21.08.2017, 10:33

Otomotivde arazi arzı Kütahya’dan

Geçen hafta TOBB Başkanı Rifat Hisarciklıoğlu’nun otomotivi yakından ilgilendiren açıklamaları vardı. Hepimizin malumu olan bir konu, ama TOBB Başkanı’nın aynı konuya değinmesi, düşüncelerimizin teyidi açısından önemli. Rifat Bey, özetle İstanbul, Bursa ve Kocaeli’nin sanayileşmeye doyduğunu, bu şehirlerde sanayileşme için arazi üretilemediğini, çözüm için iki seçenek gözüktüğünü ama seçeneklerden ilkinin doğru çözüm olmadığını vurguluyordu. 

Neydi bu çözümler? 
Birincisi; ya bu şehirlerdeki, özellikle Bursa’daki, tarım arazilerinin sanayiye çevrilmesi ya da yeni alanların açılması. Tarım arazilerinin sanayiye açılmasının doğru olmadığının altını özellikle çizmişti Rifat Bey. Sektörümüzü yakından ilgilendiren bu konuda en uygun çözüm, bu illerin dışındaki illeri gündemimize almak. Alternatif illerin başında da Kütahya’nın geldiğini görmeliyiz. Hem sanayileşme için ekonomik, bol arazi seçeneği sunabilmesi, hem ana üretim ve tüketim merkezlerine yakınlığı, hatta orta vadede lojistik açısından en uygun merkezi bölge olacak olması; cam, seramik ve porselen sanayiinin kazançlarından kalifiye mavi yakanın hazır olması, şehrin sosyal-kültürel zenginliğinin artırılması ile beyaz yaka talebinin de çok rahat karşılanabilecek olması Kütahya’nın alternatif iller arasında ilk sırada gelmesini sağlıyor. Özellikle yan sanayimizin İstanbul, Bursa, Kocaeli alışkanlığından vazgeçmesi, Kütahya ile karşılaştırarak maliyetleri ve alternatif fırsatları gözden geçirmesi gerekiyor. Bu konudaki devletin teşviklerinden de yararlanarak ulusal ve uluslararası rekabet avantajını güçlendirmesi, sürdürülebilirlik açısından da faydalarına olacaktır.

Güvenlikte teknolojinin rolü
Trafik güvenliğini arttırmada teknolojiden daha çok faydalanmamız gerekiyor. Gerek mobil operatörlerimiz gerek iş ortakları gerek sektördeki teknoloji firmalarımız, teknoloji yetkinliğinde, sahaya göre epey ilerideler. Diğer bir deyişle, teknoloji firmalarımızın yetkinliklerinin ve çözümlerinin maalesef çok azı sahaya yansıyor. Aynı filmi izleyip farklı son beklemek nasıl akıl kârı değilse, trafik güvenliğini sekteye uğratan onlarca neden varken bir-ikisini düzeltip sürücülerden kaza oranlarını düşürmelerini beklemek de akıl kârı olmayacak. İstatistikler de gösteriyor ki, her yıl 7 bin 500 kişi trafik kazalarında ölüyor bu topraklarda. Gelişme yok mu? Var tabii, ama beklenen, olması gereken seviyede değil. İstatistikleri incelediğimizde, kaza anında ölenlerin sayısının azaldığını görüyoruz. Ama detaylı baktığımızda görüyoruz ki, hastanede ölenlerin sayısı artmış. Yani acil servislerimiz kaza yerine daha erken gelmeye başlamış, ilkyardım bilinci artmış vs. Ama ortalama ölen kişi sayısı aynı. Peki, ne yapmalıyız? Öncelikle teknolojinin nimetlerinden daha çok faydalanmamız gerekiyor.

Araç benim yerime düşünsün
Örneğin araç kullanırken uyuklamaya başladığımı yan koltuktakinden önce, araçtaki teknoloji fark etsin. Önce sesli uyarsın. Hala uyuklamaya devam ediyorsam, gerekirse koltuğumu titretsin ve beni uyandırsın. Şerit ihlali yaptığımızı fark etsin, uyarsın. Bu hızla gidersen 100 metre ilerideki bir cisme, araca çarpabileceğimi o hesaplasın, beni uyarsın. Aracı kullanamayacak durumda olursam, direksiyon kontrolünü eline alsın ve beni istediğim yere götürsün. Aracın arızalarını, başıma bir şey geldiğinde değil, gelmeden öngörsün ve beni uyarsın; hatta tanımladığım servisi önceden bilgilendirsin. Çok kritik bir konu ise, kaç km sonra hareket etmeyeceğini bana bildirsin, ona göre servise gitmemi istesin. Çok acilse en yakın servisleri bana göstersin.
Trafik güvenliğinin öncelikli çözüm kaynağı teknoloji. Çalıştaylarımızda, toplantılarımızda bu konuyu öncelikli gündem yapmadığımız sürece yazılı dokümanlarımızla, raporlarımızla trafik güvenliğini sağlayacağımızı düşünmeye devam edersek, her seneki ortalama ölen sayısında ciddi iyileştirmeler yapmamız temennide kalır maalesef. ‘Teknolojiyi kullanalım da, hepsi ithal’ diye düşünmeyin. Teknokentlerimizdeki firmaları, çözümlerini inceleyin. Onların sizlerle daha çok bir araya gelmesinin olanaklarını sunun. Göreceksiniz ki imrenerek takip ettiğimiz çoğu teknolojik gelişmenin alasını teknokentlerdeki firmalar, girişimciler yapıyor, yetkinlikleri var. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159