10.03.2015, 12:03

2008 Krizi Eviriyor...

Haydi hatırlayalım…
Amerika, 2008 finansal krizinden çıkmak için para bastı. Tüm ülkelere dağılan bu paralar bize de geldi. ABD, durumunun iyileştiğine, birkaç ay önce karar verince, para basmayı durdurdu. Sonra da fazlalık parayı geri toplayacak. Dolar darlığı başlayacak, o zaman değeri daha da artacak, artacak. Bizde de…
Bir de faiz var; gelişmiş devletlerin paralara ödedikleri faizler (devlet tahvil faizi) sıfırın altında, ABD'de de azalıyor, parayı istemiyorlar. Gelişmekte olanlara para lazım, faizi arttırıyorlar. Alınan faizlerle verilen faizlerin toplamı da sıfır. Pekiyi, dünya ekonomisinde müşteri kim? Gelişmekte Olanlar, yoksul ülkeler, fazla faiz ödeyemeyenler! Acaba faizleri düşürmek mi lazım? Ama düşürürlerse kullanacak para bulamayacaklar… İşte bizde soru(n) bu, haftalardır. 
Nasıl ki, cebinde 10 tane kredi kartı olan asgari ücretli bir gün geliyor tıkanıyor… Üretimini arttırmadan, kendine çeki düzen vermeden, krediyle, borçla nereye kadar? 
O güne geldik.  
Dışarı parasına ihtiyacımızı azaltmak zorundayız, yani üretimi arttıracağız, ihracatı arttıracağız, turizmi kuvvetlendireceğiz; kendi masrafımızı azaltacağız, aynı o asgari ücretli gibi. 
Faiz böylece düşecek, ilerleyeceğiz. Yük büyük. Bu büyük yükü hane halkına, yani millete denk bölüştürmek çok önemli. 1.200 kalemli yapısal reformlarla, kalkınmayla olacak bu bölüştürme.
İşte, tam da mükemmel uygulama zamanlarımız, güç birliği zamanlarımız! Kamu kurumları hükümetlerle amaçta beraber olur, kullanacakları araçlar da kendi seçimlerinde, serbest. Yani bağımsızlık sadece uygulamada var, sorumluluk sonunda hükümetlerde. Merkez Bankası’nın internet sayfasında "Türkiye'de uygulanacak döviz kuru rejimini hükûmet ile birlikte belirlemek Merkez Bankası’nın temel görevlerinden biridir. Belirlenen döviz kuru rejiminin uygulaması da yine Bankaya aittir" diyor. 
Yani hedefte bağlı, uygulama türünde serbest. Bu durumda, kurumlar hükümetle beraber tasarlayacaklar, uzmanlıklarını uygulamalarında serbestçe gösterecekler.  
* * *
Kenarımıza bakalım: 
Borcumuz kadar paramız var.  Kredi toplamımız ile mevduat toplamımız neredeyse denk. Kredilerin yüzde 98'i yatırım-üretim-ihracat alanına verilmiş, çarçur yok.
Unutmayalım… dışarı borcumuz var. Bu borçla da yatırım yaptık. Dış borçluların yüzde 85'i ihracatçı şirketlerimiz. Bu yıl için ortalama yüzde 15 büyüme planlarını geçen haftalarda konuştuk. Borçlarının yarısından fazlasını karşılayacak paraları var, dışarı bankalarda.
Zaten bunları bildiği için IMF (Uluslararası Para Fonu), Türkiye'de bu yıl kişi başına milli gelirin, yüzde 4,7 artarak 10 bin 518 dolardan 11 bin 18 dolara çıkacağını, Türkiye'nin Avro Bölgesi'ndeki 18 ülkeden daha fazla gelir arttıracağını söylüyor.
* * *
Kalkınmada, katma değer arttırmada ne kadar yolumuz varmış? İsviçre'nin saat pazar payı yüzde 3. Pazardan aldığı ciro ise yüzde 55. Yüksek katma değer sayesinde.
Biz nerelerde kaybettik? 30 yılda teröre yaklaşık 500 milyar dolar harcamışız. Dış borcumuz 100 milyar dolar düzeyinde iken terör harcaması 86 milyar dolar idi. Bugün toplam dış borcumuz bile daha küçük rakam, yaklaşık 400 milyar dolar,  100 milyar dolarımız artacaktı, milli gelirimiz 1.000 dolar yüksek olacaktı. Bu 500 milyar dolar ile kalkınmamızı, eğitimimizi, ulaştırmamızı, barınmamızı, sağlığımızı düzenlemiş olacaktık.
Bakın komşularımız hala kaynıyor, dikkat! Oralarda yaz başında hararet yükselecek.
Bunların hepsi iktisadi bir rekabet aslında; askeri, milli, dini filan değil!
2008 krizi iktisadı da eviriyor. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159