13.01.2014, 12:00

Erdemlilik

Erdemsiz zenginlik, anlamdan yoksundur. İnsan ya da toplum, eğer maddi kalkınmanın yanında manevi kalkınmayı da sağlayamazsa, yaratılan zenginliğin mutluluk sağlaması mümkün olmaz. Toplumların ilerlemesi sadece ekonomik ya da teknolojik gelişmelerle olmuyor.

Bir toplumu refah toplumu yapan, onun ahlak seviyesidir. 

Ahlaki ya da etik değerlerin tanımı, bir toplumdan diğerine ve zamana göre farklılıklar gösterir. Hırsızlık her toplumda ahlak dışı bir davranıştır. Ancak hangi davranışların hırsızlık kapsamına girdiği konusunda anlayış farklılıkları vardır. 

Erdemli olmayı sadece kendi ilişkilerimiz çerçevesinde sınırlarsak ahlaklı davranmış olmayız. Bir insanın dini değerlere sahip olması onun mutlaka ahlaklı olmasının garantisi değildir. Üstün ahlaklı insanlar, dindarlar arasından çıkabileceği gibi herhangi bir dine mensup olmayanlar arasından da çıkabilir.

Doğruyla yanlışın farkını bilmek önemlidir, ama daha da önemlisi doğruları yapma cesaretini ve iradesini gösterebilmektir. Kişisel çıkarımızın tehdit altında olduğu durumlarda da ilkeli ve etik davranabilmektir.

Ahlak anlayışı zaman içinde evrilir ve gelişir. Toplumsal ahlak gibi iş ahlakı da değişime uğrar. Yakın bir zamana kadar iş etiğinden bahsedildiğinde somut bir kalite standardı kastedilirdi. Müşterileri aldatmamak, onları kandırmamaktan ibaret bir dürüstlük anlayışıydı söz konusu olan.

Değerlerle yönetilen bir şirket yaratmanın duvarlara vizyon ve misyon yazıları yazmaktan çok daha anlamlı işler yapmakla mümkün olacağı ve değer merkezli olmayan şirketlerin sürdürülebilir bir büyüme sağlayamayacaklardır. Tıpkı insanlar gibi şirketlerin de pusulası vicdanlarıdır.

Doğru, gerçek ve güzel olan erdemlerin bu kadar kaygan olduğu bir dünyada etik zihin sahibi kişi kendisine, “Ben nasıl bir insan, çalışan ve vatandaş olmak istiyorum? Eğer benim işimde çalışanların hepsi aynı bakış açısına sahip olsaydı ya da herkes benim yaptığımı yapsaydı dünya nasıl olurdu?” diye soran kişidir.

Herkesin birbiriyle bağlantılı olduğu dünyamızda, hoşgörüsüzlük ve saygısızlık artık geçerli seçenekler değildir. Hoşgörü, anlayış ve empati  tek başına yeterli değildir; insanların sadece hoşgörülü olması yetmez. Kendi çıkarlarının da ötesinde, içinde yaşadıkları toplumun ihtiyaç ve talepleri ve herkesin esenliği için nasıl özveriyle çalışabilecekleri üzerine akıl yormaları da gerekir.

Sadece üzerimize vazife olanlarla değil, herkes için daha adil ve mutlu bir dünya için etik liderlik konusunda da inisiyatif alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, inisiyatif kullanmak, çoğu zaman başkalarının yapmaya çekindiği ya da direndiği bir konuda “bir adım öne çıkıp” değişimi başlatan kişi olma riskini almak demektir.

Bir grup düşünceli ve idealist insanın dünyayı değiştirebileceğinden kuşkunuz olmasın. Aslında dünyayı değiştirenler, hep bu bir grup insan olmuştur. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159