14.06.2016, 18:51

Merkez Bankaları Sahneden İniyor...

Amerika’nın merkez bankası adına evvelden tek kişi konuşurdu. O da bankanın başkanı idi. Son yıllarda bu değişti ve yaklaşık 10 kişi başka başka konuşuyor hem de konuşmalarını dayandırdıkları veriler aynı iken. Kaynakları aynı olmasına rağmen hem tersine hem de aykırısına konuşuyorlar. Bizde öngörülmezlik olarak eleştirilen tutum orada sözlü yönlendirme oluyor. Ama rakamlar belli, rakamlar yönlenmiyor.
ABD'nin enflasyonu bu yıl yüzde 1,1; hedef  yüzde 2; çok yetersiz, daha henüz yarıda. 10 yıllık devlet faizi düşmüş, olmuş yüzde 1,85. Büyüme tahmini de küçülmüş. Ben bile arttırmam faizi, bu sıkışık ortamda. Bir programda ekonomi biliminin artık otistik olduğunu söylüyorlar. 
Yani kuru kuru tekrar var.  Bak bak aynı. Merkez bankaları sahnesi tamamlanıyor. Sıra siyasete geldi.
İngiltere “AB'den çıkma” oylaması yapacak. Çıkma yanlıları Türkiye'nin olduğu AB'de durmayacaklarını söylüyor… Başbakan da onları sakinleştiriyor: "Türkiye AB'ye ancak 3000 yılında girecek, çıkmayalım, devam edelim." İş siyasette.
* * *
Daha önce konuştuğumuz reformlardan biri AB'de kamuoyuna sunuldu: İşgücü Reformu. İşgücünü esnekleştirecekler, yani ekonominin gereklerine uyumlu olarak yönetmek. Devlet desteğini azaltmak, yani "zengin komünizmine son."
Fransa'daki olaylar bunun sonucu.
Merkez bankalarının başkanlarının yapacakları bitti. Artık siyasilerin ağır görevleri başladı… Yapısal Reformlar, Temel Yenilikler. Siyasilerin sahnesi başlıyor, AB'de.
Yapısal'dan devam edelim, bize doğru… Kıdem Tazminatı Reformu geliyor. Her yıl için 1 brüt maaş yatacak, aylık kesintiler çalışanın bireysel hesabına yatacak, Çalışan bu hesabını anlık izleyecek, her iş değiştirmede tazminatını alabilecek, devlet tazminata yüzde 25 katkı yapacak, aylık kesintinin (yüzde 8,3) yarıdan fazlasını (yüzde 4,5) devlet karşılayacak teşviklerle. Evvelden kimselerin izleyemediği bu fon artık sahibinin denetlemesine açılıyor… Bu, Avusturya modeline yakın bir uygulama.
İşçinin ve işverenin temsilcilerinin oluru bekleniyor. Yapısal bir reform ve zor  bir reform.  Siyaset sahnede.
* * *
Çalışanlar eskiden çekirdekten yetişirdi, şimdi artık meslek liselerinden yetişiyor. Ama hala "Meslek Lisesi Memleket Meselesi", Memleketin meslek liselerine harcadığı paranın yanında şirketler de Çalışan Eğitimi için para harcıyor, hatta akademiler kuruyorlar. Ulusal verim yok, ulusal israf büyük. Meslek lisesi eğitimleri yetersiz kalıyor. Öte yanda şirketlerin eğitim harcamalarından da rakipleri yararlanıyor değerli çalışanları hazırdan alarak.
Bir koordinasyon hayal etsek…
“Sektörün meslek liselerini ilgili sektörün yönetimine ve işletmesine vermek” inceleniyor. Böylece ihtiyaca duyarlı eğitim sağlanacak, eğitim donanımlarını sektör güncelleyecek, kendi insan kaynağını kendi yetiştirecek. Meslek Liselerinin de özelleri doğacak. Ulusal Koordinatör de TOBB olacak.
Taşımacılık sektör meclisi bu çalışmaya diyor; ne tasarlıyor?
* * *
Dünya bizim bankacılık sektörümüze imreniyor; ama bizim bankacılar şu hallerinden şikayetçi… "Sat bankanı, al paranı. Banka hesabına da bankaya yatır, 3 puan fazla kazan" diyor bir büyük bankanın genel müdürü. Bütün dünya Türkiye'nin bankacılığını beğenirken bu nasıl kapsamsız bir konuşmadır?
Mevduatın faizi yüksek, ama kredinin faizi de yüksek. Kredi/Faiz oranı da yüzde 140. Bankacılar her yıl sanayicinin faaliyet kârının yarısını alırken sanayiciye ne gözle bakıyorlar, acaba?
* * *
2008'den bu yana Para ile olmadı işler.
Siyasiler nihayet görevde... Sahne açılıyor. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159