05.05.2014, 14:36

Terminal mevzuatı ne işe yaradı?

Bu haftaki köşe yazımı, yine terminalle ilgili mevzuata ve buna ilişkin uygulamalara ayıracağım. Gerek konunun önemi, gerekse bazı gerçekler bunu zorunlu kılıyor.

Bilindiği üzere, Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmeliğinin ilk yayımlanmalarından itibaren bunlardaki kapsam ve değişiklikleri ele alıp eleştirmeye ve öneriler yapmaya çalışıyorum. Bu konularda kişisel ve herkesten farklı bir özel çıkarım bulunmuyor. Benimkisi sadece bir yurttaş sorumluluğu.

Kanuna aykırı iyi iş olmaz!

Karayolu Taşıma Kanunu, kapsamındaki faaliyetlerle ilgili çeşitli düzenlemeler getirirken bazı faaliyetleri de yetki belgesi zorunluluğu içine aldı. Kanunun 5’inci maddesinde belirtilen yetki belgesi zorunlulukları arasında terminaller bulunmuyor. Buna rağmen Yönetmelik, diğer bazı faaliyetler gibi terminallere de yetki belgesi zorunluluğu getirdi. Kimse, bana ‘getirdi de fena mı oldu’ demesin. Ben, Kanuna aykırı hiçbir faaliyete ‘iyi’ demeyenlerdenim. Eğer böyle bir şeyi iyi görüyorsanız, pek çok kez yapılan Kanun değişikliklerinde, bunu ele alıp gereğini yaparsınız. İyi olup olmadığı da ayrı bir konu… 

Kavram kargaşası

Öncelikle belirteyim ki; mevzuatta terminal, otogar gibi kavramların tanımları yok. Böyle olunca karmaşa da önlenemiyor. Bunun ötesinde cep terminali vs. gibi ne idüğü belirsiz başka kavramlar da üretilebiliyor. Yetki belgesi zorunluluğuna rağmen, buna ilişkin kuralda yetki belgeli terminal kullanma zorunluluğu bulunmuyor. Bu eleştirime, “biz, yetki belgesizleri terminalden saymıyoruz” denilmişti. Mevzuata uygun olmayan şeyler de bunun tanımı içine girer. Sadece kötü ve suçlu olurlar, o kadar. 

Terminal şartları ne işe yarıyor?

Kanunun, Yönetmelik başlıklı 34’üncü maddesi, “Terminal hizmetlerinde öngörülecek hususları” Yönetmeliğe bırakıyor, ama diğer yetki belgeleri gibi aranacak şartların belirlenmesinin içine almıyor. Bu maddede yapılan son Kanun değişikliği sonrasında da, bence aynı durum geçerli. 

Yönetmelik, terminallerde aranacak şartları 33’üncü maddesinde belirtiyor. Peki, buna uymayanlara ne yapılacak? Bunun tek cevabı, T yetki belgesinin verilmemesi şeklinde olabilir. Peki, yetki belgesi olmayınca ne oluyor? Yetki belgesi olmayan terminallerin kullanılamayacağı, buraların kullanımından ücret alınamayacağı veya az ücret alınacağı gibi bir düzenleme yok. Yönetmeliğin 60’ıncı maddesine göre yetki belgeli terminal kullanımı zorunluluğu olsa bile gerekli şartların sağlanmaması veya başka nedenlerle yetki belgeli bir terminal bulunmadığında, hatta yetki belgeli terminalde yer bulunmadığında 61 ve 62’nci maddelere göre kullanılması işaret edilen yerler yetki belgesiz terminaller değil mi? Yani, yetki belgeli veya değil belediyenin terminali -hele tek ise- mutlaka kullanılacak. 

Makul ücret alındı mı?

Yönetmelikte terminallerin nasıl işletileceğine ilişkin düzenlemeler de bulunuyor. Bunlar arasında terminal işletmecilerinin gücünü aşan bazı görevler de yer alıyor: Gıda denetimi ve tehlikeli madde denetimi gibi… 
Bu düzenlemelerin, bana göre, ücretlerle ilgili iki hususu çok önemli. Bunlardan birisi, terminallerin çıkışlarından alınacak ücretlerin makul olması şartı. Ancak ölçüsü herkese göre değişen makul ücret zorunluluğundan ben bir fayda sağlandığı kanaatinde değilim. Alınan ücretlerin makul olmadığını da çeşitli kereler ifade ettim. Bakanlık, bir ara tavan ücretler yoluyla ‘benim makul bulmadığım’ kendi makullerini uygulatmaya çalıştı, ama pek de sonuç alamayıp sonunda bıraktı. Yani bu önemli düzenleme pek işe yaramadı. 

25 dakika çıkmazı

İkinci önemli düzenleme, özel otomobillerin 25 dakikayı geçmeyen terminal kullanımlarından ücret alınmaması düzenlemesiydi. Peki, bu uygulandı mı? Kesinlikle hayır! Başta İstanbul Otogarı olmak üzere bazı terminallerde bu ücretlerin alındığını duyuyoruz. Dolayısıyla bu iyi düzenlemeden de bir sonuç alınamadı. Bu arada bir kuralın iyi olabilmesi için mevzuata yazılmasının yetmediğini, uygulanabilir olması gerektiğini, uygulanabilir ise de takip edilmesi gerektiğini bu örnekte bir kez daha gördük. Peki, tespiti zor olsa da bu aykırılıkların cezaları yeterli mi? 

Cezalar işe yarıyor mu?

Terminal işletmeciliğine ilişkin düzenlemelere bazı cezalar öngörülmüş; bunların çoğu 5 uyarma şeklinde. 3 ve 10 uyarmalık birer ihlal de bulunuyor. Bunların kaç defa uygulandığını, buna yönelik denetlemelerin hangi sıklıkla yapıldığını benim bilmem mümkün değil. Bu denetimlerin sık sık yapılıp uyarma cezalarının her defasında verildiğini kabul etsek de bir şey değişmez. Bu uyarmaların karşılığı 3-500 liradır, nihayetinde. Büyük bir terminalde 25 dakikaya kadarki kullanımlardan alınabilecek tahminime göre günlük 50-60 bin liraları bulacak haksız kazançlar karşısında bu uyarmanın büyüklüğü, bırakınız devede kulağı, devede tüy bile değildir. Bu arada, bu suçun tekrarına bağlı olarak cezanın geçici veya kalıcı faaliyet yasağına gidilmesi terminaller için söz konusu olamaz. Kimse bir terminali kapatmaz veya kapatamaz. Hele o yerleşimde bu terminal tek ise yetki belgesiz bile olsa terminalin kullanımı engellenemez. 

Bu günlerde 25 dakikadan az süreli kullanımların sayısından hareketle bunlardan elde edilen gelirin düşük olduğu iddia edilebilir. Bu durum gerçeği yansıtmaz. 25 dakikadan kısa sürede çıkacak olanlar; bir saate kadar kaldıklarında da aynı ücreti ödeyecekleri için 25 dakikadan önce çıkmak için acele etmemekte ve sayı düşük görünmekte olabilir. Gerçek sayı, 25 dakikadan kısa faydalanmalardan ücret alınmadığında ortaya çıkacaktır. 

Sonuç olarak

Mevzuat yaparken uygulanabilirliğin ve caydırıcı cezaların getirilmesinin ne kadar önemli olduğunu, bu durum bize net olarak gösteriyor. Bu şartlar altında şu soruları da sormak gerekir: Terminallerle ilgili düzenlemeler ne sonuç vermiştir? Hiçbir düzenleme olmasaydı hangi sıkıntılar yaşanırdı? Bu soruyu cevaplarken ilgili belediyelerin ellerinin boş durmayacağını, bazı olumsuz sonuçları önlemek için tedbirler alacağını düşünün. Örneğin, hiçbir belediye kendisine ait -aksi mümkün değil- bir terminalin işletilmesi veya işlettirilmesine aykırı bir kalkış-varış düzenine zaten müsaade etmez. 

Belediye daha etkin

Belediye esaslı böyle bir düzenin daha uygun olabileceğine ilişkin bir örneği de belirtmek isterim: 25 dakikalık ücretsiz faydalanma hakkını getirip, bunu takip etmesi gereken UDH Bakanlığının bu konuda yetersiz kalması sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi devreye girdi. Öyle uyarma vesaireye yönelmeyip bu hakkın kullanımını sağladı. Yani iş Belediyede bitti. Gerçi, bu günlerde Belediyenin çözümünün de tükendiğini ve tıkandığını duyuyoruz. Ama ben yine de Belediyenin konuyu takip edip sorunu çözeceğine ilişkin inancımı koruyorum. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159