Türkiye’nin yaşadığı en sert ekonomik kriz olan 2000 krizinden sonra hafif araç satışları %70 düşerek 2001’de 184 bin, 2002’de ise 158 bin adetle dibe vururken, 2008 yılındaki küresel ekonomik kriz sonrası satış hacminde yaşanan %17’lik gerileme 494 bin seviyesine düşüşe neden oldu. 2009’dan bu yana yükselen bir trend gösteren Türk otomotiv sektörü, son 2 senede rekor düzeyde satışlar gerçekleştirdi. Satışların 2016 Kasım ayında 998 bin adetle tarihin en yüksek seviyesine ulaştığı hafif araç pazarı, Aralık ayında ise toplam %1.6 büyüme sonucu 984 bin adetle 2016 yılını kapatarak, 2015 yılında %26 büyüyen pazar seviyesinin üzerine çıktı. 2017 yılında hacmin %20 azalarak 791 bin adet olması beklenirken bu değerin hala son 10 yıllık ortalamanın %4, son 20 yıllık ortalamanın ise %27 üzerinde olması, otomotiv sektörünün önemli bir ölçeğe ulaştığını ve yıllar bazında dalgalanmalar olsa da sağlıklı bir yapıda olduğunu işaret etmektedir.
2015 ve 2016 yıllarında yaşanan rekor düzeyde satışların ardından 2017 yılı için öngörülen, pazarda yaşanacak olası bir daralma, TL’nin değerlenmesinden dolayı otomobil fiyatlarındaki artışlardan dolayı tüketicinin alım gücünün zayıflamasından kaynaklanacaktır. Euro’nun TL’ye karşı yükselişinin kısa vadede fiyatlara yansıtılmasının kaçınılmaz olacağını fakat TL’nin bir miktar toparlanması durumunda fiyatlardaki artışın da sınırlı kalabileceğini düşünüyoruz. Türkiye’deki ithal araçların, toplam hafif araç pazarının %68’ini oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda pazardaki daralmanın şiddetini, ithal araç üreticilerinin, Türk Lirası’nın avro karşısındaki değer kaybını perakende fiyatlara nasıl yansıtacağı belirleyecek. Avrupalı üreticilerin 2017 yılında pazarda yaşanması beklenen daralmanın hızını düşürme çabası, Türkiye dağıtıcılarına daha uygun fiyatla araç verebilecekleri bir dönem yaratabilir. Üreticilerden gelebilecek bu yönde bir hamlenin, Türk tüketicisi tarafından bir fırsat olarak değerlendirileceği öngörülüyor.