“Şeytani değil, rahmani olmalıyız”

banner113

Trakya Otobüsçüler Derneği Başkanı Salim Altunhan: “Şeytani değil, rahmani olmalıyız”

banner114
ŞEHİRLERARASI 11.01.2016, 17:03 11.01.2016, 17:12 Taşıma Dünyası
“Şeytani değil, rahmani olmalıyız”
RÖPORTAJ: KORKUT AKIN

Dünyaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğuna 100 yıl kadar payitaht olmuş Edirne, belli bir kültürü hala yaşatıyor. İnsan ilişkileri de, ekonomik ilişkiler de Türkiye’nin başka birçok kentinde olmadığı kadar hem güçlü hem de yapıcı. 
Öğretmen Okulu mezunu olmasına rağmen gençliğinden beri otobüsçü olarak çalışan Salim Altunhan, gerek tek tek otobüsçülerin gerekse bir araya gelerek oluşturdukları mesleki sivil kuruluşların “şeytani değil, rahmani olması” gerektiği inancında…

Salim Altunhan ile birincisi yapılan Uluslararası Edirne Film Festivali günlerinde kendisiyle görüşme olanağı bulduk. Zaten, yazılarında birçok kez kültür sanat etkinliklerinin bir şehrin gelişmesindeki en belirleyici etken olduğunu söyleyen/yazan birisi. Altunhan, konumuzla ilişkili olarak sözü festivale de getirdi ve “Ekonomik gelişme ancak turizmle olabilir. Kırkpınar, 600 yıla yaklaşan tarihiyle Edirne’nin taşıyıcı gücüdür. Şimdi, film festivali de yapılmaya başlandı. Emekli olan Valimiz Dursun Ali Şahin ve Belediye Başkanımız Recep Gürkan’ın olağanüstü gayretleri için, ben Edirneliler adına teşekkür ediyorum” dedi.

Gündem taşımacı…
“Laf lafı açar, benim felsefem o. Televizyona da çıksam, radyoya da çıksam, yazı da yazarken, elime kağıt almam, zaten doğaçlama yaşıyorum. Otobüs sektörü gerçekten çok ilginç. Bu sektörü de aynı doğaçlama ile anlatayım istersen, daldan dala atlayarak” dedi ve başladı Salim Ağa, otobüsçülerin deyimiyle…
“Geçenlerde Kıbrıs’taydım, Dünyanın her tarafını dolaştık. En yeni en güzel otobüslerin Türkiye’de bulunduğunu hemen baştan söyleyeyim. Türkiye otobüs üretim üssü. Ama Kıbrıs’ta yeni otobüs göremedim, hala bizim 403’ler çalışıyor orada. Üzüldüm… niçin, niye, neden? Kıbrıs bizim yavru vatanımız, ama gazeteler bile buradakinin üç katı fiyata satılıyor neredeyse. Bizim bu gazeteleri oraya bedava göndermemiz lazım.” 

Kimin tavuğu kime kaz görünür…
“Otobüsçülük sektöründe ne hikmetse, meslektaşının tavuğu kaz görünüyor hepimize. Tayyarecilerin yaşı 10 bilemedin 15, ama adamlar oyunu bizden kat kat güzel oynuyorlar. Kendimden bahsedeyim. Bu hafta THY’den uçak bileti aldım Antalya’ya, 104 lira. Dönüş için 280 TL istediler, ama bir başka şirketin uçağıyla 84 liraya bilet buldum. 
Biz otobüsçüler centilmeniz. Rekabeti bile kendimize yapıyoruz, hizmette yapsak ya, ama aşırıya kaçmadan. Gene bir anı: Kıbrıs’tan dönüşte, yanımda Kastamonulu bir arkadaş vardı, servis arabasını gördü, açtığı masayı, ‘aaa, paralıymış’ diye kapattı ivedilikle. Otele para vermemiş, ama orada oynadığı kumara 6 bin 500 lira vermiş… Kumara para var, ama bir tosta 10 lira fazla geldi. Ben otobüsçüyüm, dedim. ‘Otobüsçüler ne istersek verirler’ dedi. Evet, biz otobüsçülerde, birçok bisküvi çeşidiyle sıcak soğuk ikramda sınır yok. Uçaklarda bir suyu, bir çayı ikram edemiyorlar ama biz otobüste her şeyi seriyoruz yolcunun önüne…” 
Bu acizlik midir, yoksa işi bilmek mi?
Örf, adet, kültür. Ben çok gezen insanım. Bir Türk ile bir Rus evlensin, kolay anlaşamazlar, boşanma ile biter. Hatta Trakyalı ile Anadolulu bile anlaşamaz... Anadoluluğun kendisine has misafirperverliğiyle kendimize has bir kültürümüz var. Altunhan ailesi olarak günlük 5-6 bin lirayı geçer verdiğimiz ikram. Helali hoş olsun. 

Kendi sorunlarımıza dönsek… 

Ben, biliyorsun Trakya Otobüsçüler Derneği Başkanıyım. Türkiye Otobüsçüler Federasyonu’nda da Merkez Yönetim Kurulunda idim. Sonra Başkan Yardımcısı olduk. IPRU’da denetçiyim. Yüksek İstişare Konseyi’ndeyim. Biz diyoruz ki; devlet KDV’yi indirsin, ÖTV’yi indirsin, mazotu ucuzlatsın. Bu konuya uyan bir fıkra var, kısa… zamanımızı almaz. Adamın adı Eşek’miş. Köyde, ‘Eşek geldi, Eşek gitti’... Karısının canına tak etmiş. Kocasına, ‘bana bak, git ihtiyar heyetine, bu adını değiştir, değiştirmezsen, seni boşarım’ demiş. İhtiyar heyeti adını değiştirmiş... Koşa koşa gelip hanımına müjdeyi vermiş, Hanım, adımı değiştirdim. ‘Hayrola ne koydular?’ Sıpa. ‘Yahu, sen büyür gene eşek olursun’ demiş karısı…

Rekabet belimizi büküyor
Devlet istediği kadar mazotu da ucuzlatsa, ÖTV’yi de indirse, biz yine rekabet yaparız. Yani o, devletin ucuzlattığı bizim yanımıza kâr kalmaz. Çünkü biz rahmani değil, şeytaniyiz. Biz kendimize yapılmasını istemediğimizi başkasına yapmayacak kadar erdemli olmaktan aciziz.” 
Daldan dala geçeceğiz dedik ya... 
Gemi batarken önce fareler gemiyi terk eder. Yani biz otobüsçü camiası, anlı şanlı yandan çarklı otobüsçülerin fare kadar da mı aklımız yok? Batıyoruz işte, görüyorsun. İkram vermeyelim demiyorum, ama her şeyin etik değere uyması lazım. Sıcak suyunu ver, soğuk suyunu ver, çayını ver. Güzel bir tost, biraz büyükçe olabilir. İnsanların işine yarasın. 

Dondurma olmaz mı? 
Arabanın belki yüzde 15’i, yüzde 20’si şeker hastası. Onlar o dondurmayı yiyemeyecek. Dondurma da eriyecek, ziyan olacak. Bunlar abesle iştigalin daniskası. Artık, yeter kardeşim. Dondurma vereceğine fıstık ver. Ama gerek yok, yani fazla ikrama gerek yok. Uçakçılar gibi gaddar olmayalım, insan gibi bir şey verelim, en azından kahvenin altı olsun yani. 
Bunlar güzel şeyler ama az önce teybi açmadan ulaştırmadan söz ettiniz. Bu anlattıklarınız önemli ama belirleyici değil. Belirleyici sorunlarımız ve çözüm noktalarımız konusunda anlatacaklarınız var mı?
Önce otobüsçüler olarak şeytani olmayı bırakacağız, rahmani olacağız ve meslek adabına, etik değere uyacağız. Bileceğiz ki, karşımızdaki meslektaşımızın çocukları turna değildir. Tunca boyuna gidip karınlarını kumla doyuracak halleri yok. Evet, rekabet güzel bir şey, ama hizmette rekabet. Nur içinde yatsın, duayenimiz Kamil Koç’un çok önemli bir sözü var, diyordu ki, ‘otobüsün yenisi, dostun eskisi’. 
Benim felsefemde, öncelikle otobüs yeni olacak. Yeni olmasa da çok bakımlı olacak. Yani otobüs yazın serin, kışları da sıcak olacak. Personel de temiz olacak, ter kokmayacak. Bilhassa uzun yollarda muavinin mutlaka değişmesi lazım. Gidecek, gelecek Edirne’de mutlaka değişmesi lazım. Her yer için böyle, eğer bir otobüs, 9 saat gidip, 2 saat orada kalıp dönerse muhakkak değişmesi lazım. 

Bunlar maliyet anlamına gelmez mi? 
Niye gelsin ki? Çoğu gidip gelme yevmiye alıyor. Burada organize olamıyorlar, örgütlenemiyorlar. Kimse alınmasın, büyük firmaların tek gayesi var; büyük balık küçük balığı yer misali, hiç alakasız hatlara örneğin kasaba hatlarına girmek için çaba harcıyorlar. Oysa cepheyi ne kadar genişletirseniz o kadar çok yara alırsınız. Osmanlı İmparatorluğu’na bakalım; Enver ve Talat Paşa gelene kadar iki cephede savaştığını okudunuz mu? Hiç iki cephede savaşmış mı? Bir de Osmanlı İmparatorluğu bu kadar güçlü iken ve 22 milyon kilometre kareye hükmederken, bütün fetihler Ağustos ayında. Niçin, sebep ne? Demek ki her şeyin zamanı var. Mevlana, ‘zamanından önce açan çiçeği kırağı çalar’ diyor. İnsan tarihinden ders alır. ■

Yüzde 25 doluluk sorunu…

Siz, Edirne’de, serhat şehri olması dolayısıyla bir de uluslararası taşımalardaki yüzde 25 dolulukla boğuşuyordunuz…
Bu yüzde 25, hani derler ya, ayağına sıkma diye bir tabir var. Ben gerçekten anlamıyorum. Balkanlardan ve Rusya’dan yaz sezonunda, en fazla yolcu denizlerimize gelir. 46 kişilik Türk otobüsü geliyor, ama bayramlardaki gibi dolu gidip boş dönüyor otobüs. Sezon bitiminde de tersi oluyor tabii. Sen devletsen, aynı uygulamayı da yurtiçinde de yap madem. 3 tane anlı şanlı yandan çarklı federasyonumuz var, dostlar alışverişte görsün diye, Ankara’ya gidiyor, ama ne yaptın sorusuna cevap yok. O x-ray cihazları da Taşıma Dünyası’nda Salim Altunhan’ın yazıları sayesinde… 

O röntgen cihazları kalktı galiba değil mi?

Şu an kalkmadı. Görevliler şüphelendiğini çekebilir, saygımız sonsuz. Ben de firma sahibi olarak ondan memnunum. Ara sıra benim aracım da x ray’a girsin ki bana rapor versinler ben de diyeyim benim otobüsüm temiz…
Yüzde 25 doluluk kuralının kalkması sevindirdi otobüsçüyü. Çok iyi oldu. Bir şey daha söyleyeyim… Euro’ya geçildiği zaman, biz bir lira verip 110 leva alıyorduk. Şimdi 2 lira verip bir leva alıyoruz. Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan mazot almanın artık bir esprisi yok. Yani ucuz değil pahalı mazot orada. Yani akaryakıt kaçakçılığı yapılmaz, yapılamaz. Almanya çok daha kesin bir yolla çözmüş… 

Gir bakalım fazla mazotla Almanya’ya. Ölçüyor senin deponu; sınırları içinde kaç litre kullanacaksın? 250 litre. Peki, kaç var sende? 500 litre. Öde vergisini… Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bir otobüsteki mazotu ölçmekten mi aciz? Sen bir devletsin kontrol mekanizman var, hemen çözersin bu sorunu, tabii istersen. 



Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159