11.08.2014, 12:24

Adabımuaşeret ve toplu taşımacılık…

Gündemi çoğunlukla siyaset belirliyor, ancak satır aralarından sızan haberleri kaçırmamak gerekir. Onlar ki her zaman için geçerliliğini korurlar; bugün birinin yarın diğerinin karşısına dikilir, bazen Bakan bazen de sıradan insan karşı karşıya kalır.

On yaşındaki oğluma, okulda öğretilenin dışında adap ve erkan öğretmeye, bunları da uygulamasını sağlamaya çalışıyorum. Çünkü toplum içinde yer alacak; gerek arkadaşları arasında gerekse derslikte gözler -ister istemez- üzerinde olacak. 

Çok önemli değilse de ilk izlenimin belirleyiciliğini göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla dikkat etmediğimiz, üzerinde durmadığımız küçücük bir hareket karşımızdakileri irkiltebilir.

Sana, bana değil… hepimize

Görgü kuralları hepimiz için geçerli. Sen büyüksün, uymasan da olur, sen de küçüksün, hoş görülür diye göz ardı edilemez. Kaldı ki “büyük”ler için daha bir önemlidir. Onlar göz önündedir ve sözcüğün tam anlamıyla örnek alınırlar. Hoş, cumhurbaşkanlığı seçimi için siyasilerin konuşmalarını nasıl örnek alacaksınız, hatta nasıl yüzünüz kızarmadan dinleyeceksiniz, o ayrı… Bu konuda halkımızın sözü belirleyici: Hoca yellenirse, cemaat…

Kuraklık kapıda…

Tıklım tıkış olan toplu taşıma araçlarında özellikle yaz günlerinde kötü kokular da yayılınca yüzümüzü ekşitmeden duramıyoruz. Bir şey söyleyemiyorsunuz, ama o ‘ekşi’ kokuyu yayana gülümsemek yerine tiksinerek bakıyorsunuz. Oralı olmaması sizi çileden çıkarsa da, “temizlik imandan gelir” sözünü fısıldamadan da duramıyorsunuz…

Geçen gün, bir toplu taşıma aracında, oğlum açıkça söyledi, zor engelledim. Kuşkusuz kötü kokular yayan kadar onu söyleyen için de geçerli adabımuaşeret… Kimseyi utandırmak gerekmiyor, ama utanmamak için de önlem almak gerek.
Sular akıyor, bir avuç suyla sağlayamadığımız temizliği yarın kuraklıkla birlikte susuzluk çekerken nasıl sağlayacağız? Bu sorunun yanıtı var mı?

Toplu taşımada…

Özellikle uzun yolda ayakkabı çıkarmak kadar kötü bir şey yok. Kuşkusuz uzun süren oturma dolayısıyla ayaklar uyuşuyor, şişiyor, rahatsızlık dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. Ancak ayakkabının içinde terleyen ayaklar cidden insanı bayıltacak denli kötü kokular yayıyor. 

Eskiden şehirlerarası yolculuklarda başa çıkılamayan konuların başında gelirdi ayakkabı çıkarılması… Neyse ki uyarılar etkili oldu da azaldı. Buna klimaların katkısını da unutmamalıyız…

Melis Alphan sayfasına taşımış, motorize yolculukların yüzde 60’ı toplu taşıma ile yapılıyormuş ülkemizde… Ancak altyapısı oluşturulmamış, düzenlenmemiş, daha da düzenlenmeyecek bir kent olan İstanbul’da trafik tıkanıklığı artık tüm güne yayılmış. Kentleşme ve kentlilik kavramı bize hala uzak olduğundan sabah iş merkezlerine, akşam da eve dönmeye devam ediyoruz. Tabii tüm olumsuzluklarla birlikte…

Bakan yaparsa…

Biz kendi kendimize konuşaduralım, hem de Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, uçakta çıkarttığı ayakkabılarının kafasına çarptığından yakınmış. Haksız bir yakınma bu; çünkü “Allahın sopası yok!” sözünü hak ediyor.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan hava olayları sırasında uçağı türbülansa giren Bakan Müzezzinoğlu’nun “rahatlamak için” çıkarttığı ayakkabısı kafasına çarpmış. Aklı başına gelmiş midir, görgü (kendisinin yaşı gereği daha iyi anlaması için söyleyelim: adabımuaşeret) kurallarını hatırlamış mıdır, bilemeyiz, ama geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Yukarıya yarım da olsa taşıdığımız o atasözünün bir kez daha yeri geldi besbelli. Onu da siz yineleyin.

Yolunuz açık olsun.
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159