23.02.2024, 18:02

Vaat et, vaat et ipe diz!

Seçimden seçime duyduğumuz vaatler, seçimin ardından unutuluyor. Yıllardır böyle olmuş, böyle oluyor ve galiba böyle de olacak. Üzgünüm.

Parti liderleri de adaylar da öyle vaatler sıralıyor ki, hepsini yapmak -zaten mümkün değil de- üç dönem daha kalsalar bitmeyecek kadar çok. Tamam, haklısınız, birçoğu göstermelik, birçoğu yapmış olmak için yapılanlar… Türkiye’nin dört bir köşesinde belediyeler harıl harıl kaldırım döşüyor. Çalıştıklarını göstermek, hizmet ettiklerini kanıtlamak, daha da önemlisi gerekli yerlere harcamadıkları tahsis edilmiş parayı iade etmemek için…

Biliyorsunuz değil mi, belediyelerin asıl işi altyapı yapmaktır. Ancak hemen hiçbiri o işe girmez, çünkü kazdığınız yerde bir sürü aksaklık olur, çamur olur, trafik kesilir, esnaf dükkânının önü kapandı diye bağırır vb. bir de verdiğiniz hizmet, üzeri kapandığı için görülmez, bununla birlikte rakipleriniz “ne yaptı ki” diyerek eleştiri yağmuruna tutar, oy ve makam kaybedersiniz.

Niyetimiz yok ki…

Hiçbirimiz ders almak niyetinde değiliz. Dünyanın vazgeçtiği altın madenciliği Türkiye’nin içini oyuyor, haberimiz bile yok. Ağırlıklı Kanada şirketlerinin altın arama işlerini taşeronlar aracılığıyla üstlendiğini sağır sultan bile duydu aslında. Kanada’da altın madenciliği yasak. Peki, onların ve tabii dünyanın birçok ülkesinin yasakladığı bu faaliyet bizim ülkemizde niye yapılıyor, hem de kazancın ağırlıklı kesimi onlara giderken. Basından, siz de duymuşsunuzdur, aktarılanlara göre, çıkarılan altının yüzde 4,5’i devlete veriliyor, kalanı hiç zaman kaybetmeden gönderiliyor.

Maden arama ruhsatı verilmeyen bir karış toprağımız yok neredeyse. Olanlar da sırasını bekliyor. Haritalara bakın, göreceksiniz… Tonlarca toprağı siyanürle kirletiyorsunuz, yaşam veren suyu zehre dönüştürüyorsunuz, ormanları katlediyorsunuz, elde ettiğiniz bir kilo altın; onun da çoğunu elinizden alıyorlar. O zeytinler, o suların beslediği topraklar, o ormanların ekonomiye katkısı çok daha yüksek. Şebinkarahisar’da sızıntı dedikleri siyanür havuzu delindi, İliç’te milyonlarca ton toprak (Bakan’ın açıklamasına göre 400 bin kamyon gerekliymiş kaldırılabilmesi için) aktı, çoluk çocuk, bitki, evcil hayvan, doğal yaşam tehdit altında. Bir yönetici istifa etmediği gibi itiraz bile etmedi; doğrudur, hepsi oradaki insanların başının altından çıktı. Salda Gölü, Ayder Yaylası diğer örnekler… İmar affı da var, yine kimsenin sorumluluk üstlenmediği. Hızlandırılmış tren, Çorlu hızlı tren kazaları, Karadeniz kıyısında hemen her yağmurda göçen yollar, köprüler, su basan iller, hatta merkezleri… bırakın hepsini saymayayım.

John Perkins, “Bir Ekonomist Tetikçinin İtirafları” kitabında neyin niye ve nasıl yapıldığını, ihtiyaç olmadığı halde yatırım yapılmasının ülke ekonomisini ve bağımsızlığını nasıl yerle bir ettiğini anlatıyor. 31 Mart öncesinde okuyup ona göre oy vermek gerekir. Yoksa hepimiz, hangi ilde yaşarsak yaşayalım, hangi sektörde olursak olalım, yaşımız kaç olursa olsun, bu sıkıntılardan, bu felaketlerden, bu katliamlardan kurtulamayız. ■ 

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159