RÖPORTAJ

İSTAB Başkanı Aziz Baş: Herkes mevcudu korumanın peşinde

“Her işletme mevcut yapısını korumaya çalışıyor; çünkü aksi halde çarklar dönmüyor. Maliyetler yükseldikçe yeni yatırım yapmak zorlaşıyor ve personel azaltmak kaçınılmaz hâle geliyor. Ticari hayatın en zorlu dönemlerinden geçiyoruz; istikrarını koruyanlar ayakta kalacak.”

Erkan YILMAZ / ÖZEL RÖPORTAJ

İstanbul Taşımacılar Birliği Derneği (İSTAB) Başkanı Aziz Baş, Başkan Vekili Bülent Doğmuş ve Genel Sekreter Esat Yıldırım ile dernek merkezinde bir araya geldik. Taşıma Dünyası’na 2025 yılını değerlendiren yöneticiler, 2026 yılı beklentilerini de paylaştı.

Ekonomik zorlukların arttığı, fabrikaların kapandığı veya yurtdışına taşındığı bir süreçte servis sektörünün yaşanan olumsuzluklardan nasıl etkilendiğini öğrenmek için görüştüğümüz İSTAB yetkilileri, sektörün yaşadığı zorlukları aktarırken hem geride kalan yılı değerlendirdi hem de önümüzdeki yıl için beklentilerini dile getirdi.

İSTAB BAŞKANI AZİZ BAŞ

2025, beklentiler ölçüsünde bir yıl olmadı

“2025, herkesin istediği ve beklentileri ölçüsünde bir yıl olmadı” diyen Aziz Baş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Taşlar yerlerine sağlıklı şekilde oturtulamadı. Küçülmelerin ve daralmaların yaşandığı bir yıl oldu. Her sektör, ayakta kalmak için büyük zorluklarla mücadele ediyor. Bu durum sadece bizim sektörümüz için geçerli değil; tüm sektörlerde firma sahipleri ve çalışanlar benzer sıkıntılar yaşıyor.

Yarınını göremediğinizde öngörüde bulunmanız mümkün olmuyor. Bir işe ya da bir gayrimenkule yatırım yapacaksınız, ancak onun değerlenmesinin veya kazancının nasıl olacağını gösteren bir veri yok. Herkes yatırım yapmaya veya bir ürün almaya çekinir, korkar hâle gelmiş durumda. Nakitte kalmak zorunda hissediyorsunuz, ama bu durumu ne kadar sürdürebilirsiniz? Herkes artık paradan para kazanma arayışında.”

Herkes mevcudu koruma peşine düştü

Artan maliyetler nedeniyle bazı kurumların servis hizmetinden vazgeçtiğini gözlemlediklerini belirten Aziz Baş, şunları söyledi:

“Kapanan fabrikalar olduğu gibi küçülenler de var. Kurumlar, ayakta kalabilmek için kemer sıkma dönemine girdi. Ya personel sayısını azaltıyorlar ya da servis hizmetini kısmak, evden çalışma imkanını artırmak yoluna gidiyorlar. 2026 yılında bunun artarak devam edeceğini öngörüyoruz; çünkü bu ortamda kimse yeni yatırım yapmıyor.

Herkes mevcudu korumaya odaklandı, çünkü başka şekilde çarkı döndüremiyorsunuz. Maliyetlerin altında kaldığımızda yeni yatırım yapamıyor, personel çıkarmak zorunda kalıyoruz. Taşıma sektörü pandemi ile birlikte ciddi şekilde daraldı ve hâlâ telafi edilemeyen etkiler var. Bazı kurumlar pandemiyle başlattıkları evden çalışma uygulamasını, maliyet artışıyla birlikte genişletti. Hatta sadece servis hizmetini azaltmakla kalmayıp, merkez ofislerini de küçültenler oldu. Pandemi ile bu değişimlerin kârlılığa etkisini gördüler.

Çalışma modelleri değişti; haftanın üç günü evden, iki günü ofisten çalışılması, personeli toplu taşımaya yönlendirdi. Biz, servis sektörünün piyasanın normal daralmasından daha fazla küçüldüğünü gözlemledik. İstanbul’da 60-65 bin servis aracı olduğu söyleniyor; bunların yüzde 30-40’ının boşta olduğunu düşünüyorum. Yol kenarında üç yıldır yerinden kalkmayan servis araçları görüyoruz. İnsanlar haklı olarak, ‘Bu şekilde iş yapacaksam, yapmam’ diyor. Plakanın değerinin artması için önce ticaretin işlemesi gerekiyor.”

2026 için umutlu olmak istiyoruz

“2026 için umutlu olmak istiyoruz; umudu ezmek ya da kırmak durumunda değiliz” diyen Aziz Baş, sözlerini şöyle sürdürdü: “‘Attığınız taş, ürküttüğünüz kaz’ diye bir tabir var. Dengeli davranırsanız bu ticaretten kazanç sağlayabilirsiniz. Ama şu an piyasada doğru bir fiyatlama görmüyorum. İş almak kolay; fiyatı indirirsiniz, işi alırsınız. Peki, aldığınız işten kazancınız ne oluyor? Verdiğiniz hizmetin üzerine ekleme yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Belli bir noktadan sonra fiyatlamayı doğru yapmayanlar bunun sonuçlarıyla karşılaşacak. Maliyette rekabetin ölçülü olması gerekiyor; sektörün kâr marjı zaten yüksek değil, olmamalı da. 100 liralık işe 200 lira teklif veremezsiniz. Kurumlar artık her maliyetin hesabını iyi biliyor. Sektör kendi dinamikleri içinde doğru adımlar atmalı; yanlış adım atanlar, doğru adımları da kirletiyor ve sektör kirleniyor.

Endişesiz insan yoktur, ama önemli olan geleceği görebilmek. Geleceğe karamsar bakmak istemiyoruz. Önümüzü görmek ve iyi bir yıl olmasını istiyoruz.”

Stabil kalanlar kendini kurtaracak

“Ticari hayatımızın en zor dönemini yaşıyoruz. Stabil kalanlar kendini kurtaracak” diyen Başkan Aziz Baş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zararına iş yapmadığınız sürece işinizi sürdürebilirsiniz, zararına iş yapanlar ise çok farklı noktalara gidecek. Sektörde tahsilat sorunları giderek artıyor ve vadeler uzuyor. Nakit akışını doğru yönetmek artık daha da güçleşiyor. Biz akaryakıtı, vergileri ve bakım masraflarını hep peşin ödüyoruz. Üstelik işletmeler uzun süredir finansmana erişim sorunu yaşıyor; erişseniz bile bu faiz ortamında ödemesi zor.

Bazı firmaların yaptığı araç alımlarının, yeni iş bağlantısından çok model yenileme amacı taşıdığını düşünüyorum.”

Mevzuatlardaki çelişkiler

Merkezi idare ile yerel idare arasında yıllardır mevzuat kaynaklı çelişkiler yaşandığını vurgulayan Aziz Baş, şunları söyledi:

“Bakanlıklar nezdinde bir karar alınıyor, Karayolları veya belediyeler nezdinde farklı kararlar veriliyor. Bu kararların birbirini yormadan ve zedelemeden ilerlemesi gerekiyor, ama maalesef çoğu zaman birbirleriyle çelişiyor.”

S belgesi sorunu

D4S belgesinin S belgesine dönüştürüldüğünü belirten Aziz Baş, şunları söyledi: “S belgesinin amacı belli: Birbirine komşu iller arasında personel ve öğrenci taşımacılığında kullanılması. Ancak belgenin açılımında açık ve net bir şekilde tahditli veya tahsisli plaka ile yapılır yazmamaktadır.Tahtitli ve tahsisli plaka ile bu iş yapılamaz diye Danıştay 8. Dairesi’nin bir kararı var ve bu konu yıllardır çözülemez bir noktaya geldi. Buna göre Tahditli plakanın Bakanlık belgesine işlenmesi mümkün değil. Kamu otoritesinin işleyişi net bir şekilde belirlemesi gerekiyor; ‘Bu yasaya aykırıdır’ diyerek uygulamayı engellememeli.

İki il arasında servis taşıması sorunu halen çözülmedi. Bakanlık’tan alınan belgenin iki ilden onaylatılması gerekiyor. Niçin onaylatıldığı ise anlaşılır değil. Çözüm, açık şekilde belirtilmeli ve arkasında durulmalı.

Birçok firma ve bireysel taşımacı bu belgeyi aldı; ancak şu anda 17 bin TL para cezası kesiliyor. Sahada iki kamu kurumu anlaşamadığı için biz mağdur oluyoruz. Mevzuatlar birbirleriyle çelişmemeli.”

Kamera zorunluluğu ve panik butonu

Servis araçlarına getirilen kamera ve panik butonu zorunluluğuyla ilgili ciddi sorunlar yaşadıklarını belirten Aziz Baş, şunları söyledi:

“Bir araç satın alıyorsunuz, mevcut mevzuata göre araca kamera takılması ve bu kameranın bir sistem üzerinden izlenmesi gerekiyor. Mevzuat, bu takibin 112 üzerinden yapılmasını öngörüyor. Ayrıca panik butonu zorunluluğu var. Ancak yeni alınan araçlarda bu buton bulunmuyor. Sizden sadece ‘ilerleyen dönemde takacağım’ şeklinde bir taahhütname alınıyor.

Kameraların izlenebilmesi için yazılım üzerinden takip edilmesi şart. Siber saldırılara açık olduğu gerekçesiyle yeni sisteme geçilmesi isteniyor ama bunu uygulayan bir kurum veya firma yok. Birçok firma ile anlaşma yapıldığı söyleniyor fakat üstyapı firmalarına bu ürünlerin ulaştığı görülmedi. Hangi ürün kullanılacak, kim takip edecek, nereden takip edilecek belli değil. Şu anda araçlardaki kameralar çöp mü oldu?

NVR dediler taktık, sonra DVR dediler onu taktık, şimdi ‘uzaktan erişim’ deniliyor. Ama ortada çalışan bir sistem yok. Kullanılan bir araç örneği bile yok. Yönetmelik yayımlandıktan sonra araç satışları durdu, üstyapı firmalarının elinde araçlar kaldı. Okullar açılmasına kısa süre kala yönetmeliği yürürlüğe aldılar ama ortada bir sistem yok. Olmayan bir hizmeti mi satıyorlar?

Sıfır çıkan araçlarda kamera ve panik butonu takılı bir model görmedik. Üretici yönetmeliğe uymuyor ama Bakanlık bizden talep ediyor. Üreticinin uyabileceği altyapı da yok. Araçlar geçici ruhsatla satılıyor; muayeneye gittiğinde kalacak. Ayrıca kararlar alınırken geriye dönük modellerden artık bu donanımlar istenmemeli.

Kanun koyucular sektöre danışmadan düzenleme yapıyor ama bu düzenlemeler sahadaki işleyişle uyumlu değil. ‘Ben yaptım oldu’ anlayışıyla olmaz. Sahaya inseler bunun nasıl uygulanamayacağını görecekler. Bu sektör yaptığı işden memnun, işini severek yapıyor. Ama bu tür belirsizlikler bizi gerçekten yıpratıyor. Kimse taşıdığı yolcunun, herhangi bir sebeble zarar görmesini istemez.

Öğrenci taşımacılığı küçülüyor

Başkan Aziz Baş: Öğrenci taşımacılığı her yıl küçülüyor. Veliler ya çocuklarını kendi araçlarıyla okula götürüyor ya da toplu taşımayı tercih ediyor. Hal böyle oluncada talep azalıyor ve öğrenci taşımacılığından elde edilen gelir ile maliyetler karşılanamaz duruma geldi” dedi.

İSTAB Başkanı Aziz Baş (ortada), Başkan Vekili Bülent Doğmuş (sağ başta), Genel Sekreter Esat Yıldırım (ilk başta)

İSTAB Başkan Vekili Bülent Doğmuş

Gelir artmadı, maliyetler yükseldi

İSTAB Başkan Vekili Bülent Doğmuş, araç fiyatları ve diğer maliyet kalemlerindeki artışların çok yüksek olduğunu, ancak bunun taşıma fiyatlarına yansıtılamadığını belirtti:

“Yıllarca hafif ticari araç grubunda bir araç yatırım maliyeti yaklaşık 35 bin Euro’ydu. Şimdi bu rakam 85 bin Euro’ya yükseldi. Sadece son bir yılda araç fiyatları yaklaşık yüzde 35 arttı ve diğer ürün gruplarında da benzer artışlar var. Her ay araç fiyatları yükselmeye devam ediyor. Üstelik kurlar son iki yıldır nispeten sabit.

Sadece araç değil; lastik, bakım, şoför, sigorta ve SSK maliyetleri de ciddi şekilde arttı. Gelir seviyesi dengesi bir türlü sağlanamıyor; gelirler artmadı, hatta bazı durumlarda geriye gitti. Bu maliyetleri taşıma fiyatlarına yansıtamayan sektör mensupları ya işi bırakmak ya da farklı yollarla işlerini sürdürmek zorunda kalıyor. Ahlaklı ticaret yapmak giderek zorlaşıyor. Herkes ticaretin düzgün bir şekilde yapılmasını ister; sahip olduğunuz işletmeden kazanmak zorundasınız, yoksa bu işi neden yapasınız? Bir yandan istihdam yaratmak veya mevcut yapıyı korumak da sorumluluklar arasında.

Şirketlerin ayakta kalabilmesi için elinizin güçlü olması gerekiyor, ama çoğu zaman olmuyor. Bazı işletmeler maliyetlerin altından kalkamadığı için fabrikalarını kapatıp yurtdışına taşınıyor; çünkü orada yatırım koşulları daha uygun. 200-300 kişinin çalıştığı bir fabrikanın kapanması, çalışanların işsiz kalması ve onları taşıyan servisçilerin de işsiz kalması anlamına geliyor. Bu durum hem çalışanlar hem de servis sektörü için büyük bir kayıp. Fabrikaların kapanması veya yurtdışına taşınması nedeniyle mevcut servis sektörünün yüzde 10’dan fazlasının etkilendiğini düşünüyoruz. Bunu otoparklarda yatan servis araçlarının artışından da görebiliyoruz; otoparklar dolu.”

İSTAB Genel Sekreteri Esat Yıldırım

Parklanma sorunu yıllardır çözülemiyor

İstanbul’da uzun süredir çözülemeyen park sorunu hakkında konuşan İSTAB Genel Sekreteri Esat Yıldırım, şunları söyledi: “Kamunun ve yerel yönetimlerin elinde gün boyunca boş duran birçok alan var, hepsi atıl durumda. Şehrin içinde trafiği daha sağlıklı işletecek ve görüntü kirliliğini azaltacak adımlar atılsa, servis araçlarına parklanma imkânı sağlansa iyi olmaz mı? Servisçi ne yapsın? İmkan sunulmadığında mecburen arka sokaklara gidiyor, park edilmemesi gereken yerlere araç bırakıyor.

Statların park alanları var; maç günleri dışında neden kullanılmasın? En küçük cezalar 2 bin TL’yi buluyor. Bu nedenle şoförler çalışmak istemiyor. Herkes ticaretinden para kazanmak istiyor.”

Engelli personel çalıştırma zorunluluğu

Engelli personel çalıştırmak konusunda sıkıntı yaşamadıklarını belirten İSTAB Genel Sekreteri Esat Yıldırım, şunları söyledi:

“Çalıştıralım, ancak personelimizin yüzde 90’ı şoför, geri kalan idari personel. 100 kişi üzerinden engelli çalıştırılması doğru değil. Şoförün engellisini nasıl çalıştıracaksınız? Böyle bir personel yok. Devlet bulup çalıştırmamızı istiyor ama altyapımız yok. Ofis binası da engellilere uygun olmalı; kiracı olduğunuz binada bunu nasıl sağlayacaksınız?

Bizim asıl ihtiyacımız sürücü. Araçlar otoparklarda bekliyor, çalıştırılmıyor. Bu nedenle engelli çalıştırma zorunluluğu idari kadro üzerinden olmalı. Ayrıca dijitalleşme ile idari personel sayısı zaten azaldı. Şoför ve hostesler için muafiyet sağlanmalı.”

Günlük sigorta girişi

İSTAB Genel Sekreteri Esat Yıldırım, günlük sigorta girişlerindeki sıkıntılara değindi: “Günlük sigorta girişlerini yalnızca Pazartesi günleri yapabiliyoruz; diğer günlerde ise mümkün olmuyor. Örneğin, Salı günü personel işe başladığında sigorta kaydını giremiyorsunuz. Bu durum hem devlet açısından bir kayıp oluşturuyor hem de bizim, şoförlerimizi sigortasız çalıştırmak istemememiz nedeniyle zorluk yaratıyor. Maalesef, bu konuda yetkililerden henüz somut bir adım göremiyoruz.”

İSTAB Başkanı Aziz Baş, Başkan Vekili Bülent Doğmuş, Genel Sekreter Esat Yılıdırım, Yönetim Kurulu Üyeleri Vahit Kaya, Emre Ak, Denetim Kurulu Başkanı Süleyman Korkmaz, Denetim Kurulu Üyesi Recai Ergün