21.04.2014, 12:58

Sürat felaket midir, yoksa amaç mı?

İlkokuldan başlayarak yıllarca tarih okuduk, bugün herkes sadece bir ‘tık’ ile ulaşıyor. Hem de sadece resmi tarihi değil, bütün açılardan, sözlüsü de içinde… İletişim tarihini 20 dakikada anlatan bir sunum izlemiştim, yazık olmuş okullarda harcanan onca zamana. 

Çok geriye gitmeye gerek yok; buharın bulunuşuyla birlikte başlayan sanayi devrimi baş döndürücü bir hıza ulaştı. Artık elektroniğin her ürünü daha aldığınız an eskiyor. Yetişmek mümkün değil. Yine de hemen tüm elektronik ürünleri ‘hız’ temelinde satıyorlar. Bir cep telefonu almak için gittiğim mağazada, satıcı şu kadar hızlı diye sunuyordu telefonu. Oysa biz, “sürat felakettir” neslinin çocuklarıyız. Bizi o kadar hız bozar abi!
Otobüsle hızı tren kapışması

Şunun şurasında, çok değil daha 100 yıl önce -ki insan için uzun sayılır, toplumlar için inanılmaz kısadır- Ankara-İstanbul arasında yolculuklarınız iki gün sürüyordu. Şimdi beş saatlik yolculuğu beğenmeyip hızlı trenle üç saate düşmesini istiyoruz. Bir de tüp varmış, yeni yeni tasarlanan… içine oturduğunuz tüp sizi İstanbul-Ankara için söylüyorum, yarım saatte ulaştıracakmış. Sürat felaket olsaydı bunca hız aranmazdı…

Cep telefonunun hızını önemseyen insan, çok da doğal olarak ulaşımda da hızı gözetecektir. Bunun sonu yok.
Tarih de hızlanıyor

Söylenegelen bir efsane var İstanbul üzerine… Kentini ‘Körler Ülkesi’nin karşısına kurmasını isteyen kahini dinleyen Kral Byzas, bugünkü Kadıköy’ün karşısındaki yarımadayı görünce o günkü adıyla Kalkhedon’da ‘körler’in yaşadığına hükmeder. Genel bilinenin biraz altını eşelerseniz göreceksiniz ki bugünkü adıyla Sarayburnu, yani Tarihi Yarımada görünenin aksine çok da yaşanacak yer değildir. Çünkü en başta su sorunu vardır. Olası saldırılardan korunması da pek kolay değildir aslında. Kral Byzas, keyif adamı olsa gerektir ki görüntü aklını başından almış ve bugün ‘Bizans eskisi’ olarak tanımladığımız bu kültürler beşiği kenti tam da buraya kurmuş. Tabii, o zaman bu kadar genişleyeceğini, kalabalığın artıp da bir sürü sorun yaşanacağını ne bilsin. Yaklaşık 5000 yıl öncesinden söz ediyoruz.
Efsanenin sonu…

Hızla barışık bir şekilde altı köstebek gibi oyulan ve metro ile ulaşımı hiç değilse akışkan hale getirilen İstanbul’da, tarih de bu hıza dayanamadı ve ‘Körler Ülkesinin karşısında’ olma niteliğini yitirdi. 

Yenikapı’da metro kazılarıyla ortaya çıkarılan tarih, kenti 3-5 bin yıl daha eskiye götürdü. Buluntular, Kral Byzas’tan önce burada kent kurulduğunu apaçık ortaya seriyor. Birileri yeni efsaneler oluşturmalı veya var olanı yeniden kurgulamalı…
Şimdi ne olacak?

Bu baş döndürücü hız daha da artacak. 30-40 yıl önce “bu şehir bitti, çekip gideceğim buralardan azizim” diyenler her zaman olduğu gibi yine olacak. Kimi bu şehrin en çok yakındığı trafiğini, gürültüsünü, pahalılığını -yine de çok- sevdiğini söyleyecek, bütün afra tafrasına rağmen çekip gitmeyecek. Kimi “seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli” sözlerine uyarak belli dönemlerde ve/veya sadece işi düştüğünde gelmek üzere gidecek. Kimi okulu, kimi işini, kimi sevgilisini, kimi hastaneyi, kimi postaneyi bahane ederek boynunu bükecek. 

Dün “çekip gitmek gerekir buralardan” diyenler, bugün diyenlere bıyık altından gülecek. Açıktan gülmek yakışık almadığından değil, aklına kendisi geldiğinden ve bir de tartışmanın bitmeyeceği korkusundandır…
Yine de… Hız belirleyici

En hızlı aracı alıyorsunuz, telefonunuz dört çekirdekli ve en hızlı. Metro-metrobüsle işinize/evinize hızla ulaşıyorsunuz. 
Sahi, sormazlar mı insana: hani sürat felaketti?
Sahi, sorarlar sormasına da yanıt alırlar mı, şüpheli ☺
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159