20.01.2014, 14:10

Basit haklılıklar yetmez!

Bilindiği üzere taksitli satışlara bazı kısıtlamalar getirildi. Cep telefonu satışları da taksitlendirmeye kısıtlama getirilen konular arasında. Bunun üzerine, konu ile ilgili bir kişi “Bunun satışını düşüreceğini, istihdam sağlayan bu tür satış yerlerinden bazılarının kapanacağını ve bazı insanların işsiz kalacağını” belirterek bu alandaki kısıtlamanın kaldırılmasını istemiş. Bu konuyu, biraz genelleştirip otobüsçüleri de katarak değerlendirmeye çalışalım.

Haklı gözüken talepler

Ekonomik faaliyetlerin hemen hemen tümünün katma değer ve istihdam yaratma, devlete vergi geliri sağlama gibi olumlu özellikleri vardır. Şüphesiz ki bunlar iyi şeylerdir. Öyleyse, bunlara işlerini zorlaştırıcı kural getirilmemeli mi? Eğer bu anlayış doğru olsaydı, hiçbir ekonomik faaliyetten vergi alınmaması, SGK primi kesilmemesi, hiçbir denetim ve ceza uygulanmaması, hatta bunların kayıt altına dahi alınmaması gerekirdi. Bu durumda, bunlara nasıl “iyi” denebilir ki! Aslında işi biraz abartırsanız, “Ben vergi vermiyor muyum, ben askerlik yapmıyor muyum” gibi iddialarla da tüm insanların düzenlemelerden, kurallardan, sorumluluklardan kurtulma talepleri vardır ve bu, haklı(!) taleplerinin karşılanmasını beklerler.

Haklı olmak zor

Bu türden tüm talepler karşılandığında devlet işlerini yürütmek mümkün olmazdı. Öyleyse ekonomik faaliyetlerin yukarıda belirtilen iyi özellikleri, onların düzenlenmesi, sorumluluk altına alınması gerekliliğini ortadan kaldırmaz. Ben, cep telefonu satışlarına taksit kısıtlaması getirilmesinin doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmıyorum. Benim işim de değil. Ama bu kısıtlamalara karşı çıkanların istihdam yaratma, işyerinin kapanması gibi tatmin edici olmayan sıradan açıklamalardan öte kendilerini savunmalarını beklerim. Aksi halde kimse onları dinlemeyecek ve dinlememekle de haklı olacaktır. 

Cep telefonunda durum

Zaman zaman insanlara istihdam ve gelir sağlayan bazı işlerin yasaklandığını, bazı malların maliyet ve fiyatlarını yükselten aracılık faaliyetlerinin kaldırıldığını görürsünüz. Bunun sonunda da epey bir insan işini kaybeder, ama kimse de buna fazla üzülmez. Hatta yapılan iyileştirmeyi alkışlar. Bir de şunu düşünelim: Taksitlendirme kısıtlaması sonrasında satışların düşmesi, bazı yerlerin kapanması toplumsal düzenimizi bozuyor mu? Bence hayır. Bunun sonucunda kimse de telefonsuz falan kalmaz. Sadece ekonomik gücü fazla olmayan, işi için de bunlara ihtiyaç duymayan insanlar son model telefon alamayabilirler, o kadar. Ben iddia ediyorum ki önümüzdeki iki yıl boyunca insanların yüzde 95’i yeni bir telefon almasa bir sorun veya kayıp yaşanmaz. 

Meslekten memnuniyetsizlik…

Otobüsçüler dahil bazı meslek mensupları da sık sık istihdam, katma değer, vergi gibi konular yanı sıra herkese “kamu hizmeti”(!) niteliğinde ulaşım hizmeti sunduklarını söylerler. Önemlerini anlatmak için de işlerini yapmadıkları gün, yani direniş yapıp hizmeti durdurduklarında toplumun çok zorda kalacaklarını belirtirler. 

Önce şunu belirtelim ki mesleğinden memnun olmayan bir kimsenin, toplumun zarar göreceğini dahi düşünmeden bu işi bırakması bir haktır. İsteyen taşımacı da işini bırakabilir. Şu bilinsin ki; hiçbir sorun da doğmaz. Yerlerini biri doldurur. Toplu halde işi bırakmaya gelince…

Üretim çeşitlerinde durum…

Üretimleri mal ve hizmet diye ayırmak mümkün. Malları da dayanıklı dayanıksız diye ayırabiliriz. Dayanıklı malların uzun bir süre dahi hiç üretilmemesi, hatta satılmaması katlanılamaz büyük bir sıkıntı yaratmaz. Örneğin, iki yıl otobüs üretilmese, ithal edilmese, hatta satılmasa katlanılmaz bir durum doğmaz. Dayanıksız mallarda bir süre idare edilebilse de, bir süre sonra sıkıntı başlayabilir. Hizmetlerdeyse depolama imkanı hiç yoktur. Üretilmedikleri anda ihtiyaçlar karşılanmamaya, eksiklik hissedilmeye başlanır. Bu durumda dayanıksız mallar ile hizmetlerin üretim ve/veya satışını yapmama yoluyla toplumu zora sokarak hak elde etmenin mümkün veya hukuki olup olmadığı tartışması başlar. Bunu haklı görenler dayanıklı tüketim mallarının üreticilerine haksızlık yapmış olmazlar mı? Gerçi, üretim yerine ithalat, yapılmayan işin yerine yapılan benzerini (ikamesini) kullanma seçenekleri vardır. Otobüsçüler topluca hizmet sunmadıklarında tren, vapur, uçak, özel otomobil kullanımıyla sıkıntı kısmen aşılabilir. Hatta direniş tarifeli otobüsçülerle sınırlıysa tarifesizlerin kullanımı halinde tüm ihtiyaçlar karşılanabilir. Bu yüzden kimse bu yöntemlere özenmemeli, lüzumsuz ve haksız güç gösterilerine kalkmamalı, böyle tehditlerde bulunmamalıdır. Bunun yerine kendi önemlerini iyi anlatmaya çalışmalıdırlar. Anlattıkları şeyler de tehdit gücünün ötesinde olsa bile vergi verme, istihdam yaratma, askerlik yapma ve kamu hizmeti sunma gibi inandırıcılığı az sıradan düşünceler olmamalıdır. 

Toplu taşıma önemlidir

Ben, öteden beri otobüsçülerin toplu taşıma yapma özelliklerini çok önemserim. Bunun yeri diğer modlarla tüm olarak doldurulamaz. Bu yüzden otobüsle toplu taşımacılığa ihtiyaç sürecektir. Bu özellikleri nedeniyle de desteği hak etmeye devam edeceklerdir. Üstelik diğer modların toplu taşıma sistemlerine hatta bunların toplu olmayan taşımalarına dahi getirilen desteklerin daha azıyla olsa dahi kentiçi ve kentdışı karayolu toplu taşımacılarına da verilmesi adaletin gereğidir. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159