09.09.2013, 14:56

82. İzmir Enternasyonal Fuarı

Otomotiv de çalışmaya başladığımdan beri İzmir Fuarı’nda hep görev aldım ve otomotiv için fuar her zaman çok önemli oldu. Ancak 2000 yılından sonra sürekli kan kaybetmeye başlayan İzmir Enternasyonal Fuarı bu yıl 82.kez ziyaretçilerine kapılarını açtı.

Bizim insanımız için fuarda sergilenen otobüs almak ayrı bir gurur ve öğünme kaynağıydı. Araçların üzerine aracın hangi yılın fuarından olduğunu belirten yazılar yazılırdı. Alırken de satarken de fuar aracı özellikli ve önemli bir araç olurdu.

Milenyum sonrası sürekli itibarı ve katılımın azaldığı fuara, tüm otomotiv üreticileri gibi otobüs markaları da ilgiyi azalttılar. Bu yıl ise sadece sektörümüzü MAN markasını temsil eden MAPAR ile İzmir’de şehir içi otobüs imalatına da başlayan indeks fuarın katılımcılarıydı.

31 ağustos günü MAPARr standında verilen kokteyl yine görkemliydi. Başta firma sahibi Yalçın Şahin olmak üzere tüm MAN ve MAPAR yetkilileri konuklarıyla tek tek ve özenle ilgilendi. Bu hoş ambians canlı müzik yapan bir gurubun varlığıyla da çok daha hareketli ve keyifli hale geldi.

Herkesin aksine MAPAR’ın yıllardır istikrarla ve tek başına fuara katılıyor olması ve markasını en iyi şekilde temsil ediyor olmasından dolayı etkilenmemek elde değil. Yalçın bey pek çok düz mantık sahibi patronun aksine imaj ve geleceğe yatırım adına oldukça masraflı ve zahmetli organizasyonu üstleniyor. Karşılığını -şu an için- reel olarak alıp almadığını bilemem ama, pek çok katılımcını gönlünde hoş bir yer edindiğine eminim.   

Geçmişten beri kafamıza kazınan bir deyiş vardır. “Otobüsü ilişki sattırır.” Bu günlerde marka egosu ya da patronların kasması yüzünden midir? Bu tür aktiviteler çok sınırlı olmaya başladı. Fark yaratmak adına kimseciklerin olmadığı bu alanı değerlendiren MAPAR’ı yürekten kutluyorum.

Pek çoklarına göre gereksiz ve savurganlık olarak değerlendirilse de insana yapılan yatırım asla boşa gitmez. Müşteriyi sadece kazanç kaynağı gören paragözlerden farklı olarak MAPAR’ın sahibinin yaklaşımı asla boşa giden bir yatırım değildir. Zaman inşallah bu tezi haklı çıkaracaktır.

Tam da konuya uygun olan Bambu ağacının büyüme hikâyesini bir kez daha hatırlayalım,

Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir.

Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. 

Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. 

Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. 

Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. 

Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. 

Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. 

Çinliler büyük bir sabırla besinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.

Ve nihayet besinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye baslar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.

Akla gelen ilk soru şudur:

Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?

Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır.

Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp  gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?

Başarısızlığın iki ana nedeninden birincisi bilgisizlik ise ikincisi sabırsızlık daha doğrusu azimli olmamaktır. ■ 
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159