29.07.2013, 14:16

Tabiatla oynarsanız ne olacağını bilemeyiz!

Marshall Berman, “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor”da; dünyanın her yöresinde, bizlerinkine benzer iklimlerle boğuşan insanlarla ortaklık hissedeceğimizi söylüyor. Geçmiş ve/veya dünyanın bir köşesinde şu an yaşananlar gelecek bir yaşamı yaratacak görüş ve cesareti sağlayacaktır. Burada veya bir başka yerde yaşanması gerekmez, her şey hepimiz için belirleyici derecede önem taşır.

Sadece kentsel yaşamı değil, doğanın dengesini, ekolojik sistemi, denizlerin dibini bile etkileyecek projeler geliştirilirken bazı temel noktalara dikkat etmek gerekiyor.

Birbirine karışmayan sular…

“Marmara harika bir su tabakası. İlk 25 metresi Karadeniz suyu, altı Akdeniz suyu. Zeytinyağı su gibi iki ayrı yoğunluk farkı olan bir yer. Karışmaz etmez; tek karıştırıcı faktör ara sıra sert esen lodos ve İstanbul Boğazından jet halinde çıkan suyun ilk anda alt sudan kaptığı sular. Altı besin deposu, ama oksijeni az çünkü atmosferdeki oksijen de bu tabakayı delip geçemiyor. Üstteki su mevsimlere göre ısınıyor soğuyor ama alt tabaka her zaman 14,5 derece, sabit değişmiyor ama balık yaşamını destekleyecek kadar da oksijen içermiyor. Yani biz eskiden 50 kulaçta balık tutardık… diye başlayan anıların hepsi tam bir avcı hikayesi. Elbet olta bu bırak gitsin elli de gider yüz de ama balık tutabildiğin derinlik son 3000 senedir aynı. Şimdi, bir iki kişi ‘hocayı yakaladım’ demiştir, hemen bir istisna yeri de söyleyeyim de onlar da rahatlasın. Erdek Körfezi-Çanakkale Boğazı arası. Burası alttan giren yoğun Akdeniz sularının getirdiği bol oksijenli sular ile doygundur, o nedenle 50 metrede de Akdeniz’e özgün balık türleri karides vs. olur, orası istisna” diyor Cemal Saydam.

Haklısınız, onu biraz anlatmak gerekir; kimdir Cemal Saydam? 

Baharda yağan yağmurların içinde sahradan gelen tozların bulunduğunu keşfeden dünyada ilk ve tek bilim adamı olan Prof. Dr. Cemal Saydam, 1951 doğumlu. ODTÜ mezunu ve Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürüyor. Uluslararası hakemli dergilerde birçok makalesi yayımlanan Saydam’a bine yakın atıfta bulunulmuş. Ülkemizdeki profesörlerin gerek makaleleri gerekse atıfta bulunulma sayılarının alabildiğine düşük olduğu bilindiğine göre, Hoca’nın uzmanlığı ortaya çıkar…

Marmaray da var…

29 Ekim’de açılması planlanan Marmaray’dan çıkan 1 milyon metreküplük hafriyatın ‘Çınarcık Çukuru’na boşaltılma işlemi tamamlandığı haberini, bilmem duydunuz mu? 

Marmaray Bölge Müdürü Haluk Özmen, “Proje kapsamında ortaya çıkan 1 milyon 200 bin metreküplük hafriyatın 200 bin metreküplük kısmı şartlara uygun olarak bir taş ocağına gömüldü. 1 milyon metreküplük hafriyatı ise Çınarcık Çukuru’na doldurduk. Jeolojisi uygun olan bir kısım hafriyatı yine gerekli işlemlerden geçirdikten sonra projenin imalatında kullandık” diye açıklama yapmış. Deprem uzmanları ve çevre mühendisleri konuya tepki gösterirken, Profesör Doktor Naci Görür, yapılan işlemi “Depremi etkilemez ama organizmalar katledildi” şeklinde değerlendirdi. Uzmanlar, Marmara Denizi’ndeki canlı yaşamı kirlilikten dolayı bitme noktasına geldiğinden yakınırken, deniz dibinde inanılmaz bir yaşam olduğunu, 1 milyon metreküp hafriyatı Çınarcık Çukuruna dökenlerin bu organizmaları katlettiğine açıklıyor. Depremi engelleme veya yıkım gücünü düşürme konusunda bir etkisi olmayacağını ifade eden uzmanlar, denize hafriyat dökme işleminin Çevresel Etki Değerlendirme Raporu olmadan yapılamayacağını savundular. Yani çukur doldurmak amacıyla da olsa aklınıza estiği gibi denize hafriyat dökülemiyor.

Hepsi bir arada…

Karadeniz’le Marmara’yı birleştirmek (Boğazlardan uluslararası hukukla belirlenen geçişlerin Kanal İstanbul’a kaydırılmasının mümkün olmadığı da ifade ediliyor) “ben dedim” demekle olmuyor. İnce eleyip sık dokumak gerekiyor. Sadece denizleri değil toprakları da bitirebileceği dile getiriliyor. Ekolojik denge bozulacağı için geri dönülmesi imkansız sıkıntılar doğacaktır. Bağlı olarak, İstanbul’un akciğeri olan ve bir avuç kalan ormanların da yok olmasıyla yaşam kalitesi düşecektir. Bir de çürük yumurta kokusu var ki, ona hiç girmeyelim, Cemal Saydam, insanların hidrojen sülfür gazını milyonda bir olsa da hissettiklerini, Boğaz’da oluşacak çürük yumurta kokusunun tüm Marmara’yı kaplayacağını söylüyor.

Üçüncü Köprü (adı üzerindeki polemikleri bir yana bıraksak bile), inşaatı dolayısıyla kesilen yüz binleri bulan ağaçlar (proje değişimiyle birlikte kim bilir kaç tane daha kesilecek) ve Üçüncü Havalimanı (rüzgar koridorları ve kuş geçiş güzergahı üzerinde olması) konularını bir başka yazıya bıraktık…

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159