Yazılarımı takip edenler taşıma modlarının karşılaştırmalı mukayeselerini sıkça yaptığımı bilirler. Bu mukayeselerde güvenlik, ekonomiklik, çabukluk, çevrecilik, taşınacak nesnenin bulunduğu ve/veya ulaşmak istediği yere erişebilirlik gibi kriterleri kullanırım. Hem yolcu hem de yük taşımacılığında önceliği denizyolu ve demiryolu taşımalarına veririm. Ama bunun da şartları var. Önce bu yöntemlerle taşınabilecek yeterli büyüklükte insan veya malın, bunların erişebileceği yerlerde olması gerekir. Bunun olamadığı hallerde karayolu zorunlu hatta tek seçenektir.
Toplu taşıma önemli
Ticari niteliği olan veya olmayan bazı küçük deniz taşıma araçları bulunsa da denizyolu ve demiryolu toplu taşıma sistemleridir ve toplu taşıma da çok önemlidir. Bu nedenle karayolu ve havayolu taşımalarında da toplu taşıma söz konusu olduğunda bunlara da destek olunması gerektiğini düşünür, savunurum.
Toplu taşıma nedir?
Bu arada neyin toplu taşıma olduğu veya olmadığı önemli. Trafik, taşıma ve belediye mevzuatlarında bir tanımını bulamadım. 5378 sayılı Engelliler Kanunu böyle bir tartışmaya yer verdi. Bu Kanunda kentiçinde engelli erişimine uyum zorunluluğu tüm toplu taşıma araçları için bulunuyor. Bunda bir değişiklik yapılarak, önüne “Sürücü koltuğu hariç 8 veya daha fazla koltuğu bulunan” eki getirilerek 8 veya daha az koltuklu araçların engelli erişimine uyum zorunluluğu dışına çıkarılmasına çalışılıyor. 8 veya daha az koltuklu araçlar toplu taşıma kavramı içinde miydi ki böyle bir düzenlemeyle dışına çıkarılmak isteniyor? Eğer böyleyse koltuk sayısına bakılmaksızın tüm taşıtlar toplu taşıma aracı oluyor ki, bunu kabul etmek mümkün değil.
Toplu mu, ticari mi?
Kanaatime göre adı geçen düzenlemeyi yapmaya çalışanlar ticari taşıma ile toplu taşımayı karıştırıyor. Taksiler, taksi dolmuşlar ve A belgeli otomobiller ticari taşıma aracıdır ama bana göre toplu taşıma aracı değildir (belki taksi dolmuşlara biraz haksızlık yapıyorum). Ben, karayolunda toplu taşımanın alt sınırını en küçük otobüs olarak görüyorum ki buna artık minibüsler de dahil.
9 koltuklu taşıt!
Kabul edilmiş bulunan Trafik Kanunu değişikliğine göre artık en küçük otobüs, sürücü dahil 10 koltuklu, yani 9 yolcu koltuklu taşıt oluyor. Yanlış veya gereksiz bir şekilde otomobilleri toplu taşıma dışına çıkarmak isteyenler, bunu görmeyip ‘sürücü dahil toplam 9 koltuklu otomobiller’i unutuyor ve onları toplu taşıma ve engelli erişim zorunluluğu içinde bırakıyor.
Demiryolu önemlidir…
Denizyolu taşıması, şüphesiz ki deniz bulunan noktalarla sınırlı, ama demiryolu her yere gitme imkanına -karayolu kadar kolay olmasa da- sahip. Karayolu ulaşımının henüz gelişmediği dönemlerde demiryolu karasal kesimlerin en medeni ulaşım aracıdır. Atatürk ile ilgili anı kitaplarında yaptığı seyahatlerde karayolu taşıtı ve/veya atlı seyahat sonrasında trene ulaşıldığındaki anın anlatımları bunun en güzel örnekleridir.
Özel sempatim var…
Deniz olmayan yerde büyümüş bir köy çocuğu olarak ortaokul öğrenimim için Eskişehir’de bulunup da trene ilgi ve hayranlık duymamam mümkün mü? İstasyona gidip vakit geçirdiğim, farklı peronlara gelen giden trenleri ve yolcuları izlediğim çok olmuştur. Eve de hep bunun mutluluğuyla dönerdim. Bunlara da bağlı olarak demiryoluna özel bir sempatim vardır. Belki benzer şey, karayolu için de biraz olsa da haritayı alıp yeni demiryolu hatları hayal ettiğim çok olmuştur.
Hızlı tren sevinci…
Yeni bir hattan Ankara-İstanbul demiryolu ulaşımının sağlanmaya çalışılması ve bu amaçla Ayaş Tünelinde çalışma yapılması beni mutlu etmişti. Vazgeçilmesine çok üzülmüştüm. Tabii, zorluklar olduğunda, vazgeçilmesini de doğru buluyorum.
Bilecikli olmama rağmen ikinci memleketim saydığım Eskişehir’den geçen eski hat güzergahı civarında hızlı tren hettı yapılmasından da çok mutlu oldum. Bu yıl 29 Ekim’de bunun Marmaray ile birlikte açılacak olması beni çok memnun etmişti.
Sevincim kursağımda kaldı
Ta ki İstanbul-Ankara hızlı treninin Pendik istasyonuna kadar geleceğini, Marmaray’a erişemeyeceğini, Marmaray’ın da Söğütlüçeşme’nin de sonrasındaki Ayrılıkçeşme-Yedikule arasında çalışacağını duyana kadar…
Pendik-Söğütlüçeşme (ve Ayrılıkçeşme) kısmı ile Yedikule-Halkalı kısmının yapımı iki yıl sürecek ve bu dönemde, bu kesimlerde taşıma yapılamayacakmış. Tabii ki, Hızlı Tren İstanbul’un merkezine, Marmaray da Gebze ve Halkalı’ya erişememiş oluyor. Nedeni iki ara bölgenin bitmemiş olması. Bunların yapımı niye daha önce başlatılıp 29 Ekim’e yetiştirilmedi, bilmiyorum ve öğrenmek istiyorum.
Sorumlu kim?
Yenikapı’da çıkan tarihi kalıntıların Marmaray’ın tamamlanmasını geciktirdiği söylenip bu kalıntılara itibar edenler suçlandı. Peki, bunlara itibar edilmeyip Marmaray daha önce bitirilseydi ne olacaktı? Marmaray’daki gecikmeye rağmen demiryolları yetiştirilememişse, suçlu bu kalıntılar olabilir mi?
Benim hayallerim niye iki yıl sonra gerçekleşiyor, bilmek istiyorum. ■