Bülent Eczacıbaşı: "İşim Gücüm Budur Benim"

YAŞAM

Eczacıbaşı’nın başındaki üçüncü kuşak yönetici, ülkemizin en önemli iş insanlarından biri Bülent Eczacıbaşı, “iş yaşamında neler yapılmalı, neler olmasını isteriz” konulu geniş, geniş olduğu kadar da okunduktan sonra bir tarafa atılmaması gereken, her zaman rehber olabilecek anılarını yazdı.

YAZAN: KORKUT AKIN

Orhan Veli’nin ünlü dizelerini kitabına ad olarak koyan Eczacıbaşı, belki de bilmeden otobüsçünün yaşamını işaret ediyor. Değil mi ki, “altından rüzgar geçer” diye tanımlanan ve bir tanesi bile bir fabrika fiyatına gelen otobüs, kazançtan önce, Orhan Veli’nin Dalgacı Mahmut şiirindeki gibi…
“İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah.
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.”

Bir şey yapmak lazım…
45 yıllık iş yaşamı birikimlerini aktardığı kitabını, özellikle iş yaşamında başarılı olmak isteyen gençler için yazdığını söyleyen Bülent Eczacıbaşı, “Buradaki tartışmalar, onlara yeni bakış açıları kazandırabilirse, ne mutlu bana, ne mutlu bizlere” diyor. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitap; yönetim, ekonomi, sürdürülebilirlik, toplum ve kültür-sanat alanlarına odaklanıyor ve “Türkiye’de ve dünyada hangi temel zorluklarla karşı karşıyayız”, “Hangilerine öncelik vermeliyiz”, “Geçmişten aldığımız derslerin ve yeni paradigmaların ışığında, neler yapabiliriz”, “İş insanı kimdir”, “Hangi sorumlulukları taşır”, “Hangi alanlarda, ne tür katkılarda bulunabilir” benzeri soruları gündeme taşıyor. Konuların uzmanıyla söyleşen Eczacıbaşı, bugüne ve yarına ilişkin görüşlerini dile getiriyor.
Hepimizin sorunu
Dünyanın ve Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamı hepimiz biliyoruz, hepimiz içindeyiz ve hepimiz sosyal, siyasal ve ekonomik kriz olmasını istemiyoruz. En çok da (her ne kadar Bülent Eczacıbaşı, iş insanı diye vurguluyorsa da, bizim sektörümüz hâlâ erkek egemen bir sektör ve bununla doğru ilişkili olarak eksikliğimizin farkında olmamız gerekiyor… bu da yolcu taşımacılığı sektörünün yapması gerekenlerin başında geliyor) yolcu taşımacıları…
Eczacıbaşı, sadece kendi işi ve/veya yakın iş alanlarını kapsayan konularda değil, yaşamın bütün alanlarında ve bütün anlarında belirli sorumluluklarımız olduğunu belirtiyor. Kültürün gelişmesi, ülkenin kazancının artması demekse, bu aşamada da yolcunun artmasıyla kendi çıkarlarının da artacağını görüp daha geniş bir perspektif öneriyor. Karayoluyla yolcu taşımacılığı yapan otobüsçüler için bulunmaz bir fırsat bu tür etkinlikler…
Yol Ayrımındaki Türkiye…
Türkiye’yi ekonomik anlamda ve tarihiyle, üç ana çerçevede ele alan Eczacıbaşı, sadece ekonomik değil sosyal ve siyasal tespitle de, önce NATO bekçiliği, ardından küreselleşme ve demokratik reformlar yaparak büyüyen bir ülke olduğunu ifade ediyor.
Yapılması gereken, bu yolda yürümek ve gelişmeyi sürdürmektir. Bu, sadece iş insanlarının değil, çalışanların da görevi olmalıdır. Krizlerin, sarsıntıların aşılmasının yolunu bu sözlerde bulabiliriz.
Bir diğer yol ayrımı da iklim değişikliğiyle kendini gösteriyor. Kutuplar hızla eriyor, yağmur yağış her seferinde felaketlere yol açıyor… Küresel ısınma ve çevre kirlenmesi nedeniyle yaşam kalitesi düşüyor. Sürdürülebilirlik, sadece işle ilgili değil, yaşamak için de belirleyici demektir. Yani herkes, hepimiz sürdürülebilirlik çerçevesinde elimizi taşın altına koymalıyız (Bunu ben söylesem kimse umursamaz, ama yılların iş insanı, ülkemizin ve dünyanın saygın yöneticilerinden Bülent Eczacıbaşı dile getiriyorsa, önemsenmesi gerektiğini kabul eder, adım atarız).
Toplumun varlığını arttırmak…
Vehbi Koç’un, TÜSİAD’ın kuruluşuyla ilgili olarak, “Bizim de artık fikir üreten fabrikamız oldu” sözünü benimsediğini ifade eden Eczacıbaşı, sivil örgütlenmeler kadar mesleki örgütlenmelerin önemini vurguluyor. Bu sözleri ben, haksız rekabetin bitirilmesi olarak yorumluyorum. Yani, gücü ve birikimi aynı hedefe doğrultmak ve bu yönde çabalamak…
Bu söz, hepimizin rehberi olmalı: “En zor sınav para kazanmak değil, çocuklarına kendi bulduklarından daha ileri bir ülke ve daha güzel bir dünya bırakmaktır.”
Haydi, sıra sizde!
Orhan Veli, şiirini…
“Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne haltedeceğimi bilemem” dizeleriyle tamamlıyor.
Bülent Eczacıbaşı da, Orhan Veli’nin dizelerinden yola çıkarak yanıtlıyor:
“Gökyüzünün rengi soldu, maviye boyanacak…
Deniz yırtıldı, dikilecek…”

ÖNE ÇIKANLAR... ÖNE ÇIKANLAR... ÖNE ÇIKANLAR... ÖNE ÇIKANLAR...

Kitabın bölümleri
“İşim Gücüm Budur” giriş ve sonsöz ayrı tutulursa beş ana kısımdan oluşuyor. Bülent Eczacıbaşı, “Kurumların Kaptan Köşkünde İş İnsanı” bölümünde Yılmaz Argüden ve Özlem Yıldırım-Öktem ile kurumsallaşma, yönetim ve yönetişim sorunlarını tartışıyor. Şirketlerin ömrünü uzatmak, etkin biçimde yönetilmelerini sağlamak için yapılması gerekenlerin, aile şirketlerinin zayıf ve güçlü yönlerinin ele alındığı bu bölümde, aile anayasası, kurum kültürü, değerler, girişimcilik, yetkin insan kaynağının önemi ve liderlik gibi konular var.
“Ekonominin Çarkları Arasında İş İnsanı” başlıklı bölümde ise, Refet Gürkaynak ve Murat Üçer ile ekonominin sorunları tartışılıyor. Ana başlıkları, orta gelir tuzağı, inovasyon, verimlilik, enflasyon, kur, teşvikler ve sanayi politikaları olarak sıralayabiliriz. Dünyadaki gelişmeler de dikkate alınarak, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi ve şirketlerin başarısı için alınması gereken vizyoner kararlar değerlendiriliyor.
“İş İnsanı ve Gezegenimizin Geleceği” başlıklı bölümde, Bülent Eczacıbaşı, Fikret Adaman ve Hande Paker ile sürdürülebilirliği çevre, toplum ve ekonomi boyutlarıyla ele alıyor. Dünyamızı tehdit eden en büyük sorun olan iklim değişikliğinin önemli bir yer tuttuğu bu bölümde, ortak hedeflere ulaşmanın zorlukları, yeni büyüme paradigmaları, iş insanları ile siyasetçilerin sorumlulukları tartışılıyor.
“Toplumsal Oyuncu Olarak İş İnsanı” başlıklı bölümde, toplumun iş insanına bakışından yola çıkarak şirketlerin toplumsal konularda neler yapabilecekleri, Ali Çarkoğlu ve Işık Özel ile birlikte ele alınıyor. Burada en çok da hayırseverlik, eğitim, fırsat eşitliği ve özel kesimin STK’larla ilişkileri gibi konular yer alıyor.
Bülent Eczacıbaşı,  “İş İnsanı ve Kültür Dünyamız” bölümünde, Hasan Bülent Kahraman ve Jale Nejdet Erzen ile “En büyük zenginliğimiz olan kültür, neden aynı zamanda en büyük sorunumuz? Yaratıcı insan gücümüzü nasıl artırabiliriz” sorularına yanıt arıyor.
Bülent Eczacıbaşı’nın önerileri
Doğru karar almanın tek koşulu var: Açık bir tartışma ortamı. Hataların hepsine dönüp bakarım, hepsinde istisnasız bir şey var: Yeterince tartışılmamıştır. Herkesin fikri alınmamıştır. Konu basit zannedilmiştir.
Kurum kültürü yazılı olmayan kurallardır. Yönetmeliklerde bulamazsınız. “Bu iş böyle yapılır, böyle yapılmaz”, “Eczacıbaşı’nda bu yapılmaz kardeşim” gibi. Bunlar bir yandan katılaştırır ama bir yandan kimliğinizi korumanızı sağlar.
Vehbi Koç’la, Sakıp Sabancı’yla TÜSİAD çatısı altında ve aile dostları olarak çok yakın çalıştım. Başarılarının altında benzer faktörler var. Birincisi iş takibi, fikri takip... İşi sonuna kadar götürme azmi.
Zeki insandan bol bir şey yok dünyada. Zekâ bir çan eğrisi grafiğiyle dağılıyor, biliyorsunuz. Çizginin bu tarafında milyonlarca insan var. Çalışkanlık diyorsanız, herkes çalışıyor. Ayıran şey azimdir insanları. Hedefe varıncaya kadar bir daha!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.