleri, perakende yerleşimindeki değişimler, iskân ve istihdam etkinlikleri
İstihdam düzeyi, zaman tahsisi, emek üretkenliği
Modellerin çıktı ölçütleri
Yıllık GSYİH büyümesi
Yersel tehcir, rekabet avantajı, sınai kümelenme
İş büyümesi, refah artışı, kümeli ekonomiler
Ulaştırma yatırımlarının boyut ve türleri
Toplam anapara, altyapı stoku
Bölgesel yüksek hızlı demiryolu ve karayolu ağları, bölgesel terminaller, havaalanları, limanları, suyolları, boru hatları
Metropoliten karayolları ve tesisleri, yeni demiryolu hatları, metro, ulaştırma merkezleri
Tablo 1. Analizin Kavramsal Kurgusu

Bir ülke kendine has ekonomik yapısı, gelişme şartları ve sistematiği olan bölgelerden meydana gelmektedir. Bölgeler arasında ekonomik, fiziki ve sosyal açılardan büyük farklar bulunmaktadır. Bu farkların minimuma indirilmesi, diğer bir deyişle geri kalmış bölgelerin gelişmesi, her şeyden önce ülke ekonomisi açısından önemlidir. Bölgesel kalkınmanın ülke ekonomisine sağladığı faydalar şu şekilde sıralanabilmektedir:

Ülkenin çeşitli bölgelerinde bulunan kaynakların iktisadi faaliyet içerisinde
değerlendirilerek yüksek kalkınma hızının gerçekleştirilmesi,
Ülkede nüfus-kaynak dengesinin kurulması,
Düalist özelliğe sahip ekonomik yapının bütünleşmesi
İktisadi mekanın ve şehirleşme olayının iktisadi gelişmeye en elverişli biçimde
düzenlenmesi,
Bölgelerarası refah seviyesi farklılıklarının giderilmesi.

Bir ülkede gelişmiş ve az gelişmiş bölgelerin varlığı, özellikle gelişmiş ülkelerde belirli bir düzeye ulaşıldıktan sonra, kıt olan üretim faktörlerinin kullanımında, rasyonellikten uzaklaşmaya neden olmaktadır. Bir ülkede bölgeler arasında önemli ölçüde gelişmişlik farkları bulunuyor ise; bu dengesizlik, kaynakların eksik kullanımı, kaynakların sektörler arasında optimal dağılımını önlemesi ve şehirlerin aşırı ölçüde büyümesi vb. ekonomik sakıncaları da beraberinde getirmektedir. Kalkınmanın derecelendirilmesindeki bölgesel farklılıklar ölçülerek bölgelerin gelişmişlik düzeyleri dengelenmeye çalışılmaktadır. “Kalkınma derecesi”, genellikle bir yandan ülkenin toplumsal kesimi tarafından oluşturulan diğer yandan ise ekonomik bölgelere ayrılan kesimi tarafından meydana getirilen “yaşam standardı” ile tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, temel olarak bölgesel ve/veya yerel yaşamın analizi vurgulanmaktadır.

Dengeli bir bölgesel kalkınmadan beklenen, üretim ve hizmet yatırımlarını ve dağılımlarını en iyi şekilde yansıtabilen bir yerleşme sisteminin kurulmasıdır. Geliştirilen bu sistem içerisinde, nüfusun ve gelirin dağılımı ve artışı kadar diğer kaynakların da dengeli olarak kullanılması gerekmektedir. Sanayileşme süreciyle birlikte bölgeler arası farklılık daha fazla arttığı için, uygulanacak politikalar da önem kazanmaktadır. Sanayileşmiş bölgeler girişimci için çeşitli avantajlar sağladığı için, yatırımlar da bu bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Bunun yanı sıra, bölgesel kalkınmada rol oynayan coğrafi durum, altyapı hizmetleri, çevrenin destek gücü, sermaye birikimi, teşebbüs kabiliyeti, talep yapısı ve seviyesi ile teşvik tedbirleri gibi faktörler bölgesel kalkınma dinamiklerini etkileyebilmektedirler.
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159