07.08.2017, 10:59

Deniz Ulaşımı, Boğaz Geçişleri ve Modal Dağılımdaki Yeri - 3

Üç tarafı denizlerle çevrili olan, Marmara Denizi ve Boğazlar gibi eşsiz suyollarına sahip olan, Karadeniz-Akdeniz-Hazar Denizi üçgeninin tam ortasında yer alan, Van Gölü, Göller Yöresi ve birçok besleyici suyollarının üzerinde bulunan ülkemiz; bu özelliklerinin potansiyelini çok çok altında kullanagelmiştir. Halbuki bugün Tuna ve Rehn Nehri’nin birleştirilmesiyle, iç suyolları vasıtasıyla Bulgaristan-Romanya’dan Kuzey Buz Denizi’ne (Hollanda) kadar çıkılabildiğini ve benzeri faydaların-hizmetlerin Batı-Kuzey Rusya coğrafyasında da kullanıldığını görüyoruz. 

İnsan odaklı projeler…
Denizyolları ve iç suyollarına yapılacak doğru yatırımlar ve hatta doğal suyollarına yapılacak sağlıklı teknik müdahaleler, bir coğrafyanın stratejik konumunu yeniden formatlayabilecek ve çevre bölgelerin ulaşım kaderini olumlu anlamda derinden etkileyebilecek potansiyele sahiptirler. Yakın modern geçmiş dönemlerde; bu şekilde Panama Kanalı ve Süveyş Kanalı’nın yapımı ile birlikte; tarihin-savaşların-ekonominin-stratejinin seyrinin nasıl değişebildiğine de şahitlik ettik. Devasa projeler; cesur yaklaşımlar, insan odaklı (rant odaklı olmayan) bakış açıları ve gerekli teknik donanım desteği eşliğinde, ülkelerin bölgelerin hizmet-güvenlik-sosyal-ekonomik parametrelerini önemli düzeyde geliştirebilir. 

Çoklu ve yoğun süreç…
Bu bağlamda; özellikle İstanbul’umuzun ‘kentsel dönüşüm’ün ‘bir proses-süreç’ olduğunun ve ‘tarih-mahalle dokusu-çevre-post modern yapıların’ siluet ve birçok yönden entegrasyonu olduğunun farkında olan bir bakış açısıyla ulaştırma sistemini önemli bir hizmet mekanizmasına dönüştürebilecek kabiliyette yatırımlarla sorunlarını fırsata dönüştürebileceğine ve güzelliklerini buradan bütün dünyaya bakan bir açı ile ortaya koyabileceğine inancımız tamdır. Genel itibariyle Türkiye, özelde ise İstanbul’un değişken topografyası, sosyokültürel kompozisyonu, ekonomik dağılımı, coğrafi konumu ve benzeri özellikleri ‘ulaşımda çok modlu yaklaşımı’ mümkün ve gerekli kılmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi; İstanbul’da kablolu sistemler, deniz ulaşımı, raylı sistemler gibi bir modal kompozisyon sadece bir gereklilik değil ve aynı zamanda da İstanbul’un İstanbul olmasının doğal bir sonucudur. İstanbul; tarihi süreci, coğrafik konumu, kültürel yapısı ve doğal arka planı itibariyle problemler bazında çoklu ve yoğun bir süreci ifade etmekle beraber, ortaya konacak ‘insan odaklı’ projelerle dünyaya eşsiz ve bizim olan şeyleri söyleyebileceğimiz bir imkanı da sunmaktadır. 

Hayat standardını yükseltmek…
Son on yıllık süreçte ülke genelinde ve yerelde yapılan hizmetler; birikmiş ulaşım problemlerine yeni bir soluk ve bakış açısı getirmiştir. Bununla beraber; ülkemiz ve İstanbul’umuz büyük problem ve fırsat potansiyelleriyle yoluna devam etmektedir. Halkla yönetişim mekanizmasının güçlendirilmesi ve dünyadaki teknik-ekonomik-sosyal gelişmelerin arka planını iyi okuyabilen bir politika; sorunları çözmeye, halkı doğru tüketim alışkanlıklarına yönlendirmeye, ulaşım sistemini tam anlamıyla bir hizmet sektörüne dönüştürmeye, şehirlerimizi daha yaşanılır kılmaya ve hayat standartlarımızı- doğru anlamda- yükseltmeye, ivmelenerek devam edecektir. 

Yine yeniden, sürdürülebilirlik…
Daha önceleri de değindiğimiz gibi; burada ‘Sürdürülebilirlik’ kavramı öne çıkmaktadır. Daha yüzyılın başında bu kavram ülkemiz kurucu kadrolarınca literatürde tutulan bir kavramdı. Bu bir ileri görüşlülük örneğiydi. Takip eden dönemde ise; teknik gelişmeleri ülkemizden daha önde yaşayan Batılı ülkelerin bu kavramı günümüzden 30-40 yıl öncesinde tedavüle sokup, sonrasında da bu anlamda radikal tedbirler almaya başladığını gördük. Sürdürülebilirlik Kavramının ‘ulaştırma sistemi’ne yansıması; geneli itibariyle yakıt çeşitliliğinin arttırılması, yenilenebilir enerji imkanlarının geliştirilmesi, alternatif ulaşım modlarının devreye sokulması, modlar arası entegrasyon gibi başlıklarda okunabilir. Özelde ise; ülkemiz için şehiriçi hatlarda metronun yaygınlaştırılması, aktif ve entegre bir deniz ulaşımının halka sunulması (talebin oluşturularak karşılanması), kablolu sistemlerin devreye sokulması, bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması ve bisiklet yolları vb. uygulamalarla standardize edilip kolaylaştırılması, otomobil kullanımının eğitim-bilinçlendirme ile sağlıklı yönlere ve düzeylere kanalize edilmesi, ufuk açıcı ‘insan odaklı’ büyük yatırımların cesur adımlarla gerçekleştirilmesidir. 

İhtiyaç ve kullanım alanı
Tarihi bağlamıyla denizyollarına baktığımızda; hem yolcu ve hem de yük taşımacılığı anlamında sürekli bir ihtiyaç ve kullanım alanı olarak varlığını sürdürdüğünü, coğrafi keşiflerde başat rol oynadığını görüyoruz. Ülkemiz özelinde de; Osmanlı Dönemi’nde özellikle Kuzey Afrika, Karadeniz çevresinde etkileşimin gerek siyasi gerek sosyal anlamda sağlanmasının birinci düzeyde aracı denizyollarıydı. Buna binaen; Osmanlı’nın birçok anlamda zirve dönemini yaşadığı çağda; iki büyük Kanal Projesi’nin üzerinde ciddi anlamda çalışıldığını görüyoruz. Bunlardan birisi; Kuzeydoğu Karadeniz’de İdil ve Volga nehri yataklarının açılarak birleştirilmesi yoluyla Karadeniz-Hazar Denizi suyolu bağlantısının sağlanmasıdır. Bu; Osmanlı’nın Kuzey ve Doğu’ya siyasi-sosyal-kültürel entegrasyon ve tesirinin önemli bir fikir ayağıydı. Diğeri ise daha iç coğrafya diyebileceğimiz bir alanda; bugün Marmara Bölgesi dahiline düşen ‘Sakarya Nehrinin yatağının genişletilmesi vasıtasıyla su yollarının İzmit Körfezi ve Sakarya’nın Karadeniz sahili üzerinden birbirine dökülmesi ve bu sayede, Karadeniz-Marmara Denizi hattında ikinci bir suyolunun, mevcut İstanbul Boğazı’ na ilaveten oluşturulmasıydı. Her iki proje içinde; hem düşünce ve hem de eylem bazında ciddi çalışmaların yapıldığını fakat sonrasındaysa akamete uğradığını biliyoruz. Kadim dünyanın merkezi olan ve yeniden çok ciddi gelişme ivmeleri gösteren ‘Akdeniz Havzası’ coğrafyasının merkezinde ve önemli bir bileşeni olan ülkemiz, deniz ulaşımından her anlamda had safhada faydalanmanın yollarını ve imkanlarını geliştirmelidir. Bu bağlamda; ülkemizde ve bölgemizde, ekonomik gelişimin hızlanması ve siyasi istikrarın derinleşmesine paralel izlenecek doğru sosyal politikalar, yerinde kullanılacak ‘teknik imkanlar ve argümanlar’la beslenerek gerçekleştirilecek olan büyük ölçekli yatırımlarla ‘deniz ulaşımı’ bölgesel çapta, bütün tarafların faydasına bir itici güç ve temel hizmete dönüştürülebilir.
Hepinize sağlıklı, huzurlu, mutlu ve başarılı bir hafta dilerim. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159