20.01.2021, 13:17

Havalimanı taşımaları

Yönetmelik hazırlanmasıyla ilgili yazımdan sonra Karayolu Taşıma Yönetmeliği’ni de ilgilendiren, üç problemli yolcu taşımacılığı konusu üzerinde durmayı planladım. Bunlardan ilki, tartışmalı genelge değişiklikleri ile gündemde öne çıkan havayolu+karayolu kombine daha doğrusu kombinesiz hale getirilen yolcu taşımacılığı. Önce bu konu ile ilgili mevzuatı gözden geçirmeliyiz.

İlgili mevzuata bakış

10 Temmuz 2003 tarihinde kabul edilip 19 Temmuz 2003 tarih ve 25173 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan ve alanında ilk olan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun kapsam maddesi, sadece çoğunlukla resmi kurumlara ait taşımalar yanında özel otomobiller ve lastik tekerlekli traktör römorkları ile yapılan özel taşımaları kapsam dışında bıraktı. Kapsam içinde olan iliçi ve 100 km’ye kadar şehirlerarası taşımaların valiliklere, belediye alanındaki şehiriçi taşımaların da belediyelere Yönetmelikle bırakılması imkanı getirildi.

Bu Kanunun yanı sıra Ulaştırma Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanuna da dayanılarak hazırlanan yönetmeliklerde zamanla bazı değişiklikler oldu. Daha önceden valiliklere verilen kısa mesafeli yolcu taşımalarının düzenlenmesine ilişkin yetkinin süresinin bitimi sonrasında bu yetki devri yapılmayıp bunlar da Yönetmelik kapsamına alındı. 2018’de yayınlanan son Yönetmeliğin taslağında bu yetkinin tekrar valiliklere verilmesi gündeme geldiyse de bu yanlışlık yapılmadı.

Belediyelerin, diğer resmi kurumlar gibi kapsam dışılığına ilişkin bazı ifadeler değişerek Yönetmelikte yer aldıysa da şehiriçi taşımaların belediyelere bırakılması yönünde bir yetki devri yapılmadı. Bu durumda şehiriçi taşımaların da kanun ve yönetmelik kapsamında olması beklenirken bu da gerçekleşmedi. Yani şehiriçi dâhil tüm yolcu taşımacıları Yönetmelik kapsamında olamadı.

Sonunda yönetmeliklerde “10 Temmuz 2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ile 3 Temmuz 2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümleri saklıdır” şeklinde belediyelere bir kapsam dışılık verildi. Bunun neleri kapsadığı Bakanlıkça hiçbir zaman açıklanmadı ama belediyeler, bir resmi kurum olarak kapsam dışı kaldığı gibi, bir yetki devri yapılmadan da şehiriçi taşımaları yapmaya/düzenlemeye devam ettiler.

Büyükşehirler dâhil belediyelerin faaliyetlerine ilişkin hak/görev/yetki/imtiyazların adı geçen kanunlarda yazılı ve büyükşehirlerde bunların önemli bir kısmının UKOME eliyle kullanılması gerekiyor. UKOME’lerde belediye oylarının yarının altına düşmesi sonucunda belediyelerin bu haklarının UKOME’lerde kullanıp, kullanamadıkları konusunda ayrı bir tartışma oluştu. Bu arada 2018’de yayınlanıp halen yürürlükte olan son Yönetmeliğin bazı dayanakları değişmiş olsa da bu durum halen yürürlükte olan Yönetmeliğin kapsam maddelerini değiştirmedi. Yani belediyelerin hakları aynen kaldı.

Kritik husus

Kanun ve Yönetmelik, kapsamlarındaki taşımalara belge zorunluluğu getiriyor. Bu belgelerin türleri de tanımlarıyla birlikte Yönetmelikte yer alıyor. Bunu “bu belgelerden biri olmadan bu kapsamdaki taşıma faaliyetlerinden hiçbiri yapılamaz” şeklinde not edelim. Daha önceki yazılarımda, Yönetmelikte adı ve tanımı belirtilmeyen belgelerin bulunduğunu ifade etmiştim. “Ben yaptım oldu” belgeleriyle yapılan faaliyetler, mevzuat dışı olmuyor mu? Her taşımacılığa uygun belge gerekmiyor mu? Bu konu tekrar gerekeceği için bir not düşmüş olalım.

Mevcut belgeler ve tanımları zaman içinde değişerek bugüne gelindi. B ve D belgelerinin genelde yurtiçi tanımı yanında B1 ve D1 gibi belgelerde yurtiçinin sadece şehirlerarası kısmının yapılabileceği geçmişte belirtilmişti. Bugün ise A1, B1 ve D1 dâhil, tüm yolcu taşıma belgelerinde yurtiçi yolcu taşımacılığı belirtiliyor. Bu durumda yurtiçi yolcu taşımacılığı yapan tüm belgelerle büyükşehir olan iller dâhil tüm illerdeki belediye alanlarında taşıma yapılabileceği anlamı çıkıyor mu?

Eğer amaç, buna kapı açmaksa ne diyelim! Ancak bu iddiası olanların büyükşehir alanlarındaki taşımalar için D4 yetki belgesini de sürdürmeleri gerekmez miydi? İliçi tanımlı D4’lerin büyükşehir içinde başlayıp biten taşımaları yapamamaları kabul edilince, aynı tanımı B2 ve D2’lerin de aynı kapsamdaki taşımaları yapmamaları da kabul edilmiş olmaz mı? Bakanlıktan böyle bir açıklama duymadık.

Eğer iddia büyükşehir alanında başlayıp biten taşımalar değil de, başka yerlerde başlayıp büyükşehir alanı içinde de sürerek biten veya büyükşehir alanından transit geçen taşımalara kapı açmaksa buna gerek yok sanırım. Bugüne kadar hiçbir belediyenin B1 ve D1, B2 ve D2 belgeli otobüsü il sınırında durdurup geri çevirdiğini görmedik. Belki A1 ve D4’lerin il sınırında çevirme değilse de iliçindeki seyirlerinin kısıtlandığı söylenilebilir. Gelin çıkın bu işin içinden.

...ve Trafik Kanunu

Karayolları Trafik Kanunu’nun EK 2’nci maddesi değiştirilerek özetle şöyle bir düzenleme getirildi: “İlgili belediyeden çalışma izni/ruhsatı almadan belediye sınırları dahilinde yolcu taşımak yasaktır.”

Bir kez daha vurgulayalım: Bu düzenleme, TBMM’nin yaptığı bir kanun değişikliği veya düzenlemesidir. Bir yönetmelik veya genelge falan değil. Artık yok belge tanımı iliçiydi, yok ama bu yanlış, yok ama bu Taşıma Kanunu uygulamalarını etkilemez, yok ‘biz eskiden eskiden su içerdik testiden’ gibi gerekçeler geçersizdir. Benim hukuk ve kanun anlayışım böyle. Herkes buna uyacak. Bu muhtemelen iktidar partisinin getirdiği veya desteklediği bir değişiklik, teklif veya tasarısının TBMM’de kabul edilmiş metni. Apaçık, “tüm belediye alanı içi taşımalar” diyor. Bundan tek kurtuluş bunun değiştirilmesi olabilir, tabii uygun yollarla. Belki de Anayasa Mahkemesi iptaliyle.

Kombine taşımalar

Ben özellikle ve öncelikle demiryolu ve denizyolu taşımalarını destekleyen, desteklenmesini de savunan birisiyim. İsteyen, bunun yerine, havayolunu veya karayolunu savunup destekleyebilir. Havayolunu destekleyenler, “efendim, havayolu hızlı, zaman kazandırıyor” diyorlar. Zamanı kıymetli olan zaten havayolunun yüksek maliyetine katlanır. Niye ucuzlatacağım diye bazı maliyetleri toplumun üzerine yük yapalım? Bunun tek istisnası dış turizm. Zaten karayolu dışında havayolu dâhil hepsi destekleniyor.

Bu destekler tümüyle karayolu taşıması yerine bir kısmı diğer modlar olan taşımaların yani kombine taşımaların desteklenmesini de içerir. Önce kombine taşımacılığın ne olduğu konusunda anlaşmak gerekir. Bir taşımanın iki modunu da kapsayan bütünleşik veya tamamlayıcı bir biletle yapılan taşıma mı, yoksa birinden inip diğerine binilen bağımsız ayrı ayrı biletlerle yapılan iki modlu her taşıma kombine midir? Yani klasik deyişle aktarma olarak dediğimiz şey iki mod arasında olursa buna kombine mi diyoruz? Kombine taşımaları ele alan kanun veya bir yönetmelik düzeyinde yeterli bir mevzuat var mı? Ben görmedim. Yönetmelikte de hiç değinildiğine rastlamadım.

Bunun yerine, bunlar genelgelerle düzenlendi. Hatırladığım kadarıyla havayolunda 2007, demiryolunda 2009 ve denizyolunda 2011 yılında kombine taşıma genelgeleri çıktı. Bu genelgelerde ortak olan husus şuydu: Belediye alanıyla sınırlı taşımalar hariç, tüm taşımalardaki tüm yolcular bir uçağın yolcusu olacak ve seyahat acentelerinin yolcuları dışında tüm taşımalar havayolu taşımacısının sözleşme yaptığı bir uygun belgeli karayolu taşımacısı tarafından gerçekleşecek. Bunun benzerleri demiryolu ve denizyolunda da vardı. Yani kombine taşımaların ruhu bu taşıma şekillerinde idi.

Yeni havalimanı genelgeleri

20 Ağustos 2020’de yayınlanıp, 29 Aralık 2020’de değişiklik yapılan havayolu+ karayolu yolcu taşıma genelgelerinde artık önceki esasların olmadığını görüyoruz. Yani havayolu taşımacısının karayolu taşımacısı ile sözleşme yapıp kombine taşıma yapması ve buna göre bilet satması hali tamamen ortadan kalkmış. Yani artık bir kombine taşıma bana göre söz konusu değil. Tabii, denizyolu ve demiryolu genelgelerinde sanırım hâlâ bu esaslar duruyor. Yani onlar hâlâ kombine.

Kombine şartı aranmaksızın, havaalanından tarifeli seferler dâhil, her türlü taşımanın yapılabilir olduğunu görüyoruz. Bu durum havalimanı ile yerleşim merkezleri arasındaki ulaşım imkanlarını ve entegrasyonunu artırmış ve kolaylaştırmış olup olumlu da görülebilir. Yani havalimanından uçak yolcusu olmadan da insanlar bir otobüse binip başka yerlere gidebilecekler. Nerede senin uçak biletin denmeyecek. Havalimanı ve bölgesindeki insanlar, o şehirdeki mevcut otobüs terminaline gitmeden oradan buldukları otobüsle seyahat edebilecekler. Tabii bu bir avantaj ise demiryolu istasyonları ile denizyolu limanlarına da bu hak verilmelidir. Ben özellikle büyükşehirlerde kalkış-varış yeri sayısının arttırılarak otobüse kolayca erişilmesini gerçekten savunuyorum. Mesela İstanbul’da Halkalı’da, Gebze’de veya Tuzla İçmeler bölgesinde trenden otobüslere aktarma yapılabilmesi bana göre çok da güzel olabilir. Ancak bunun da bir “ancak”ı var.

Havalimanlarında gerçek kombine taşımaların kalkması sonrasında yerleşim yerleriyle havalimanları arasında artık kombine taşımacılık değil, havalimanı kalkış ve varışını da içeren normal bir karayolu taşıma düzeni oluşmuştur. Bu taşımalar tarifeli-tarifesiz sefer, otobüs-otomobil, ticari/özel/resmi taşıt, yerleşim yeri içi-yerleşim yeri dışı-illerarası-uluslararası oluşuna göre ilgili mevzuattaki (Karayolları Trafik Kanunu, Karayolu Taşıma Kanunu, Belediye kanunları gibi) usul ve esaslara göre yapılmak zorundadır. Çünkü bu tür taşımalar genel esaslara tabidir ve havalimanından yapılacak karayolu taşımaları için adı geçen mevzuatlarda kanunlara aykırılık hakkını oluşturan bir düzenleme yoktur.

Havalimanı-kara terminali mi?

Burada şunu da belirtelim… Havalimanı işletmecileri, karayolu taşımaları özellikle de ticari taşımacılar için bekleme/indirme/bindirme yerleri gibi imkanları sağlamakla yükümlü kuruluşlar değildir. Karayolu taşımalarının indirme/bindirme düzenleri ve yerleri mevzuatta belirtilmiştir. Havalimanı bunlar arasında sayılmamıştır. Havalimanından yapılacak taşımaların bir ihtiyaç olduğu da düşünülerek, havalimanı işletmecileri bu hizmeti verebilirler, vermelidirler. Ancak bunu kendi beklentilerine uygun şartlarda ve uygun gelir getirecek şartlarda verme hakkına da sahiptirler. Ancak havalimanındaki hizmetlerin kamusal yanı da dikkate alınarak kamu işletimli ve özel işletimli büyük ve küçük havalimanları arasında büyük ücret uçurumu ve fahiş ücret oluşmaması için makul ücret esası getirilmek zorundadır. Belediye ve özel işletimli oluşuna bakılmaksızın karayolu terminallerinde makul ücret alınması şeklinde kullanılan kanun/kamu gücü karayolu tarafında niçin havalimanlarının karayolu tarafında da uygulanmasın!

Karayolu terminallerinden faydalanan her türlü taşıt ve taşıma için terminal işletmecisinin kendisinin hazırlayıp Bakanlığa bildirdiği bir ücret tarifesi mevcut olup bunun benzeri havalimanı işletmecileri için de aranabilir. Yine bunların Bakanlığa bildirilmesi ve ‘görülmüştür’ şerhi alınması uygun olur. Bu ücretlerin havayolu işletmecisinin yüksek standart ve maliyetleri ile uyumlu olması da kabul edilmelidir.

Karayolu taşımalarının bekleme/indirme/bindirme düzenleri ilgili mevzuatlarda belirtilmiş olup bunlar arasında Taşıma Kanunu’ndaki tarifeli seferli yolcu taşımalarının kalkış ve varışlarının bir terminalden (varsa yetki belgeli bir terminalden) yapılması esası dikkat çekicidir. Bir kalkış ve varış değil, biletli yolcuların bir moddaki taşıttan diğer moddaki taşıta transferi şeklinde yorumlanabilecek gerçek anlamdaki kombine taşımalarda bu zorunluluk aranmasa bile mevcut durumda kombine özelliği kaybolmuş, havalimanı karayolu taşımaları için yetki belgeli terminalden tarifeli sefer yapma şartı aranmak zorundadır. Yetki belgeli terminal bulunan yerleşim merkezlerinde havalimanından tarifeli karayolu taşıması yapılabilmesi için havalimanının karayolu terminali şartlarını sağlaması zorunludur. Bu husus buradaki anlayış için özellikle önemlidir.

Üst standartları nedeniyle buranın yetki belgesi kriterlerini zaten karşıladığı varsayımıyla mutlak bir belge aranmasa bile buradaki hizmet anlayışının karayolu terminalleri ile paralel olması (aynısı değil) zorunlu olmalıdır. Burada, belge almanın özel şartları başlıklı 14’üncü madde ile terminal işletmecisinin yükümlülükleri başlıklı 44’üncü maddenin önem arz eden hususlarına dikkat edilmelidir.

Karayolu Taşıma Kanunu’nun 5’inci maddesindeki “taşıma hizmetinden herkesin her zaman yararlanmasını sağlama zorunluluğu” diğer taşıma unsurları gibi mevzuat kapsamındaki terminal işletmeciliği faaliyetleri için, dolayısıyla havalimanlarının karayolu terminali hizmeti veren bölümleri için de uygulanmak zorundadır.

Karayolu taşıma mevzuatı, havalimanı kalkış varışlı karayolu yolcu taşımaları için özel bir muafiyet getirmemiş olup, bunu kullanan taşımacıların da başta taşıma belgesi zorunluluğu olmak üzere Yönetmeliğin 40 ve 41’inci maddelerindeki tüm yükümlülüklerine özel olarak da tarifeli taşımaların terminalden kalkış/varış, indirme/bindirme yapması, zaman ve ücret tarifesi, bilet tanzimi, taşıma hatları ve güzergahlarıyla tarifelere uyum ve UETDS gibi yükümlülüklere tabi olacakları şüphesizdir.

Yönetmeliğin 41’inci maddesinin 16’ncı fıkrası bu kurallardan bazılarında muafiyet ve kolaylık getirmiş olup aksi halde genel kuralların uygulanacağının da kanıtı gibidir. Kaldı ki bu kolaylık ve muafiyetlerin hangi taşımalarla sınırlı olduğunu (büyükşehir içi taşımalar dâhil) biraz sonra göreceğiz.

Havalimanı taşımaları

Eski genelgelerin tarifeli taşımalar bölümünde yer alan belediye alanı hariç tüm taşımalar, adı geçen yetki belgesi sahibi karayolu taşımacısı ile havayolu taşımacısının (deniz ve demiryolunda benzerlerinin) yapacağı sözleşmeye göre yapılıyordu. Yolcuların tümünün aynı havayolunun yolcusu olması gerekiyordu. Şimdi bunlar aranmıyor.

Belediye alanı tarifeli taşımalar

Havayolu karayolu kombine taşımacılık genelgesinin tarifeli taşımalar bölümünün ilk konusu büyükşehir belediyesi içi taşımalar. Vaktiyle genelgelerde bunların büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacağı belirtiliyordu. O dönemde diğer kombine taşımalarda da var olan bu husus, diğerlerini bilmem ama bugün havayolu genelgesinde bulunmuyor. Belediyeler bu haklarını nasıl, niçin kaybetti? İlgili mevzuatta bu hakkı kaldıran bir değişiklik mi oldu? Böyle bir değişikliği ben bilmiyorum. Hatta tersine olarak o zamandan sonra belediye alanındaki taşımaları belediye iznine bağlayan bir Kanun maddesi bile geçti. Buna rağmen son Yönetmelikte belediyelerin elinden bu hak alınmış bulunuyor.

A grubu ruhsatlı taşımacılar

Bugün bu taşımaları yapacak iki halden söz ediliyor. Birisi Havalimanı Yer Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre ulaştırma alanında A grubu çalışma ruhsatı olanlar, sadece son genelgelerde değil eski genelgelerde de belediye alanında belediyeler yanı sıra taşıma iznine sahipti. Sadece A değil B grubu ruhsat da bu işi yapabiliyordu. Bugün A grubu ruhsatlılar belediye alanındaki taşımalar yanında il sınırları içinde taşımalarda da hak sahibi olmuş görünüyor. Bugün için eskiden de var olan “bu genelge kapsamındaki şartları sağlamak kaydıyla” şeklinde sürüyor.

Eskiden var olan havalimanı işletmecisinin olumlu görüşü en azından burada bulunmuyor. Ama en azından ortak hükümlerde bunun olduğu görülebilir. Şimdi, sadece A grubu ruhsat sahipleri genel esaslara uyarak taşıma yapacaklarsa bunun ayrıca belirtilmesine ne gerek var. Bunların belge sahibi olup olmaması net değil. İliçi taşımalar kısmında (B ve D) harflerinin konmuş olması acaba bunların arandığı anlamında yorumlanabilir mi?

Burada şunu belirtelim ki, her taşımacıda olması gereken şartlar eğer A grubu ruhsatlılar için sayılıyorsa buna ne gerek var. Herkesin uyduğu şartlara tabii ki onlar da uyacak. Bunlar için özel bir hal belirtmekteki amaç nedir? Bu biraz da meşhur fıkradaki gibi, bölük komutanın, ‘bölük dur’ komutundan sonra, ‘Kandıralı sen de dur’ demesi olmuyor mu? Ben burada bir ayrımcılık değil, kazanılmış bir hak olduğuna inanıyor, inanmak istiyorum. Gerçek bu ise, bunun bilinmesi ben dâhil herkesi rahatlatacaktır. Aksi halde bir ayrıcalık şüphesi sürüp gidecektir.

Yönetmelik 41’e 16

Belediye alanı taşımacılık için ikinci hal olarak Taşıma Yönetmeliği’nin 41’inci maddesinin 16’ncı fıkrasına uygunluktan söz ediliyor. Yolcu taşımacılığı yükümlülüğü başlıklı bu maddeye, adı geçen 16’ncı fıkra 23 Haziran 2020’de eklenmiş. Bu tarih bununla ilgili düzenlemenin Ağustos ayında yapılmasından bir süre önceye denk geliyor. Bu önemli.

Havalimanından şehir merkezine ve başka bir şehir veya tersi yöne B1 ve D1 yetki belgesi sahibi olanların yapacağı taşımalardan söz ediliyor. Sanki Yönetmelikte bir yerlerde bu taşımalardan söz edilmiş, şartları belirtilmiş, bu şartlar arasında havalimanı işletmecisi ile yer tahsis sözleşmesi imzalanması da yer almış gibi sadece bunlara uygulanacak kolaylık ve muafiyetlerden söz ediliyor. Hâlbuki böyle bir şey yok. Yönetmelikte, havalimanı ve kombine taşımalardan bir kelime bile söz edilmiyor.

Genelgede büyükşehir alanı yapılacak taşımaların buna göre olacağı belirtilmiş. Üstelik yönetmelikte belediye alanı içi taşımalardan hiç söz edilmediği halde Yönetmelikteki havalimanından şehirmerkezine ifadesi büyükşehiriçi taşıma anlamına gelir mi? Büyükşehir olan illerde ilin tamamı bir şehirdir. Havalimanı da bu şehrin içindedir. Zaten şehir merkezi diye bir kavramdan da söz edilemez. İlin her noktası aynı olup şehir merkezi veya şehir dışı bir ayrım yoktur.

Havalimanından şehir merkezine ifadesi sadece ve sadece büyükşehir olmayan illerde il merkezindeki belediyenin alanının dışındaki bir noktadaki havalimanından il veya şehir merkez(ler)ine yapılacak belediye alanı dışı, ancak iliçi olan taşımaları ifade eder. Örnek olarak Nevşehir gibi büyükşehir olmayan bir ili verebiliriz. Burada havalimanı Nevşehir Belediyesi’nin sınırları dışındadır. Bu havalimanından il merkezindeki hatta bağımsız belediyelere, Ürgüp, Avanos, Hacıbektaş gibi ilçelerin şehir merkezlerine yapılacak tüm iliçi taşımalar bu kapsama girebilir. Büyükşehir içi taşımalar ise asla girmez.

Havalimanından başka bir “şehir merkezi” sözü de tartışmalı. Burada havalimanın olduğu ilin merkezi dışındaki şehir merkezleri mi (örnekteki Ürgüp, Avanos, Hacıbektaş) yoksa başka bir şehir ifadesi ile başka bir il mi (Örneğimizde Niğde, Aksaray, Kırşehir, Kayseri) kast ediliyor? Eğer ikincisi ise genelgenin tarifeli taşımalar kısmındaki diğer illere, örneğin İstanbul’daki havalimanlarından Edirne, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya gibi yerlere yapılacak taşımalarda bu usul ve esaslara göre yapılmak durumundadır.

Yönetmeliğin 41’inci maddesinin 16’ncı fıkrasında taşımacılara sağlanacak kolaylık ve muafiyetlerden söz ediliyor. Bunlardan birincisi bilet tanzimi ile ilgili bir muafiyet. Neyse ki yazılı bilet tanzimi zorunluluğunda bir geri adım yok. Keza yapılamayacak seferlerin iptaliyle ilgili 48 saatlik süre, 30 dakika şekline indirilmiş, tabii ki olabilir, hiçbir şey değil. Ancak bu 30 dakikalık süre sadece şehiriçi taşımalar için kabul edilebilir. Şehirlerarası taşımalarda onların da diğerleriyle eşit olması ve onlarla aynı kurallara tabi olması beklenirdi. Bunun sonrasında bu taşımalarla ilgili kalkış/varış indirme/bindirme ara durak vs. gibi şartların mülki idare amirlerince düzenlenecek olması biraz mevzuat aşımı şeklinde görülüyor. Üstelik bunlar belediye alanı içi taşımalarla sınırlı olmayıp diğer illerdeki şehir merkezlerine yapılacak taşımaları da kapsar görünüyor.

Bunlar Karayolu Taşıma Kanunu ve Yönetmeliğinde düzenlendiği ve bu yönde bir yetki devri öngörülmediği halde bunların bu şekilde olması hem Kanun ve Yönetmeliğin hem de belediyelerle ilgili kanunlardaki belediyelerin haklarına aykırı görünüyor. Zaten de işin ilginç tarafı yükümlülükler arasında olan bir maddede hiçbir yükümlülükten söz edilmemiş olması da ayrıca ilgi çekici.

Bu arada B1 ve D1’lerin büyükşehir alanında taşıma yapmaya uygun olup olmadığı ve kanun ile yönetmeliklerin belge alma şartlarında yer almayan hususlarının genelge gibi alt düzenleme ile getirilmesi mümkün müdür, düşünülmesi gerekir. Yapılan açıklamalara göre bu genelgeye kaynaklık ettiği düşünülen 41’inci maddesinin 16’ncı fıkrasının konuyla ilgili tüm mevzuata, özellikle de Yönetmeliğin kendisine uygunluğunu düşünmek gerekmiyor mu?

Son sözler

Genelge, Yönetmeliğin 41’inci maddesinin 16’ncı fıkrasını ön şart olarak görüyor. 41’inci maddenin 16’ncı fıkrası, taşımacının havalimanı işletmecisi ile sözleşme imzalamış olmasını gerektiriyor. Peki, havalimanı, işletmesine başvuran herkesle aynı sözleşme yapmak zorunda mı? Bence yapmalı. Aksi halde Taşıma Kanununa hizmetten eşit faydalanma ve taşımaların serbest rekabet ortamında yapılması şartları ihlal edilmiş olmaz mı?

Aynı düşünceler Bakanlığa iletilecek taleplerin izin için değerlendirilmesi sırasında da karşımızda duracaktır. Bakanlığın gerekçe göstermeksizin veya arz talep yok diyerek arz talep dengesini göstererek, bazı taşımacılara izin vermemesi veya havalimanı taşımacısının bu yöndeki görüşlerini esas alarak sınırlı sayıda belge sahibine izin vermesi taşımaları engellemek, serbest rekabeti engellemek şeklinde olmayacak mı?

Bitirirken bir hususu da hatırlatalım. Genelge ile büyükşehir alanında, büyükşehrin izni olmaksızın A ruhsatlı havayolu unsurları veya Yönetmeliğin 41’inci maddesinin 16’ncı fıkrasına göre yapılacak bir taşımadan söz ediliyor. Trafik Kanununu uygulamakla görevli olanlar belediye iznini zorunlu gören Ek 2 maddeye göre, bu taşımalara, bunlardan şehiriçi olanlara cezai işlem yaparsa bir hukuksuzluk olur mu? Bana göre hayır. Hatta bunlar işlem yapmadıklarında görev ihmali yapmış olmazlar mı? Hele bir de bu ihlallerin hoş görüldüğü ve kendi izin haklarının ihlal edildiği şikayet veya müracaatlar olursa ne yapılacak? Geçelim bu işleri mi diyorsunuz, diyebilirsiniz tabii.

Yolcu taşımacılığının en problemli konularından birini bu yazıda ele almaya çalıştım. Diğerleri olan otomobille yolcu taşımacılığı ile D4 belgesiyle iliçi kısa mesafeli yolcu taşımacılığı konularına da başka yazılarda yer vereceğim. Bu arada, ben hukukçu değilim. Bu düşüncelerimde ve açıklamalarımda yanılıyor da olabilirim, ama yanıldığım yerleri de öğrenmek isterim, bunu bilmekten de memnun olurum. Tabii ki ‘yanlış düşünüyorsun’ değil, niye yanlış düşündüğümü anlatmak kaydıyla.

Yönetmelik yazıma ilişkin yorumlar arasında önemli sayıda kişinin havalimanı taşımalarını ele almamı istediğini, bu yazıyı hazırladıktan sonra öğrenmiş oldum. Bu kadar da denk gelmeye ne nedir bilmiyorum, ama memnun da olduğumu söyleyebilirim.

Yorumlar (1)
Akcan 3 yıl önce
Bu kadar çok yorum niyemi geldi kendini bilmez amacı dışında şirketler d2 belgesini araçlara kiraya veriyor sonra bu araçlar kendine bireysel çalışıyor da ondan bu belge ticaretinin önüne geçilmesi şart bana göre
banner117
15
açık
banner159