07.12.2015, 16:49

Vazgeçilmez...

Adamın biri gerginlik ve tedirginlik şikâyeti ile doktora gitmiş. Yapması gereken çok işinin bulunduğunu; işlerinin beklemeye tahammülü olmadığını söylemiş. 
Doktor, “Bu işleri başka biri yapamaz mı? Ya da bir başkası size yardımcı olamaz mı?” diye sormuş. 
Adam, “Onları yalnız ben yapabilirim; bütün işler bana bakıyor” demiş. Doktor, “Sana bir reçete vereceğim. Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor” diyerek göndermiş hastasını… 
Reçetede, “Her gün, en az iki saat işi bırakıp yürüyüş yapacaksın ve her haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin” yazıyormuş. Adam “Yürüyüşü anladık, ama neden mezarlık’’ diye sormuş. 
Doktor, “Oraya gidip mezar taşlarına bir bak. Mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur. Sen de onlar gibi olup mezarlığa gömülünce, kendinden başkasının yapmasına imkân olmadığını zannettiğin işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya devam ettiğini göreceksin’’ demiş. 
Bazı kişiler, hikâyedeki gibi işi yalnızca kendilerinin yapabileceğini; kendilerinin dışında hiç kimsenin yapamayacağına inanmaya başlıyorlar. Ama onlar hâlâ kendilerini hasta olarak kabul etmedikleri için sorun gittikçe büyüyor ve çözümsüz hale geliyor.
Çocukların, babalarının -günün koşullarını iyi değerlendirerek ve çok çalışarak kurmuş oldukları- şirketleri, işin başına geçtikten sonra beceriksizce ve iyi yönetemedikleri için batırdıkları ne çok firma biliyoruz her sektörde. 
Burada, kabahat sadece işin başına geçen ikinci neslin değil elbette. İşin sahibi olan babalar, zamanında çocuklarına yetki ve sorumluluk delege etmedikleri için, gelecekte bayrağı teslim alacak olanlar eksik ve babanın gölgesinde cılız olarak büyüyorlar. Şirketin, günün koşullarına adapte edilememesinin ve büyümeye paralel, idarecilikle ilgili kendini geliştirmekten uzak kalmanın getirdiği kaçınılmaz sonuçlar olarak da karşımıza çıkıyor bu son. 
Ayrıca işin içine yabancıların girmesi de istenmiyorsa; “hepsini al’’ beklerken  “hepsini koy’’ da çıkabiliyor fırdöndünüzde.
Gerek işletme sahipleri gerekse onların yöneticileri; sizler olmadan işletmeleriniz yürüyemez mi sanıyorsunuz? Ya da böyle görünmesi için elinizden gelen gayreti mi gösteriyorsunuz? Sizden sonra bayrağı alacak kişiler yetiştiriyor musunuz? Yoksa elini bayrağa uzatmaya yeltenenlerin elini mi kırıyorsunuz?
Ego bunu gerektiriyor biliyoruz. Ama sizin de bildiğiniz gibi, eskiden ülkenin tek hükümdarı olanlar bile ara sıra tebdili kıyafet ile ülkesini sıradan bir kişi gibi dolaşır, aksaklıkları, yolsuzlukları kendi gözleriyle görüp; kendini ve yönetim biçimini tekrar gözden geçirme fırsatı verirlerdi kendilerine. 
Korkmanıza gerek yok. Siz yokken kimse oturmayacaktır o koltuklara… Dışarıda, uzun zamandır unuttuğunuz çok güzel insanlar ve manzaralar var. Onlar, emin olun, size elinizdeki raporlar ve grafiklerden daha çok ve gerçek şeyler öğretir. 
Tüm çalışmalarınızı bu insanlar için yaptığınızı söylemenize rağmen; onları tanımıyor ve onların sizden ne istediğini ve beklediğini bilmiyorsunuz.
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya; 
Yarın ölecekmiş gibi yine dünyaya çalışanlara… ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159