01.09.2021, 13:32

Afet kültürü ve eğitimi…

Bir anda ülkemizin dört bir yanında afetler sardı her yanımızı. Karadeniz kıyılarında sel, Ege ve Akdeniz’de orman yangınları, denizlerimizde müsilaj, bunlarla birlikte kuraklık ve tabii, unutulmaması gereken deprem olasılığı…

Bunlar hayatın ve coğrafyamızın gerçeği. Küresel ısıtma (bilinçli olarak sürdürüldüğü için ‘ısıtma’ diyorum, kendiliğindenliği aştı çoktan) ile doğrudan bağlantılı olarak Türkiye’nin ‘su fakiri’ bir ülke olduğu bilimsel olarak da dile getiriliyor. Sanayileşmenin belli bir düzenleme çerçevesinde yaygınlaştırılmaması (bunda siyasi gerekçeler de var, ama konumuz o değil) nedeniyle nüfus yoğunluğu da belli merkezlerde artıyor. Altyapı yetersizliği, trafik yoğunluğu, çarpık kentleşme ve Cumhurbaşkanının dile getirdiği gibi dikey mimari gündelik yaşamın vazgeçilmezi… 

Bunları sizler de biliyorsunuz, yaşıyorsunuz. Peki, o zaman ne yapmalı? Her yıl bir bölgemizde şiddetli bir deprem yaşanıyor, o an hepimiz üzülüyoruz, ‘şöyle yapmalı, böyle olmalı’ diye konuşuyoruz, ama bir arpa boyu yol al(a)madığımızı görüyoruz. Yetkililer de aynı şeyi söylüyor, ama en önce onlar unutuyor. Bu, orman yangınlarında da böyle oldu, sel felaketlerinde de… İşte, Dereli ve Güneysu’da, sel sonrası yeni yapılan binalar yine dere yatağında… Seneye değilse, birkaç yıl sonra oraları da sel basacak ve insanlar ölecek, milli servet suya karışacak.

Siz karışın ya da karışmayın trafik kazaları da benzer şeyler… Bir ara, hatırlıyor musunuz, otobüsler yanıyordu yollarda. Çuval dolusu para verdiğiniz, birçok insana ekmek sağlayan otobüslerin yanışını gözü yaşlı seyrediyorduk. Önlemi alındı, su ısıtıcısından kaynaklandığı belirlendi, çözümü için çaba harcandı ve özenli kullanılırsa artık otobüsler yanmıyor.

Gazetemizin sayfalarında okudunuz, “nitelikli kaptan açığı yaşanıyor”. Gerek pandemi gerekse ekonomik nedenlerle farklı alanlarda hizmet vermek isteyen kaptanlar sektörden ayrıldı. Yolcuyla yüz yüze hizmet veren, onların canını emanet ettiğiniz şoförleri, firma sahipleri bile benimseyemiyor. Olası bir kaza veya arıza sonrası “günah keçisi” olmaları mümkünse de, sektördeki her yetkilinin bunda payı var ve bunların toplamı, oran olarak o “niteliksiz” kaptanın günahından daha fazla.

Sektörde yeni yapılanmalar için kıpırdanmalar yaşanıyor. Kimi, iktidar koltuğunu bırakmamak, kimi kapmak için yarışıyor. Asıl önemli olan sektörü kalkındıracak şekilde bir örgütlenmeyi sağlamaktır. 

“Afet Öncesi Yapılması Gereken Hazırlıkları” bir kaptanın bilmesi sadece kendi yaşamını değil, taşıdığı 50 canı da kurtarabilir, tabii otobüsü de…

“Afet Sırasında Doğru Davranış Şekilleri” insanlara liderlik edecek kaptanın başarısı olacaktır. “Afet Sonrası İlk Anlar”ın önemini hepimiz biliyoruz. İnsanları sakinleştirmek, paniğe kapılmalarını önlemek, “İlk Yardım”, “Psikolojik İlk Yardım” hayat kurtarır. Otobüsün “Tahliye”sini yönetmek bile başlı başına bir beceridir, yoksa insanlar birbirini çiğner…

Başta TOFED, TOF ve yeni oluşum olmak üzere, yerel derneklerle birlikte firmalar afet kültürü üzerine çalışmalar yaparsa sadece sektörün geleceğini değil ülkenin geleceğini de kurtarmanın ilk adımı atılmış olur. ■

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159