17.06.2013, 16:33

“Gezi” sorun mudur, sonuç mu?

Dünyada okula gitme süresi, ortalama olarak 7,5 yıl imiş. Bizdeyse, 25 yaşından büyük olanlar 6,5 yıl okula gitmiş. Küçükleri katarsak bu ortalama çok düşüyor: 3,5 yıla iniyor. Gezi Parkındakilerin yüzde 90’ı 11 yıldan fazla gitmişler; lise ve ilerisi öğrenim görmüşler… daha da önemlisi 25 yaştan da küçükler. 

Barışımızın pamuk ipliği kopunca meydanlara çıktılar. 

Sosyal barışımız kırık.

Değil halletmek, konuşamadığımız ama hep askıda duran ne çok konumuz var: 

İlerici-gerici, dinci-laik, solcu-sağcı, Alevi-Sünni, Şeriatçı-Atatürkçü, milliyetçi-liberal, köylü-şehirli, varoş-cadde… Bitti mi?

Öğrenimini yürütemeyen genç nasıl bakar toplumuna, yüzde 26 üniversiteli işsiz iken!

17 milyon dava dosyası ile nüfusun yarısı davalık iken…

Askıda bu kadar konumuz olunca da siyasal barışımızı kuramıyoruz, yürütemiyoruz. 

Gererek ve gerilerek siyaset yapıyoruz. Germeye siyaset mi denir? Nezaket yok, mizah yok, anlayış yok, kupkuru itişme… kötü örnek. 

TBMM TV’yi haftada iki saat izliyor musunuz?

Ekonomik barışımız?

Olsa… siyasetimiz de yumuşak olur, çünkü ekonomi siyaseti belirliyor.  

Birkaç rakam vereyim:

Faiz gelirinin yüzde 90’ını nüfusun yüzde 2’si alıyor ve  yüzde 70’i ödüyor iken,
gelir vergisi mükellefi yılda sadece 1.450 TL vergi ödüyorken, tasarrufların yüzde 90’ı hesapların yüzde 10’unda duruyorken ve bunlar artık çok kolayca biliniyorken, ekonomik barış çok zor oluyor tabii. 

Demek ki;

En temel sorumlular ekonomik aktörler. 

TOBB, TÜSİAD, TESK, Bankalar Birliği, MESS, TMMOB, TBB, Barolar Birliği durum hakkındaki görüşlerini teker teker açıklayacaklar ve konumlarını gösterecekler. 

İlgi, siyasete karışmayı gerektirir.

Taşımanın ekonomisine bakınca…

Kamil Koç firmasını bir fonun satın alması büyük işaret; 

Demek ki yönetsel kalitesine güveniyor ve bir dönem sonunda daha verimli hale getirebilecek, değerini yükseltecek, sonra da daha yüksek fiyatla satabilecek. 

Bu fon, tüm sektör için de bir fiyat oluşturmuş olabilir mi?

Diğer firmalar sıraya mı girer, yoksa talebi mi beklerler? 

Her bir firma kendi fiyatını belirlemiş midir? 

Bir ticaret mi doğuyor? 

Yönetsel kalite deyince önceki konularımızdan “süreç” geldi aklıma ve bir ”verimlilik” örneği geldi…

Yakıt büyük maliyet.

Ülkemizde kurulu 24 termik santralden sadece 14 tanesinin atık sıcak suyunu yöredeki evlere bağlayınca yılda 1 milyar dolar tasarruf sağlanıyor. 24 adedinden 1,8 milyar dolara çıkabilir.

Bir santralin maliyeti de aynı: 1,8 milyar dolar. Her yıl bir santral bedava kalacak demektir. 

Proje yeni başlıyor, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından çıkacak; verimliliğin üstün  sonucu…  

İktisat ve maliye veya ekonomi ve finans her konuyu etkiler. 

Az biliyoruz, değil mi?

Siyaseti ancak ve ancak gerile gerile yapabiliyoruz, oysa gerilime siyaset denmez.

*** 
Yazımı tamamlayıp gazeteye yollarken öğrendim Duayen Saip Konukoğlu’nun vefatını. Her zaman temkinli, her zaman dikkatli, her zaman yapıcı ve sektörü ileri götürecek fikirleriyle tanıdığım Saip Bey’in ardından boğazım düğümlendi. Allah rahmet eylesin. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159