01.10.2023, 14:24

Sansür ve Sanki Her Şey Bir Felaket

Kadın milli voleybol takımımız dünyanın bir numarası; bütün ülkelerin gıptayla baktığı genç sporcularımıza bizim, bir küfretmediğimiz kaldı. Şuymuş da buymuş da, kadın dediğin evinde otururmuş da… Afganistan’da, doktorlar, kadınları bir perde gerisinden muayene ediyor; uzaktan kumandalı. Aynı mantık. Ama araba almaya kalktığınızda kadın, nasıl olsa az kullanmıştır diye onun arabasını almak istersiniz. 

2024 olimpiyatları için yapılan seçmelerde namağlup olarak gruptan çıkan voleybolcularımızı canı gönülden kutluyoruz.

Tokyo’da yapılan seçmelerin ilk maçında (altı maçın altısını da seyredemedim, üzgünüm), televizyon mola boşluğunu reklamla dolduruyor. Ağırlıklı olarak milli takım sponsorlarının, destekçilerinin reklamları dönüyor. Biri de

Mercedes-Benz Türk reklamıydı. Bir yanlışlık mı olmuş ne, “Avrupa Şampiyonasında takımımıza başarılar diliyoruz” son sözüyle bitti. Ya ajans yanlış reklam gönderdi ya da reklam bantlarını hazırlayan tekniker yanlış filmi bağladı… Umarım görülmüş ve düzeltilmiştir.

Adana Altın Koza Film Festivali

Adana Altın Koza Film Festivali, 18-24 Eylül tarihleri arasında yapıldı. Cannes’da büyük övgü alan Nuri Bilge Ceylan’ın Kuru Topraklar Üzerinde prömiyer yaptı festivalde. Tabii ki büyük prestij festival için. Bütün salonlarda aynı anda izlendi, ama birçok insan dışarıda kaldı. Vizyona çıktığında artık… 

Her filmin başında, Temsa reklamı dönüyordu. İnsanın göğsünü kabartan, çevre duyarlılığıyla küresel ısıtma karşıtı elektrikli otobüslerin dünyanın dört bir yanına ihraç edildiği gibi Türkiye’nin farklı kentlerinde de görülmeye başlandığını bildiriyordu. İstenirse oluyormuş. Temsa fabrikası daha tam kapasite çalışmaya başlamamıştı, üretilen Marathon’ların İspanya’ya satılması için yapılan ilk tanıtım filmini çekmiştim. Aradan çok yıllar geçti, Temsa büyüdü, şimdi dünya çapında bir marka oldu, bize de övünme fırsatı doğdu.

Temsa, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Altın Koza’nın en büyük temsilcilerindendi… Sinemacılar, Sabancı Ailesinin Adana’ya yaptıklarının karşısında herkesin saygı duyması gerektiğini söylüyor ve hemen ekliyorlar (ağızları torba değil ki büzesin): Fatih Terim de Adanalı, ama hiçbir yatırımı yok Adana’ya, Sabancı Ailesi sanat kültüre destek sağlıyor maddi manevi, ama Terim’in, (dolandırıcı bankacıya para kaptırıyor da) bir desteği görülmüyor.

Sansüre hayır!

Sinemacıların söylediği bir söz vardır, Yeşilçam’dan beri: “Adana’da beğenilen film tutar”. Halkın sinema sevgisi çok gelişmiş; izleyenlerin verdiği oyla belirlenen filmlerin jüri seçimlerinden aşağı kalır yanı yok. Bu yıl, “En İyi Film Ödülü”nü Vali Yardımcısı sundu: “En iyi film ödülünü kazanan, “Sanki Her Şey Biraz Felaket”. 

Evet, her şey bir felaketti, çünkü ülkemizin bir diğer önemli film festivali Altın Portakal’da sansür rezaleti yaşanmış ve tepkiler çığ gibi gelmişti. Jürinin ana yarışmaya kabul ettiği “Kanun Hükmü”, sonradan (nasıl olduysa, hangi “iyi saatte olsunlar” girdiyse araya) yarışma seçkisinden çıkarıldı. Bunun adı düpedüz sansürdür…

Sansür sadece sinemacıların ya da sanat dallarının sorunu değildir sadece, demokrasi sorunu olduğu için herkesi ilgilendirir, geleceğimizi belirler. 

Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe… Ne acayip bir dünya… Sizce de bence mi? ■ 

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159