23.06.2014, 10:01

Ben yağmurdan yaştan değil, aşkından sırılsıklamım

Kışı kış gibi yaşayamadığımızdan olsa gerek neredeyse yazı da yaşayamayacağımıza inanmaya başladım. Duruyor duruyor, bir yağıyor, bardaktan boşalırcasına… Tabii, sel götürüyor bir anda her yeri. Fırtına, hatta hiç görülmeyen hortum da cabası…

Rize’de gökten balık yağdığı anlatılırdı, biz çocukken… Demek ki hortum olurmuş o zamanlarda da… Adını bilmemekten, etkisini tanımamaktan kaynaklı -ve tabii, çocuk aklıyla- dalga geçerdik...

Romantik görüşler...

Yağmur altında yürümenin romantik olduğu söylenir. Ben pek bilmem… Ama özellikle yaz yağmurunda düşen iri damlalar (kısa kollu giymemişseniz bile incedir üzerinizdeki, teninize değer) ürpertir insanı. Canlı olmanın doğal etkisiyle, insan ya korkunca ya da heyecanlanınca ürperirmiş. Sevgilinizle buluşmanın heyecanıyla tepeden tırnağa ürpermediniz mi hiç? Tam da o, söylediğimiz. Azıcık destek sağlıyor iri damlalar o kadar.


Şairin şiirce dile getirdiği…


Doğanın kucağına yatıya giden şair, televizyoncu, çevirmen, gazeteci Erdoğan Alkan’ın -ki 60’lı yıllarda Samsun’un Vezirköprü ilçesinde çok sevilen bir Kaymakamdır, özellikle edebiyat üzerine söyleşilerini anlata anlata bitiremezler- sonradan müziklenen dizeleri benzer bir duyguyu işler (insanın da içine işler):


“fakir bir şairim amma
yüreğim zengin a canım
gönül ferman dinlemiyor
serde gençlik var sultanım

yağmur üstüme üstüme
varsın yağsın küçük hanım
ben yağmurdan yaştan değil
aşkından sırılsıklamım

bu gönül/yüreğim sevda pınarı
suyu sebildir a canım
her geçen bir yudum aldı
sen hep seni iç sultanım

yağmur üstüme üstüme
varsın yağsın küçük hanım
ben yağmurdan yaştan değil
aşkından sırılsıklamım”


Hani o her şeyi bilen Google var ya…


Bizleri başka kaynak aramaktan kurtaran Google, şarkı olarak tanıdığı bu dizelerin sahibini bilmiyor. Erdoğan Alkan, sıradan biri olsa gam yemeyeceğim… Yapıtlarını sıralasam, işte sıralıyorum… Şiir kitapları: Güneş Tozları, Ekuanil Çiçekleri, Kerem Gibi, Kuş Ormanı, Kıyı, Eylül Çalgıcısı (Toplu Şiirler), Elimde Güller ve Rüzgâr. Romanları: Kör Oldum, Veysel Oldum. Araştırma kitapları: Kitle İletişim Araçları, Sembolizm, İçimizdeki İnsan, Ateş Hırsızı Arthur Rimbaud, Düş Gezgini Gérard de Nerval, Şiir Sanatı, Karanlıklar Prensi Baudelaire, Paris Komünü ve Komün Şairleri, 1789 Devrim Şarkıları, Baudelaire ve Satanizm, Aşık Veysel'den Nükteler. Şiir çevirileri: Paul Verlaine, Arthur Rimbaud, Baudelaire, Mallarmé, Aragon, Nerval, Pablo Neruda ve Lord Byron'un şiir kitapları. Düzyazı çevirileri: Anatole France, Balzac, Sartre, Zola ve Freud'un yapıtları… bir insan boyuna ulaşır.


TRT Bilimsel Araştırma Başarı Ödülü'nü (1970), YAZKO Çeviri Büyük Ödülü'nü (1982) ve TRT Dizi Film Senaryo Ödülü'nü (1989) kazandığını da eklemeliyim. Aşık Veysel’le ilgili çalışmasının birçok bilimsel ve sanatsal yapıta kaynak oluşturduğunu bilmem söylememe gerek var mı?


Kaynaklar… kaynaklar


Madem kaynaktan açıldı, madem kitaplar kadar elektronik arama motorlarının da “kaynak” olma niteliği var; bir noktayı aklınızın bir köşesine yazmanız için değinmeliyim…
Hatice Üzgül, genç bir yazar… Üçleme romanı “Efsanenin Adı: Şahmeran”ın (
http://www.gazetesiz.com/makaleler/korkut-akin/efsanenin-adi-sahmeran-122551.html) ardından “Efsanenin Adı: Lokman Hekim” de yayımlandı… Akıcı bir dille yazıyor, okuyanı sarıp sarmalıyor, her iki efsaneyi de (üçüncü efsane olarak “Anka Kuşu” gelecek, merakla bekliyoruz) roman düzeyine çıkarıyor… Birkaç noktada maddi hata olduğu inancıyla eleştirdim. “Kaynaklar, öyle söylüyor” dedi. Hatta o kaynakları yollayabileceğini de belirtti.

Yıllar önce, İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın, bilimsel kaynakların bile nasıl maniple edildiğini anlatmıştı. Belli ki bildiği örnekler vardı; şaşkınlıktan ağzımız açık dinlediğimiz için örnek vermesini bile isteyememiştim. Genç yazar arkadaşıma da bu romanının da bir “kaynak” olduğunu söyledim.


Hayatın içinde…


Geçmişten geleceğe çok, çoktan da çok uzun bir yolun üzerinde -belki de nokta kadar bile olmayan- bir insan ömrü kadar kısa bir süreç yaşıyoruz. Tam da bu noktada, coşkuyu, umudu, sevinci… bir de aşkı yanımızdan hiç ayırmamalıyız, ister yağmur yağsın isterse kaynaklarda bulunmasın.

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159