15.12.2020, 17:32

Kentsel Eğilimler, Akıllı Teknolojiler ve Buna Göre Ulaşım Talebinin Değerlendirilmesi - 9

Bu anlamda; Yüksek Hızlı Demiryolları’nın Avrupa sathında hızlanarak inşası, Avrupa’nın ‘Sürdürülebilirlik’ gündeminin bir parçası olup 20-30-50 yıllık hedeflerde modal dağılımda çok ciddi paylarla buluşmaktadır. Aynı süreci Japonya, Güney Kore ve özelikle son yıllarda da Çin Halk Cumhuriyeti en etkin şekilde tecrübe etmektedir. Öyle ki bu bağlamda; A.B.D.’nin de Barack Obama döneminde Güney Eyaletleri başta olmak üzere ‘Yüksek Hızlı Demiryolları’ paradigmasına kaydığını görmekteyiz. ‘Sürdürülebilirlik’in ve dolayısıyla ‘Akıllı Ulaştırma’nın bir parçası olarak ‘Yüksek Hızlı Demiryolları’, Çin’den Londra’ya kadar geniş bir alanın ‘İpek Demiryolu’ ile entegrasyonunu da içermekte olup, bu hattın ve anlayışın merkezinde, ülkemiz bir köprü olarak değil bir ana kavşak ve buluşma noktası olarak yerini alacaktır, almaktadır. Alternatif Enerji ve Yenilenebilir Enerji Konularının ‘Yüksek Hızlı Demiryolları’ ile bütünleştiği nokta ise çok mümbit (verimli), bakir ve fırsatlar alanını ifade etmektedir. 

Akıllı Şehirlerin ve dolayısıyla Akıllı Ulaştırma’nın Alternatif Enerji ve Yenilenebilir Enerji’den bağımsız görülmesi ve düşünülmesi mümkün değildir. ‘Akıllı’ kelimesi bu terminoloji içerisinde ‘teknik gelişimler ve imkânlardan alabildiğine ‘hizmet parametreleri’ ve ‘insan odaklı’ eksende okumaları ve eylemleri’ içermektedir. Hal böyle iken; bu kavramsallaştırmalar; kendi geliştireceğimiz muhtemel bir perspektif ile içerisini alabildiğine felsefi-sosyolojik-kültürel-ekonomik ve tabiî ki teknik olarak doldurabileceğimiz bir alanı ifade eder. Alternatif Enerji ve Yenilenebilir Enerji konuları birebir ‘Enerji’nin alt başlıkları olduğundan direk olarak ‘siyasi-politik-stratejik’ girdi ve çıktılara sahiptir. Dolayısıyla da; bu politik jeo-stratejik süreçlerden tabi olarak etkilendiği gibi onları direk olarak formatlayabilme imkân ve ihtimalini de işaret eder. Buradan hareketle; birbirini doğuran, besleyen ve bir ‘şebeke’yi oluşturan bir döngü söz konusu olup, bunun ne kadar ‘Akıllı Şebeke’ olacağı hususu bizim bakış açımızın ve derinliğimizin ölçüsü ve derecesi ile birebir paraleldir. Alternatif Enerji ve Yenilenebilir Enerji konuları ‘Sürdürülebilirlik’ ana aksında ‘çevreci, ekonomik olarak optimal, adil, sosyal arka planı olan’ bir gündem bütününü ortaya koyar. Aslında; ‘Alternatif Enerji’ konusu, ‘Enerji’ başlığını ‘şiddet-gücün merkezileşmesi-statü ve para odaklı anlayışlar-vahşi rekabet’ koşullarından alabildiğine ‘insani merkeze’ taşıyabilecek bir hareket alanının göstergesidir. Ülkemizin doğalgaz ve petrol hatları haritası bütün bu söylediklerimiz ekseninde yeniden okunduğunda, enerji ulaşımında önemli bir düğüm noktası haline gelen ülkemiz, Coğrafyası-Kültür Arka planı-Toplumsal Tarih Hikâyesi itibariyle geniş bir ‘fırsat-tehdit’ alanının merkezinde yer almaktadır. Bütün bunlar, bizim çoğu zaman ‘Ulaştırma Eksenli’ kimi zamanda en kapsayıcı düşünsel anlamda ortaya koymuş olduğumuz ‘dengeli dağılım-farklı modlar arası entegrasyon’ anlayışımızın birebir sağlamasıdır. Bu kavramlarımızı; en geniş anlamda ‘dengeli dağılım=hakça paylaşım’ ve ‘entegrasyon=yaşamsal bütünleşme’ olarak okuyabiliriz. Petrol, Doğalgaz, Nükleer Enerji gibi günümüz siyasa terminolojisinde ‘çatışma ve kitlesel kayıplar’ la beraber algılamaya alıştığımız kaynakları, ‘güneş enerjisi, jeotermal enerji, dalga enerjisi, rüzgâr enerjisi’ gibi kaynaklarla beraber doğru ve yerinde değerlendirmenin, Coğrafya-Kültür-İmkânlar-Politika anlamında yeryüzündeki en önemli üstlerinden birini Ülkemiz ve merkezliğindeki bölge teşkil etmektedir. Kültürel-Toplumsal-Politik anlamda ivmelenerek yeni imkânlarla buluşacağımız tarih olarak vücut bulan ‘2023 Vizyonu’ bütün bu bahsini ettiğimiz enerji kaynaklarının hepsini en doğru yerde ve ölçüde değerlendirebilme ihtimalini ülkemizin geleceği ile bütünleştirmeye fazlasıyla elverişlidir. Akıllı Şehirlerin farklı uygulamalarını ülkemizin İstanbul, Bursa, Ankara, Gaziantep, Samsun, Adana, Antalya ve İzmit gibi şehirlerinde oluşturma imkânlarımız mevcuttur. İstanbul’ dada farklı bölgelerde farklı uygulama imkânları olmakla beraber burada ilk etapta ‘geniş uygulanabilirlik, insan merkezli yaklaşım ve herkese hitap eden çözümler’ esas alınmalıdır. Bunun içinde; toplumun ekonomi ve statü itibariyle üst tabakasının yaşadığı konformize edilmekte olan alanlar değil, toplumsal dokunun güçlü ve geniş tabanlı olduğu, kendi dinamikleriyle gelişimin sürecini gerçekleştirmeye çalışan, şehir dokusu itibariyle tarihsel süreklilik ve karakterini koruyan ve sürekli üretmekte olan alanlar tercih edilmelidir. Bu ileriye dair kendi perspektifine yaslanan bir algının arka planını ve altlığını teşkil etme anlamında da fırsatları ihtiva etmektedir.

Akıllı Şehirler; Alternatif Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, alanlarının genişletilmesi çerçevesinde ‘Sokaklardan Kent Merkezleri’ ne kadar kapsayıcı bir uygulama alanı etkinliğinde ele alınabilecek bir konudur. Bu anlamda; Kentsel Aydınlatma konusunda önemli çalışmalar yapılmakta olup, bunların ülkemiz için uygulama imkânları derinlemesine incelenmelidir. ‘Kentsel Aydınlatma’ başlığında; ‘sokak lambaları’ndan ‘akıllı binalar’ a kadar ‘Akıllı Şehir’ uygulamaları, Britanya, Kuzey Afrika, Katar ve Dubai’ ye kadar geniş bir coğrafyada tecrübe edilmeye başlanmış olup, bunun üzerine ülkemizde ön çalışmalar yapılmaya başlanmalıdır. Bu bağlamda; İstanbul Büyükşehir Belediyesi İştirak Şirketleri; Enerji A.Ş. ve Ulaşım A.Ş. gibi kuruluşların bu çalışmaların içerisinde yer alması için gerekli, ekonomik-teknik-idari altyapılar, teşvikler, Devletimizin ilgili birimlerince hazırlanmalıdır.

Dolayısıyla; bu ihtiyaçların en optimum çözümlerle, en iyi hizmet parametreleri imkanlarını sağlayacak şekilde, sosyal ve çevresel olarak ‘Sürdürülebilir’ ve bakış açısı olarak ‘İnsan Odaklı’ olarak uzun soluklu olarak en iyi şekilde gerçekleştirilebilmesi ve karşılanabilmesi için ilgili kurumların, iştiraklerin ‘Alternatif Enerji’ ‘Yenilenebilir Enerji’ ‘Ulaşım’ ‘Lojistik’ ‘Kentsel Dönüşüm’ ve ‘Entegrasyon’ anlamında en aktif şekilde ve en yüksek hareket kabiliyetiyle çalışması gerekmektedir. Bunun içinde; Merkezi Yönetim’ in ilgili düzenlemelerle, gerekli arka planı oluşturması gerekmektedir. Bu anlamda; akademi-piyasa-bürokrasi ve yerel yönetimler arası tam entegrasyona dayalı yaklaşımların ve eylemlerin gerçekleştirilmesi önceliklidir. Bunun içinde, ilgili bütün tarafların(özel sektör dahil) meseleye; ‘rant odaklı’ değil ‘insan odaklı’ bakması bir zorunluluktur. Zira; bugün itibariyle bu ve benzeri başlıklarda ‘geniş bir rant alanı’ tarafların birçoğu için ‘elverişli’ gibi gözükse de aslında orta ve uzun vadede; bütün taraflar ve her şeyden önce ve her şeyden sonra halkımız için ‘Sürdürülebilir’ olmaktan çıkacaktır ki buda, Fırsatlar-Tehditler dengesinde tehditler lehine ani radikal değişimlere yol açabilir. Bunun daha açık ifadesi, mali olarak ‘ekonomik kriz’, sosyal olarak ‘toplumsal travma’ ve çevresel olarak da ‘tabi afetler’ şeklinde ortaya konabilir. Bundan dolayı; tarihin her yerden daha hızlı aktığı bu Coğrafya’ da SWOT analizini en hassas ölçütlerle yapmak, yani Fırsatlar-Tehditler dengesini en doğru şekilde kurmak ve sürekli olarak güncellemek birer zorunluluktur. Yakın Politik dönemde bir ara sıkça gündeme gelmiş olan ‘Kazan-Kazan Formülü’ aslında bu anlamda toplum ve ülke olarak; hepimiz için zaman bağlamında orta ve uzun vadede, yersel olarak ise Türkiye ve komşuluğunda olduğu Coğrafyalar, Politik olarak içine dâhil olduğumuz ve yer yer artık formatlamaya başladığımız ‘Strateji’ paralelinde ciddi olarak gündemimiz için açıklayıcı ve sağlamacı bir işleve sahip olmaktadır. Sahip olacaktır. Buradan hareketle; ‘perspektif kurma ihtiyacımız’ bağlamında bir ‘Kazan-Kazan’ formüllendirmesi yapmamız gerektiği ortadadır. Bu formülün paydaşları ise; Merkezi Yönetim, Yerel Yönetim Organları, Komşu Coğrafyalar, Özel Sektör, Akademi, Toplumumuz ve Geniş Coğrafyamızdaki Beşeri Havzalarımız olacaktır. Bu anlamda bütün bu paydaşlar aynı zamanda Fayda, Maliyet, Fırsat ve Tehditler’ e birebir muhataptırlar. Hal böyle iken; kurulacak olan ‘Kazan Kazan Formülü’ hepimiz için hayati ve fazlasıyla işlevsel olacaktır.

Dolayısıyla; bu formül inşa süreçlerini, gerekliliklerini, departmanlarını birçok defa kısmen ya da ayrıntılı ortaya koymaya çalıştığımız ‘Perspektifimiz’ ile doğrudan bir sebep-sonuç ilişiğine yaslanacaktır. Söz konusu ilişik; ‘Kazan Kazan Formülizasyonu’nun temel bileşenlerini de ortaya koyabilmemizi sağlamaktadır. Bunları; ‘insan odaklı yaklaşım’ ‘sürdürülebilirlik’ ‘kamu-özel ortaklaşması’ ‘entegrist bakış ve uygulamalar’ ve ‘sürekli alternatiflendirme’ olarak ortaya koyabiliriz. ‘Sürekli Alternatiflendirme’ başlığını; özelliklerini açıkladığımız Coğrafyamızın kendine has koşulları bağlamında çok modlu ve çok planlı bakış açısı çerçevesinde sürekli olarak her adımımızı alternatiflerini üretme kaygısı güderek atma refleksini edinmemiz olarak açabiliriz. Bu refleksin kazanımı bizlere; zamanla ‘kendi terminolojimizi kurma’ imkânlarını sağlayacak, felsefi-sosyal-ekonomik-kültürel-politik anlamda ‘hareket kabiliyetimizi’ arttıracak, Post-Modern Süreçle yüzleşerek onu aşan çözümler üretmemize ve dolayısıyla ‘Medeniyet Dalgası’ oluşturmamıza ön ayak olacak ilk adımları teşkil edecek bir imkânlar ve ihtimaller bütününü sunmaktadır. Eğer ‘2023 Vizyonu’ çerçevesinde ilgili tarihlerde önümüze çıkacak olan yeni durumları aktif, enerjik ve sorunlarını çözmüş olarak karşılamak istiyorsak ilgili formülizasyonları kurmak ve ivedilikle sağlam adımlarla ve bütün fazlarıyla(ekonomik-politik-kültürel-felsefi-sosyal) eyleme dökmek durumundayız. Ancak bu anlam havuzu içerisinde; Kanal Projesi, ‘Çılgın Projeler’, Bölgeler Arası Ulaşım Ağı Projeleri, Yeni Köprüler, Meydanlar, Otoyollar tam anlamıyla yerli yerine oturacaktır. Bu anlamda ‘Akıllı Şehirler, Akıllı Ulaştırma, Akıllı Binalar, Akıllı Projeler’ i içeren bir ‘Akıllı Siyaset’ten net çizgilerle ve toptan bir ‘Akıllanma’ ile bahsedebiliyor olacağız. Unutmamalıyız ki; ‘Akıl’ın en önemli fazları; ‘insan odaklı olması’ ‘çevre duyarlı olması’ ‘sosyal adaleti öncelemesi’ ‘yerli bir duyarlığı temsil etmesi’ ‘insanlarda ve toplumlarda medeni duyarlığı güçlendirmesi’dir. Dolayısıyla da; bu fazlar üzerinden tekrar ‘Akıllı Şehirler’ e bakacak olursak, bu yapılar bir organizmayı meydana getirecektir, toprakla(tabiatla) barışık olacaktır, yer altı yer ve gök arasında bir entegrist çizgi ortaya koyacaktır, insanlığın ‘medeniyet’ e erişilebilirliğini esas alacaktır, Post-Modern Süreç’ in karmaşasının(kaotik yapısının) panzehri olarak ‘güvenlik-güvenirlik(emin olmak)’ katsayısını yükseltecektir. Buradan hareketle; Akıllı Şehirler, tatşıtların değil insanların hareketliliğini önceler. Akıllı Şehirler, erişilebilirliği sağlar, İnsan Odaklı olarak güvenlik, maliyet, konfor, dakiklik gibi hizmet parametrelerinin ‘optimizasyonunu, entegrasyonunu, otomasyonunu ve aktivasyonunu’ sağlar. Akıllı Şehirler; yolları tünelleri meydanlara değil, meydanları-çın araltıları insanlara açar. Akıllı Şehirler; okulları-ekolleri-vakıfları-toplanma mekânlarını hayatın ve şehrin merkezine taşır, Hasta haneleri Postaneleri Hükümet ve Yerel Yönetim Binaları’nı halka erişilebilir kılar, hizmeti ulaşılabilir kılar, yeşili ‘hemen şimdi, şehir merkezinin komşuluğunda’ halka açık kılar. Akıllı Şehirler; yeşil binaları, yeşil gökdelenleri, alternatif enerji ile çalışan ve çeşitlenen ve çoklu fonksiyonları olan ‘sokak lambaları’nı, %100 denetlenebilir, ölçülebilir, kaydedilebilir, yönlendirebilir bir ‘ulaşım modal sistemi’ni ihtiva eder. Akıllı Şehir; ‘Arazi Kullanımı’nı ve planlamasını ‘akıllıca’ gerçekleştirecek olan tasarımcıların ellerinde yükselir. 

Bilindiği üzere ‘Akıllı Şehirler ve Akıllı Ulaştırma’ ile bağlantısını ortaya koyduğumuz ‘Alternatif Enerji ve Yenilenebilir Enerji’ başlıklarının; ‘Medeniyet Perspektifi’ anlamında kavramsal temellendirmelere de yataklık etmesinin yanı sıra günümüz ‘Jeopolitik-Stratejik’ mevcut durumuyla da yakından ilintilidir. Ve bu; sosyal güvenlik, toplumsal güvenlik ve milli güvenlik anlamında da sebep ve sonuçlara haizdir. Zira mevcut ‘petrol ve doğalgaz’ yatakları, gündemi ve stratejisi bölgemiz ve Dünya’nın pek çok yöresinde ‘savaştan yönetim değişikliklerine toplumsal olaylardan işgallere, ekonomik yaptırımlardan sosyal angajmanlara’ pek çok konunun merkezinde etkilenen ve etkileyici konumda rollendirilmektedir, rollendirilmiştir. Öyle ki; sırf bu kaynaklara sahip olma kaygısıyla(ekonomik, statü merkezli, hegemonik algılarla) ülkeler yıkılmakta, işgal edilmekte, devletlerin ömrü uzatılmakta ya da kısaltılmakta, toplumsal kaoslar pompalanmakta, değer yargıları zafiyete uğratılabilmekte, göreceli dönemsel ve dönüşümlü olarak ‘kimi toplumlar yok sayılırken kimisi merkeze taşınır gösterilmekte’, Coğrafyalar erken doğum ya da geç doğuma zorlanmakta, stratejik önceliğe dayalı olarak kimi yörelerde ‘Ulus Devlet çağ dışılaştırılıp Federatif Organizasyonlar öncelenirken’ aynı zaman diliminde kimi Coğrafyalar’ da ise ‘Ulus Devlet Süreci’ ön plana alınabilmektedir. Bütün bu hegemonik eylemlerin merkezinde ‘petrol-doğalgaz’ kaynakları varken, derininde ise ‘yayılmacı felsefe’ vardır. Dolayısıyla elbette ki; bir kaynağın sadece türünün değişmesi, sistematize edilen bir yayılmacı dünya görüşünü absorbe edecek ya da dönüştürecek değildir. Fakat nasıl ki veciz bir sözde ifade edildiği gibi ‘hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır’ öyle ise; kaynakların alabildiğine çeşitlendirilebilmesi, tabiatı itibariyle ‘gücünde satha yayılması’nın ilkelden ayaklarından birisi olabilecektir. Bu konudaki teknik gelişmelerin yakından takibi; ülkelere yeni imkân alanları açabilecektir. Var olan(tabii kaynak olarak, ya da satın alınmakta olan) kaynakların ‘yenilenebilirliği’, Dünya Sathı boyunca ‘enerjinin tekelleşmesi’nin önüne geçici bir etkiye sahiptir. ‘Alternatif Enerji Kaynakları’nın çoğaltılması da, ‘Alternatif Söz Söyleyebilme İmkânı’ ile doğrudan olmasa da dolaylı bağlara sahiptir. Hal böyle iken; ‘hegemonik algı’nın kısmi dönüşümü, iyileşmesi(tedavisi), kendini formatlamak durumunda olması sonuçları da birer nispi artıdır. Küresel Sistem’ in semptomlarına, apselerine, iltihaplarına, yan etkilerine karşı ‘çok değişkenli’ alternatif ve yenilenebilir alanlar geniş bir Coğrafya’ ya yeni imkânlar sunmaktadır. Bütün bu felsefi arka planın cüzlerinden biriside ‘Alternatif Enerji ve Yenilenebilir Enerji’ teknik başlığıdır. Buda, Dünya Sisteminin toptan ‘akıllanması’ ile paralelliklere sahip olup ‘Küresel Barış’ın Hakiki anlamda ‘sürdürülebilirliği’nin ön adımlarıdır. Bütün bu hususlar; petrol-doğalgaz ve diğer tabii kaynakların zengini olan, nüfus yoğunluklu, tarihi ve coğrafi merkezlikte olan, Latin Amerika’dan İç Asya’ya, Tataristan’dan Sahili Afrikası’na (Kenya, Somali, Kongo, Eritre, Cibuti vs.) ve Hind Alt Kıtası’na çok geniş bir alanın kaderiyle ve dolayısıyla ‘Dünya Barışı’ ile yakından ilintilidir. 

Coğrafi olarak bu kaynakların dağılımına baktığımızda; Rusya Federasyonu ve bağlı Özerk Bölgeleri, Çin’ in Batı ve Kuzey Batısı, Kuzey Afrika, Sudan, Ortadoğu, Yakın Doğu, İç Asya, Ukrayna, Latin Amerika ve A.B.D.’nin bu anlamda yer yer ve tamamıyla zengin olduklarını görmekteyiz. Avrupa’nın ise yer altı kaynakları anlamında fakir olduğu ve bu bağlamda Orta Asya, Kafkaslar, Ortadoğu ve Rusya’ ya muhtaç olduğu, güçlü bir Rusya’ ya bu konuda güdülü olmak istemediği, İran’ a da ambargo uyguladığı gerçeğiyle karşılaşırız. Dolayısıyla; Avrupa Birliği bu anlamda yer yer Türkiye üzerinden taşınımı uygun görebilmekte, kimi zaman bu hattı Ukrayna üzerine doğru taşımayı düşünmekte bunun içinde Ukrayna-Rusya ilişkilerine en üst düzeyde müdahil olmakta, tasallut altında tutulan bir Ortadoğu’yu bu anlamda elverişli görebilmekte, Orta Asya’yı Rusya’nın ve Çin’in tasallutundan kendi tasallutuna çekebildiği ölçüde bu alanda da zemin yoklamaları yapabilmektedir. Bu anlamda; petrol boru hatları(mevcut, inşa halinde, planlanan) ve ulaşım hatları(mevcut, inşa halinde, planlanan) haritalarına tekrar baktığımızda daha net sonuçlar görebileceğiz. Dolayısıyla; bütün bu yatırımların, ‘elimizdeki imkânların, alternatif enerji ve yenilenebilir enerji kabiliyetlerimizin, bölgesel ilişkilerimizin, adil toplumsal yapı kurulumunun, halkımızla yönetişimimizin, sosyal doku entegrasyonumuzun’ maksimizasyonuyla ele alınmasının ‘yüzlerce yıllık yeni bir kader akışı’na kapı aralayıcı bir anlama sahip olduğunu idrak etmemiz gerekmektedir. Bu bağlamdaki ‘akıllı’ bir yaklaşım ancak yerleştirilecek ‘güçlü bir perspektif’ ile mümkün olabilecektir.   

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159