06.10.2014, 14:24

Ali Osman Amca

Sektördeki çaylak günlerimdi. UATOD toplantısı için Trabzon’a gitmiştik. Havaalanındaki karşılama, toplantılar, Of’taki konakta yenilen yemek ve uğurlama sonrası aklımda kalan ana fikir  “Trabzon, bu adamın galiba” oldu.

Yıllar içinde her toplantıda, her fuarda karşılaştık. Almanya gezisinde beraber olduk, aynı masada yemek yedik. “O”nunla en keyifli gezi,  bizleri Trabzon’dan, Batum’a kadar bizzat gezdirdiği, Karadeniz turuydu. Bu turda yöresel tatlar ve çok özel yerler gördük, hikâyeler dinledik.
Of’ta doğduğu evi ziyaret ettik. Keyif üzerine keyif aldığımız günlerdi. En sonunda, bizi, VIP salonundan, “O” ve Zehra Teyze ile birlikte uğurladılar.

Onu gerçekten tanımama sebep olan hadise ise, piyasanın sıkıntılı günlerinde Kartalkaya’da Mercedes Benz Otobüs Satış Müdürleri toplantısındaydık. “O” toplantıya gelmemişti ve bazı müşterilerim fiyat yüzünden “O”nu tercih etmişlerdi. Bu dönem benim için hakikaten çok sıkıntılıydı…

Toplantıda, fiyat ve iç rekabet en vurucu konumuzdu. Canım yandığı için sesi gür çıkanlardan biri de bendim. Aynı masada bulunduğum Hassoy’un satış müdürü, söylenen her şeyi kayda alıyordu. Mercedes yöneticileri olabildiğince ortamı yumuşatmaya çalışsalar da ben ve benim gibi meydanı boş bulanlar gittikçe dozu artan şekilde eleştirilerde bulunuyorlardı.

Toplantı sonrası, Mercedes yöneticileri birkaç bayi ile İstanbul’da bir mini toplantı daha yapılacağını; İstanbul’da zaman zaman yapılan ve otobüste başı çekenlerin katılacağı “Core Business” bir toplantı olacağını belirttiler. İşin aslı ise, “O”nunla yüzleştirme toplantısıydı. 
Bebek otelindeki kahvaltılı toplantının açılışının hemen akabinde, sektörün en kıdemlisi ve duayeni, “Dünkü toplantıda hepiniz benim arkamdan atmışsınız” dediğinde zurnanın zırt dediği yere gelinmişti. Bu andan itibaren, toplantıdaki şahsiyetlerin(!) tavırlarını gözlemlemek büyük bir ders idi.

“Ali Osman Amcacım, olur mu öyle şey”, “Siz, bizim duayenimizsiniz” ve “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” gibi methiye ve yağlar; “O”nun gözlerindeki öfke ve kızgınlığı geçirmediği gibi daha da arttırıyordu. Bu konuda konuşmaya pek hevesli olduğum halde, bir türlü söz sırası bana gelmiyordu. Bir gün önce meydanı boş bulup atan aslanlar, nedense kedi moduna geçmişlerdi.  

Bir fırsatını bulup, “Ali Osman Bey, toplantıda ben dâhil hepimiz sizin ardınızdan attık ve hatta en çok da ben konuştum” dedim. Canım yandığı için oldukça sert tondan konuşmaya başlamıştım. Ben söze başlayınca bazıları kıpkırmızı kesilmişti. Bunları konuşurken “O”nunla göz temasımız kesintisiz olarak sürüyordu. Az önce şimşekler çakan masmavi gözler şefkatli bakışlara dönüştü. Sanırım beklediği “açık yüreklilik”ti ve küçük menfaatler için eğilip bükülenlerden sıkılmıştı. Belli ki yalakalık yapmadan dosdoğru konuşulması hoşuna gitmişti. Bu çıkış sonrası sevenleri, masa altından çok iyi gittiğim ve devam etmem yönünde “sufle” bile vermişlerdi.  

Toplantı bitiminde, vedalaşırken gözlerini dikti, elimi ellerinin arasına aldı ve uzun uzun tokalaştık. “Bundan böyle bir sıkıntın, bir isteğin olursa, direkt beni ara” dedi. O zamana kadar Mercedes bayilerinden biri olan Ali Osman Bey benim için de “Ali Osman Amca” olmuştu.

Ne “o”nu aradım ne de bir talepte bulundum. Ama sanırım zaman zaman desteğini aldım. İhtiyacım olan, ama bulamadığım bazı araçların “O”ndan geldiğine hep inandım.

Ne de olsa sektörün her anlamda en büyüğü “O” idi. 

Büyük olmanın nicelik ile değil ancak nitelikle olunduğunun; Büyük olmanın, almakla değil; vermekle olabilineceğinin örneğiydi Ali Osman Amca.

Allah Rahmet eylesin. Nurlar içinde yatsın.

Ali Osman Ulusoy bu piyasanın kralıydı. Hep inandığım ve söylediğim şey, “O’ndan sonra” hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 

Şimdi, Kral öldü… ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159