15.04.2013, 16:45

Daldan, doruktan...

Çoğunlukla geçtiğimiz haftanın veya taşımacıların genel gündeminin en önemli gördüğü konusunu yazıma konu ediyorum. Tabii, sadece bir konu yazınca pek çok konuya sıra gelmiyor. Böyle olunca, arada bir, gündemden notlar, ‘oradan buradan’ türü yazılar yazıp çok şeye değinmek gerekiyor. 

Trafik sigortası primi

Trafik sigortası primlerinde büyük artış var ve çokça şikayet ediliyor. Primlerin yüzde 250’den fazla arttırılmaması gerekiyor, ama bazı hallerde buna uyup diğer hallerde uymamanın yolunu sigortacılar bulabiliyor. Peki, çözüm ne?

Bizim taşımacılardan özellikle otobüsçüler her şeyi UHD Bakanlığı’na şikayet edip çözüm istemeyi pek bilirler. Üstelik bunun bir hak ve geçerli bir yol olduğunu düşünürler. Halbuki, bunun ilgilisi Hazine Müsteşarlığı ve bunun bağlı olduğu Bakan. Peki, bu Bakan veya UDH Bakanı ne yapacak? Primleri mi belirleyecek, yoksa tavan mı getirecek? Ki bu tavan yüzde 250 olarak zaten var, ama işi çözmüyor. Serbest piyasa ekonomisinde böyle çözümler olmaz. Hükümet her şeyin fiyatına karışırsa o rejimin adı bir başka olmaz mı? 

Bu işin çözümü mevcut 50-60 sigortacının birbiriyle rekabetiyle primlerdeki artışın engellenmesi hatta düşmesi. Ya rekabet etmezlerse? Buna bakacak kurum, Rekabet Kurumu. Onların incelemesi galiba sürüyor ama sigortacıların rekabet içinde olduğu da görülmüş.

Yani ortak bir prim veya prim politikası belirleme hali de yok.

Primler niye yüksek?

Bunun en önemli nedeni geçmiş yıllardaki düşük primlerden oluşan zararları gidermek için primlerin artırılması: Hem zarar giderilecek hem de kar edilecek. Bazıları diyor ki, onların zararını taşıt sahipleri mi ödeyecek? Tabii ki onlar ödeyecek, sigortacı kime ödetmek isterse. İsterseniz domates üreticileri veya inşaatçılar ödesin, olur mu? 

Bunun dışında, benim de dahil olduğum bazı girişimlerle sigorta teminatları arttı. Bu da sigortacıların ödemelerini arttırıp zarar getirdi. Önceki düşük primlere göre önerilen teminatların artması, başka tazminatların da kapsanması istekleri hala sürüyor. Ne kadar çok teminat o kadar çok prim. Bu unutulmasın! İhtiyari sigorta ile çözülebilecek işleri zorunlu sigorta ile çözmek, herkesi bu yüksek primlere mahkum etmek değil mi? 

Sigortanın ödememesi gereken zararlar için anlaşmalı sahte kaza ve rapor yaratılıp sigortalardan sahte hasar parası alınması da sigortacıların yükünü arttırıyor. Yeni kaza tutanak sistemi bunu kolaylaştırıyor. 

Sigortasını yaptırmayan araçların doğurduğu mahrumiyeti gideren Garanti Fonuna para kesilmesi de maliyetleri arttırıyor. Halbuki herkese sigorta yaptırılsa iş daha düşük bedelli olacak. 

Keza sigortacıların tedavi amaçlı olarak belirli bir primi sosyal güvenlik sistemine aktarması ve zarar görenlerin lüks tedavi hakları olduğu da ayrı bir maliyet getiriyor. 

Bu arada trafik dışındaki koltuk ve taşımacılık gibi zorunlu sigortaların primleri ne alemde? Keza kasko primleri de öyle. Kasko priminden şikayet merci neresi? Çünkü bu, zorunlu değil. 

Yazıhane ve servis konusu

Tarifeli yolcu taşımacılarıyla ilgili bir haberde Üsküdar’daki bilet satış yazıhanelerinin kapanacağı, çünkü belediyenin buraya servis aracı girmesine izin vermediği yer alıyordu. Şu bilinsin ki, bir yerde şube veya acente türünden bir bilet satış yazıhanesi olması illa oraya ücretsiz servis çalışacağı anlamına gelmez. Ücretsiz servis için ayrıca izin ve hat gerekir. Üsküdar’a servis yasaklansa bile yazıhaneler sürer; kimse kapatmaz, kapatamaz. 

Ücretsiz servisin trafik sorunu olması ortak servisi savunmak için bir fırsat sayılabilir. Ortak servis uzak bir hayal. Üstelik isteyen hemen yapabilir. Kimsenin elini, kolunu bağlayan yok! Herkesi mecbur etmekse zaten yanlış olur. 

Taksilerde akbil

Basına bu şekilde yansıyan bir haber oldu. Aslında özü mevcut taksimetrelerin ücret belirlemesinin ötesinde bir yazarkasa olması, ödemelerin akbil, kredi kartı vs. ile yapılması gibi bir şey. Bazı taksiciler bu işe 1000 Euro gerekeceği, kendilerindeyse bu paranın olmadığı, akbil sisteminden paranın alınmasının bir gecikmeye yol açacağı; halbuki kendilerinin günübirlik yaşayabildiklerini belirtmişler. Aslında sadece bir deneme söz konusu. Hiç ücret de istenmiyor. Akbilden alınan parayı anında ödeseniz, hatta bir avans verseniz kabul edilir mi? Hiç sanmam! Önerilen sistemin amacı ödeme kolaylığı vs. yanında kayıt altındalık sağlamak. Bunu da hiç kimse istemiyor. Tabii, taksiciler de istemeyecek. Halbuki gerçekler ve bu kapsamda sözüm ona taksicilerin ne kadar az (!) para kazandığı ne güzel ortaya çıkacak. Niye çekiniyorlar acaba? 

İstanbul-Bursa seyahatleri

Önce bu ulaşımın tek seçeneği karayoluydu. Sadece bunun İzmit Körfezi’ni dolaşma ve/veya araba vapuruyla geçme seçenekleri vardı. İstanbul-Bursa havayolu seyahatleri bir oldu, bir olmadı. daha sonra buna İDO’nun İstanbul-Yalova ve İstanbul-Güzelyalı feribot ve deniz otobüsü seçenekleri eklendi. Son dönemde BUDO’nun deniz otobüsleri de yeni bir seçenek oldu. En son olarak Haliç-Gemlik Körfezi arasında 18 dakika uçuş süreli deniz uçakları geldi. Gemlik sonrası 25 dakikayla, yani toplamda 45-50 dakikada Bursa. Çeşitlilik ne güzel! Tabii, zamanla bunlara İzmit Körfez Köprüsü eklenip düzen yeniden şekillenecek. 

Petrol istasyonları

Kendilerini çok akıllı sanan bazıları ekonomi mühendisliği yapıp şehiriçinde 1, şehirlerarasında 10 km.den sık istasyon olmasın demiş. Yoksa istasyon çöplüğü oluyormuş. Tabii, karşı da çıkıldı. Gereksiz istasyonu kimse kurmaz. İstasyona para yatıranlar en az herkes kadar akıllı. Şu serbest piyasayı bir anlayın ya da harbiden karşı çıkın, merkezi planlamacı ekonomi deyin. 

Isparta’da düşen uçak

Yıllar önce Isparta’da düşüp çok sayıda ölüm getiren uçakla ilgili davada okunan bilirkişi raporuna göre “Bu kadar arıza ve eksikleri olan uçağın uçmasına izin verilmesi kazanın başlıca sebebidir.” denmiş ve kusurlular belirtilmiş. Asli kusurlular havayolu şirketinin genel müdürü, teknik müdürü, bir hissedarı ve Sivil Havacılık Genel Müdürü olarak ifade edilmiş. Bilinmesinde fayda gördüm. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159