07.05.2013, 09:31

Serbest piyasa ve rant arzuları

Serbest piyasanın ne olduğu veya ne olmadığı konusunda sıkça yazılar yazıyorum, ama tekrar yazılması gerekiyor. İnsanların, genelinde “serbest piyasa terbiyeciliği” olduğu sürece ve bazı devlet bürokratları da zaman zaman aynı rüzgara kapılınca tekrar yazmak şart oluyor. 

Serbest piyasanın özü

Serbest piyasada hangi malların, kimler tarafından, ne kadar arz ve talep edileceğinin piyasada belirlenmesi esastır. Serbest piyasadaki arz ve talep miktarına göre de fiyat oluşur. Esas olarak devlet arzı, talebi ve fiyatı belirlemez. Sadece planlar yapıp bunları gerçekleştirici politikalar uygulayabilir. Bunun da özü destek, teşvik gibi kolaylıklardan faydalandırma veya faydalandırmamadır. 
Üretim dışında bir malın ithal veya ihracına ilişkin suçlar da benzer şekilde yorumlanabilir. Tabii, ithalatı zorlaştırma ve ihracatı desteklemede ikili ve çoklu uluslararası kurallara uyma zorunluluğu vardır.

Serbest piyasa zorunlu değil ama…

Serbest piyasa yanlısı olmak zorunda değilsiniz. Buna karşı çıkabilir, hatta siyasi ve ekonomik görüş olarak farklı olabilirsiniz ama serbest piyasayı kafanızca anlayıp ona göre yorum yapamazsınız. Hele hele devlet bürokratı iseniz serbest piyasayı Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan fazla bilip onun yanlışlarını düzeltme çabası içinde olamazsınız. 

Ulusal menfaat edebiyatları

Serbest piyasada arz fazlası nedeniyle fiyatlar düşebilir. Bazı ürünler tüketilmeyebilir. Bundan üreticiler zarar görebilir. Keza ülke ekonomisi de zarar görebilir. Örneğin kapasite boş kalabilir, akaryakıt kaybı olabilir. Bunların çözümü de gerekebilir. 
Fazladan üretilen malların ne yapılacağı düşünülmeksizin devletçe alınması artık ömrünü tamamlamış bir çözüm olsa da hala söyleniyor. Daha geçerli bir çözüm önerisi ise devletin üretime doğrudan müdahalesidir. Buna göre arzın kısıtlanması istenir. Arz miktarı yanında arz kaynağı sayısının sınırlandırılması savunulur. Böylece arz kaynağı başına üretim ve satış miktarı artacağı gibi birim üretimin satış fiyatı da yükselecektir. Böylece üretici korunmuş olup üstelik kamu da kazanacaktır. Tüketicinin durumu ve serbest piyasaya aykırılığı ise akla getirilmemelidir. Adeta merkezi planlama anlayışlı bir özel sektör modeli gibi… 

Taşımada durum…

Arz fazlası, talep azlığı, maliyet artışı, fiyat düşüklüğü gibi nedenlerle taşımacıların en azından bir kısmının zor durumda kalması nedeniyle aynı müdahale istenir. Üstelik hizmetlerin bir ayrıcalığı da vardır. Üretici sayısı ve miktarı sınırlanan mallarda, ithalat nedeniyle benzer rahatlık oluşmayabilir. Ama taşıma dahil yurtiçi hizmetlerde sınırlamalar çok daha etkili olur. 
Arz sınırlaması taşımacı sayısı veya taşıt sayısının sınırlamasıyla yapılır. Aslında taşıt sayısı sınırlanmaksızın taşımacı sayısının sınırlanması kapasite artışını engellemeyebilir. Ama taşımacı başına iş miktarı artar. Ülke kazanmasa da taşımacılar kazanabilir. 
Adı geçen sınırlamalar kriz dönemlerinde geçerli geçici sınırlamalar olabileceği gibi kalıcı da olabilir. Açıklanması zor ise de bazı nedenlerle devamlı kısıtlama istenir.

Tahditler

Geçici veya kalıcı taşıt sınırlaması da yapılabilir şüphesiz. Bu sınırlamada bir taşımacı veya taşıt sistemden çıkınca yerine yenisinin girmesi gerekir. Yeni taşıt girebilmesi için taşıt çıkışı şarttır. Halbuki taşıtların sayı olarak sınırlanması yetmiyor, bu taşıtların sahiplerince hep yenilenmesinin ötesinde hiç sistemden çıkmaması, bu yenileme hakkının devri ve satışı yoluyla başkalarına kullandırılabilmesi şeklinde bir düzen oluşmuş. Nereden, nasıl sahip oldukları belirsiz bir tapu gibi bu hak çocuklara bırakılabiliyor, istendiğinde satılabiliyor. Üstelik malın değeri düşmesin, rant azalmasın diye tahdidin genişletilmesine itiraz edilmekte hatta engellenmekte.

Tahdit gerekir mi?

Serbest piyasaya aykırılık bir yana rant veya haksız kazanç amaçlı tekliflerde şu gerçekler bilinmelidir:
• Tarifeli hatlardaki taşıtlar hat’ta girişte sınırlanmakta olup ayrıca plaka tahdidine gerek yoktur.
• Sözleşme esasına göre hizmet veren taşıtlar (öğrenci ve personel servisleri, turizm ve grup taşıma araçları) sadece iş bulduklarında trafiğe çıkmakta olup trafiği yoğunlaştırmayı ve akaryakıt tüketimini engelleme amaçlı tahdit gerekmez.
• Trafik yoğunluğunu engelleme amaçlı sınırlandırma sadece taksi türü tarifesiz araçlar için mantıklı olabilir, ama onlarda mevcut rant düzeni de çözüm değil. Artık bu düzen bitmeli; şirketleşme, kurumsallaşma sağlanmalı; tahdit ve rantlar kalkmalıdır. 
• Tahdit yapılsa bile geçici, belirli süreli olmalı ve devir hakkı olmamalı. 
• Geçici süre 10-15 yılı geçmemeli, en kötü halde gerçek kişinin ömrü ile sınırlı olmalıdır. 
• Tahdit kapsamında hak sahibi olma ihaleyle olmalıdır. Mevcutlara gösterilecek kolaylıklardan faydalanma halinde satış kesinlikle olmamalıdır. 
İstanbul Otobüs AŞ bunlara en iyi örnektir. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159