08.04.2013, 18:21

Avuçlarımda camdan bir şey gibi…

Değişim kaçınılmazdır deyip dururuz. Ancak, asıl değişimi de kabul etmemek için sıkı sıkı tutunuruz alışkanlıklarımıza. Eski bayramlardan söz ederiz, eski arkadaşlardan, eski işimizden ya da işimizin eski halinden… ama bir türlü, kendi değişimimizin farkında bile değilizdir.

Hayat kadar kavramlar da değişiyor aslında. Daha düne kadar, sınırların kalkması düşüncesinden öcü gibi korkuyorduk. Oysa bugün, internet sınırları, gerçekten, kaldırdı. Bir anlamda dünyanın en büyük kapitalistlerinden biri, Bill Gates, yine bir anlamda en büyük komünist oldu. Sınırların kalkması düşüncesinin bizi korkutmasına gülüp geçtik. Bir daha da ağzımıza almadık…

Aynı şekilde, evden çıkar, tıklım tıklım dolu otobüste, uzun zaman harcayarak kütüphaneye gider, kartotekten kitap seçer, sayfalarını karıştırır, aradığımız kavramı, olguyu bulmaya çalışırdık. Eskiden. Tamam, haklısınız, Türkiye’de pek yapılmayan bir şey olduğu için bu örnek anlamsız oldu. Bunu iş alanınıza, alıp sattığınız mal veya hizmete uyarlayın…

Şimdi, oturuyoruz bilgisayarın başına, tek tuşla açıyoruz dünyayı karşımıza… bol köpüklü kahve eşliğinde istediğimiz ekranımızda, istemediğimiz ‘trash’ kutusunda…

Sosyalleşme…

Hayat değişip de her işimizi bilgisayar aracılığıyla görmemiz sosyal bir varlık olan insanı değiştirdi. Kimseyle konuşamaz olduk, kimseyle iletişim kuramaz olduk. Depresyon, ‘insan ruhunun nezle olmasıdır’ diyerek içselleştirdiğimiz bir illet artık. Küçükten büyüğe hepimiz mustaribiz.

Bayramlarda, özel günlerde, önemsediğimiz insanlara kart atardık, artık kalmadı. Son birkaç yıldır kalemi elimize alıp da kaç mektup yazdık; anımsayanınız var mı?

Televizyonla başlayan süreç ev gezmelerini bitirdi. Misafirliğe gidip televizyon izlemekle evde izlemenin arasında bir fark olmadığı için evde kaldık. Aile içi sohbetlerimiz de azaldı, tükendi. Varsa yoksa televizyon oldu… bilgisayar oyunları çıkana kadar. Çocuklar sanal oyun, gençler de cep telefonu aracılığıyla sanal mesaj peşinde. Büyükler de üzülmekten başka bir çıkar bulamamanın haklı sıkıntısını yaşıyor.

İnternet haftası

20 yıl olmuş hayatımıza gireli, ama o kadar benimsedik ve içimize aldık ki, bir daha çıkarmamacasına… O küçük evlerimizden daha geniş alanlara, evrene açılmamızı sağlayan internet olmadı mı?

Çocukluğumuzdaki ev gezmeleri yerini internet aracılığıyla oluşturulan yeni gruplara bırakmadı mı? Sadece belli bir sokaktaki veya çalışma arkadaşlarını kapsayan dar kadro yerine, hiç yüz yüze gelmeseler de aynı hedef için çırpınan, aynı şeyi düşleyen insanlar buluşmuyor mu artık? Erkekler için de geçerli; ya mahalledeki ya da işyerindeki arkadaşlık çevresi şehirleri, hatta ülkeleri aşmadı mı? Bir aşinalık yaratmadı mı?

Kapalı kapılar ardında…

İnternetle birlikte her şey daha bir aleni, daha bir geniş perspektifli ve daha bir demokratik sanki. “Haberi her yerden alırsınız, ama sizin yorumunuz belirleyicidir; o yorumlar bende haberi daha da farklı hale getiriyor” diyen arkadaşım doğru söylemiyor mu? Gazete yorum verir, ama internet yorumun yorumunu da ekleyebiliyor üzerine. Yeni bir perspektifle yeni bir sayfa açıyor önümüze deryalar misali.

Avucumuzda camdan bir şey yok, kalbimizi kanatacak.

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159