27.02.2020, 10:56

Her şey güzel olsun!

Bu yıl başlarken hepimiz güzel ve ahenkli bir yıl olmasını diledik, ancak maalesef bu dileklerimiz şu ana kadar gerçekleşmedi. 

Bazen olumlu gelişmeler yakalanamasa da olumsuzlukların önüne geçilmesi, hatadan dönülmesi bile kazanç hanesine yazılması gereken bir durum oluyor. Uzunca bir dönemdir değil kazanmak, mevcudu korumanın bile kazanç olduğuna inanan bir insan olarak; geçen yıl yapılan bir hatanın akıl, vicdan ve kamuoyuna kulak vererek, telafi yoluna gidilmesi, büyük bir camianın saygınlığına gölge düşüren yanlıştan dönülmesi önemliydi. Bu iş, işveren için erdemli olmanın da bir göstergesi sayılmalıdır.

İktisatta, işletme kavramının birçok tanımı bulunuyor. İstihdam sağlama, sosyal projelerde yer alma ekonomiye ve büyümeye katkı sağlama vs., vs… Fakat işletmelerin kuruluş amacı tektir: Kâr etmek. Kâr etmeyen işletme, diğer hiçbir fonksiyonu yerine getiremez. Kâr etmek için pek çok yol önerilir. Her ne kadar kapasiteyi yükseltmek, masrafları kısmak gibi yöntemler ön planda ise de; , bana göre en önemli husus verimlilik olmalıdır.

Verimlilik, bireysel olarak bizim, kurumsal şirketlerin ve ulusal devletin önem vermesi gereken birinci özellik olmalıdır.

Maalesef ki, küçük yaşlarda kodlandığımız “devlet malı deniz, yemeyen domuz” ifadesi her alanda karşımıza çıkmaktadır. Birçok yerde insanlar hizmet verdikleri kurumları aynı bu biçimde görmektedir. Hacim büyüdükçe kontrolün kolay olmadığı işletmelerde inisiyatifi çalışanın ahlaki değerlerine bırakmak, vahim sonuçlar doğurur olasılıkla. 

Şirketlerde yetki ve sorumluluklar ile takdir ve tekdir adil olmalıdır. Ancak ne yazık ki büyüyen, hele de obez büyüyen bazı işletmelerde, klânlar (ekoller) oluşmaktadır. Belli bir ekolün adamı değilseniz ana çemberin dışına itilmeniz çok olasıdır. Bu konu maalesef ülkemizdeki tüm kurumlar için geçerli bir husustur. Siyasette, sporda ve devlet kurumlarında ve hatta en kurumsal bildiğimiz TSK içinde bile geçerli olan bir durumdur.

Sözü oradan buradan dolandırdık ama ana temamız, geçtiğimiz hafta içerisinde öncelikle ülkemizi, sonra da sektörümüzü ilgilendiren bir kurumun düştüğü olumsuzlukları sona erdiğinin müjdeli haberini aldım. 

Belli süre hizmet ettiğim ve para kazandığım, bunun ötesinde de gönül bağım olan TEMSA’nın yeniden Sabancı grubuna geçtiği, yabancı bir ortak ile birlikte ortak hareketle yeniden üretime başlayacağı haberinden mutlu oldum.

Bu haberden önce, bir dostumun yeni araç alım talebi olmuştu. TEMSA’nın devre dışı kalması sonrası ana arterde bulunan diğer iki büyük yabancı menşeili şirketin de elinde araç bulunmayışı nedeniyle yaşadığı zorlukları paylaştı ve sonrasında bir kısmını birlikte aşmaya çalıştık. Sonunda eski kontaklarımızı kullanarak o dostuma iki adet otobüsü zor da olsa bulmayı becerdik.

Bu basit hikâyeden de anlaşılacağı üzere, TEMSA bu pazarda denge unsurudur. Hem bu markada hem de rakip firmada çalıştığım dönemlerde bunu çok net görmüş ve hissetmiş biri olarak diyorum ki, monopol bir pazarın oluşmaması için öz sermayesi yerli olan TEMSA gibi bir değerin korunması muhafazası önemli ve değerlidir.

Başta TEMSA çalışanları olmak üzere bu anlamda duyarlılık gösteren herkesin bu işte emeği var. Küçük ve zayıf ipek böceği salgılarının bir araya gelmesi ile çok güçlü ve sağlam bir yapı oluşur. TEMSA’nın geri dönüşünde yaşanan dayanışma ve işbirliği tam da böyleydi. Bu dayanışma her alanda kendini gösterdiği takdirde sözde değil özde bir birliktelikle çok daha başarılı günlere yönelmemizin mümkün olduğu bir kez daha anlaşıldı. 
Gelecek -bizim değil- çocuklarımıza mirastır. Onlar için bugün iyi şeyler yapmamız gerekiyor. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159