04.05.2015, 15:50

Çalışan

Geçtiğimiz Cuma, 1 Mayıs İşçi Bayramıydı. Aslına uygun olarak hep birlikte ve şenlikle kutlanması gereken bu bayram nedense memleketimizde hep bir gerginlik ve had safhada tedbirlerin alındığı sıkıntılı bir gün olarak gündemde yer alıyor. 

İşveren ile çalışanlar (her ne pozisyonda olursa olsun özü işçidir), iki ayrı kutup olmaktan çok, aynı geminin içerisinde, birlikte aynı hedefe doğru yol alan kişilerin oluşturduğu bir takım olduklarını bilmeliler. Geminin hedefine doğru sorunsuz ve güvenli ilerlemesi için tabii ki dümeni tutan da olacak, küreği çeken de. Görevler ve görev tanımlamalarına uygun tavır ve düşünceler söz konusu olduğunda uyumlu; çatışma, kaos ve gerginlikten uzak, huzurlu, belirlenmiş hedefe doğru bir yolculuk mümkün olabilir.

İşyerleri ve iş sahipleri, çalışanlarına uygun bir ortam sağlamazsa, doğal olarak çalışanlardan işi sahiplenmelerini de bekleyemez. İnsanların girişimci bir ruhla çalışacakları bir ortam yaratmak için şirketler, öncelikle iş sağlığı ve güvenliği olmak üzere gerekli her koşulu yerine getirmelidirler. 

Maalesef, bugün şirketlerin büyük çoğunluğu, insanların işlerini severek yapmalarına imkân tanımıyor ve onlara fikirlerini sormuyor. Her gün sahada müşterilerle ilişki içinde olanlardan bilgi alınmıyor. Sadece karar almaya katılım değil, kurallar ve kontroller de çalışanların işlerini sahiplenmelerine engel oluyor. Gereğinden fazla kural ile çalışanların, inisiyatif almasını engelliyor, ayrıca çoğu yöneticinin yetersizliği, hatta psikolojik olarak taciz etmesi, insanları yaptıkları işten soğutuyor.

Aslında, bir insanın işini sahiplenmesi için, mutlaka bütün koşulların mükemmel olması gerekmez. Bazı insanlar her durumda sanki işin sahibi kendileriymiş gibi davranırlar. Eğer bir işi yapmayı kabul etmişlerse işleri, önemli-önemsiz, büyük-küçük diye ayırmazlar, işin hakkını verirler. Onlar için, her iş önemli ve büyüktür.

Şirketler, çalışma ahlakı olan, önünde duran bir işi yapmak için kimsenin talimatına ihtiyaç duymayan, durumdan görev çıkartan, aklı ve gönlüyle çalışan, üstlendiği sorumluluğun hesabını vermeye gönüllü bu tarz insanlar arıyorlar. 

Bu insanlar işi, layığıyla yapmayı parasal bir kazanç ya da yükselme elde etmek için değil, hayata bakışları ve anlayışları gereği sahiplenir ve başarmak için çalışırlar. İşlerinden memnun olmadıklarında hatta haksızlığa uğradıklarında bile yaptıkları işi ellerinin ucuyla değil, gönülden yaparlar. Bu insanlar, haksızlıklara karşı çıkıp, haklarını ararlarken bile yaptıkları işin hakkını verirler.

Eğer bir şirket çalışanlarına uygun bir ortam sağlarsa, böyle bir ortamda her çalışan kendini bir girişimci gibi düşünüp, bir girişimci gibi davranmaya hazırlayabilir. Çünkü girişimcilik, bir insanın dünyayı, olayları, insanları, kendini nasıl algıladığıyla ilgili bir konudur. Risk almak da, inisiyatif almak da her insanın öğreneceği, kendini eğitebileceği konulardır.

Herkes kendi işinin sahibi olamaz, olmasına da gerek yoktur ama isteyen herkes, işini gönülden sahiplenirse, bu girişimcilik ve adanmışlık ruhuyla, başarıya da başarının getireceği ödüllere de ortak olabilir. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159