04.06.2018, 11:28

Diamond

Televizyonda yayınlanan bazı tarih programlarında sunum ve sığ bilgilerden ziyade, sıradan insanların ilgisini çekecek detaylara yer verilmesi nedeniyle, pek çok insan habersiz olduğu detaylar hakkında bilgi sahibi olmaya başladı.

Sektörden değerli bir arkadaşım Facebook’taki sayfasında, genel olarak otobüsçülük tarihi ve bu güne kadar elde edilen nostaljik otobüs, bilet ve otogar görüntülerini yayınlıyor. 

Yaptığınız işte, geçmişini bilmezseniz gideceğiniz yeri de bilmeniz pek mümkün olmuyor. Meslekte deneyimli insanların anıları hep haz vermiştir. Ancak, bilgiyi bünyenizde tutmanız sadece size fayda sağlar. Doğru olan, arkadaşımın yaptığı gibi insanların da istifadesine sunmaktır. Çünkü bilgi paylaştıkça çoğalır. Toplum ne kadar bilgi seviyesi yüksek bireylerden oluşursa, gelişmişlik düzeyi o kadar artar.  

Bu bağlamda, sahip olduğum bazı anıları paylaşarak sizlere farklı bir perspektif sunmaya çalışacağım. Öncelikle belirteyim ki, yazılarım kimseyi hedef almaya yönelik değildir. Olayları kendi bakışımla anlatacağım için objektif olma kaygım yoktur. 

2004 yılı; çalıştığım firmada aylık bölge yöneticileri toplantısında, genel müdür toplantı masasının üzerine yaklaşık 1 mt uzunluğunda bir otobüs maketi getirtti, “Yeni yapacağımız aracı ilk olarak sizlerle paylaşıyorum ve düşüncelerinizi bekliyorum” diye ekledi. 

Maalesef, şirkette çok demokratik olmayan bir ortam söz konusu olduğu için arkadaşlar görüş bildirmekten imtina etti. Bu karşılık, bendeniz samimi olarak fikirlerimi ifade etme cüretini gösterdim. 

Öncelikle o gün için, 3 akslı araçların toplam pazarın yüzde 20’sini kapsadığını, bu alana girme ve devlerle mücadelenin zorluğu ve hatta gereksiz olduğunu anlatmaya çalıştım. Sonra da teknik olarak ön camı parçalı araçların müşterimizce kabul edilmeyeceğini; güncel istatistiklerde doluluk oranlarının 30 kişi civarında olduğunu, bu sebeple 46 koltuklu araçların bile dolmadığını, 54 koltuğun istisna zamanlar hariç avantaj sağlamayacağını, 3 akslı araçların yolda konfor ve yakıt ekonomisi açısından handikaplı olduğunu anlatmaya çalıştım. 

Anlatmaya çalıştım diyorum, çünkü “görüşlerinizi bekliyorum” diyen şahsın aslında böyle bir düşüncesi yoktu. Bilakis firmanın o güne kadar ürettiği tüm modeller orijinal markaların Türkiye için modifiye edilmesi ile ortaya çıkarıldığı için; bu defa ortaya koyduğu yeni ve özgün tasarım nedeniyle salt takdir beklentisi içinde olduğunu anlamamız gerekiyordu. Sonunda dayanamayıp “Sen bu aracı dizayn eden Bob Lee’den daha mı iyi biliyorsun” diyerek hiçbir şeyi kabul etmeyeceğini açıkça gösterdi. 

Bob Lee, Neoplan’ın eski genel müdürüydü ve emekli olduktan sonra firmamıza danışmanlık hizmeti vermeye başladığını o zaman öğrenmiştik. Ben her ne kadar söylediklerimin kişisel fikirlerim olmadığını söylesem; sahadaki görüşmelerde müşterilerimizin beklentilerini ölçen bir kişi olarak onların adına konuştuğumu belirtsem de pek bir şey değiştirmedi.  

O gün masaya maket olarak gelen araç bir müddet sonra yola çıktı. Bebeklik hastalıklarını gizlemek için aynı zamanda bayimiz olan bir firmaya çok avantajlı fiyatlar ile verildi. Çıkan sorunlar, ”kol kırılır, yen içinde kalır” mantığıyla hızlıca ve maliyet söz konusu olmaksızın çözülmeye çalışıldı.  Firma sahibi, özel konumunu lehine pek güzel kullandı. Ben ise bir süre sonra şirketten ayrıldım. O günden sonra gelişmeleri uzaktan izledim.

Çok geçmeden Diamond, hiç peşinsiz 60 ay vade ile dağıtılmaya başladı, bir süre sonra geri toplandı. İmajı yerlerde sürünmeye başladı. İkinci el değerleri sıfıra indi. Genel müdür şirketini çok zarara soktu, sonrasında ise kendisi şirketten ayrıldı. 

Adı, her ne kadar Diamond (Pırlanta) olsa da; hiç değerli olmadı, kimseye değer kazandırmadı. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159