01.07.2013, 21:24

Yabancı ilgisi...

 Cumhuriyetle yaşıt karayolu yolcu taşımacılığı, Türkiye’nin ana ulaşım sistemidir. Noktadan noktaya taşımacılık imkanı verdiği, seri, hızlı, konforlu ve güvenilir olduğu için vatandaşın da benimsediği karayoluyla yolcu taşımacılığı; ekonomik olduğu için de tercih ediliyor.

Vatandaşa hizmet için neredeyse bir fabrika açabilecek yatırımı yapan otobüsçü, bir fabrika açmış olsa kazanacağının yarısını bile kazanamadığı halde canla başla hizmet vermeyi sürdürür. Yıllardır bu sektörde olmam, Trakya Otobüsçüler Derneği Başkanlığını sürdürmem dolayısıyla; çok açık söyleyebilirim ki, otobüsçüler hizmet aşkı ile çalışıyor. Yazın sıcağı, kışın soğuğu, yolların durumu, otogarların çıkış fiyatları derken gerçekten meşakkatli bir iş alanı bu. Bu kadar zorluğu ancak bu işi sevenler yapabilir.

Orada duralım. Çünkü geçtiğimiz günlerde ülkemizin en köklü firmalarından Kamil Koç’un yabancılara satıldı. Bu haber, otobüsçülerin arasında bomba etkisi yarattı. Bu güne kadar, bırakın yabancıyı, ülkemizde doğmuş, büyümüş hiçbir azınlığın bile ilgilenmediği karayolu yolcu taşımacılığı sektörüne bu ilginin nedeni ne?

Bu soru, sizin de kafanızı kurcalamıyor mu? Kamil Koç’un üçüncü kuşak yöneticileri çok iyi bir fiyatla firmayı teslim etmişlerdir muhakkak, ama önemli olan onların değil sektörün kazancıdır. Hiçbir yabancı sermaye kaz gelecek yerden tavuk esirgemez. Ölçüp biçip, ince eleyip sık dokuyarak karar vermiştir. Fizibilite raporlarının biri gitmiş biri gelmiştir, çok yönlü araştırmışlardır. O zaman da, gerçekten kazançlı bir iş yaptıklarını kabul etmeliyiz.

Şimdi, aklımda ikinci bir soru var. Actera Group, Kamil Koç’u aldı, tamam. Peki, başka firmalar da alacak mı? Hemen ardından farklı ülkelerden başka başka yatırımcılar da gelecek mi bu sektöre? Bizim bilmediğimiz bir şey mi var, diye o yüzden soruyorum.

Derler ki, Napolyon, düşman askerlerinden kaçarken bir bakkala sığınmış. Bakkal, onu saklayıp kendi askerleri gelince ortaya çıkarmış ve sormuş: “Ne düşündünüz askerler üzerine gelince?” Napolyon hemen emir vermiş: Kurşuna dizilsin! Gözünü bağlayıp duvarın dibine dikmişler bakkalı. “Ah, ne diye sordum o soruyu, ne diye karıştım imparatora” diye düşünürken, bir el tutmuş omzunu; “işte, ben de böyle düşündüm” demiş Napolyon. Yani, tecrübe etmeden hiçbir şey kazanılmaz. Benim tecrübemi de anlatayım:

İthal hayvan izni verildiğinde, hemen o gün TIR’lar Kapıkule önüne yığılmıştı. Ne zaman topladınız o kadar hayvanı, o kadar TIR’ı nasıl buldunuz, ne zaman yüklediniz de sınıra dayandınız; daha bir gün bile geçmedi kararnamenin yayınlanmasının üzerinden… Demek ki içeriden bir kuş haber uçurmuş.

Yabancı yatırımcının sektörümüze girmesi dolayısıyla bunca soruyu arka arkaya sıralamamın sebebi çıkmıştır ortaya. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159