09.02.2015, 17:37

30 yaş sınırı doğru değil

Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul taşımacılığına yönelik hazırladığı taslakta yer alan servis sürücülerine 30 yaş kararı çok yanlış. Hele hele Milli Eğitim Bakanlığı gibi bir bakanlığın böyle bir şartı getirmeye yönelik bir hazırlık yapması bana göre cinayettir. İnsanlar zaten 30 yaşına geldiklerinde mesleklerini edinirler. 30 yaşına gelmiş bir adamı şoförlüğe döndüremezsiniz. 18 yaşına gelmiş adama ehliyet veriliyor.  Tamam, tecrübe kazanmak için, küçük araç kullansın. Zaten biz de bunu söylüyoruz. Yani yolcu taşımacılığında otomobil, küçük otobüs, büyük otobüs; yük taşımacılığında ise pikap, kamyonet, kamyon, tır şeklinde gitmesi lazım. Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı, bir akademisyen, onun aynı zamanda, pedagojiyi de çok iyi bilmesi lazım. Ben, Sayın Bakan’a bu kararı bir kez daha değerlendirmesini öneriyorum. 30 yaş sınırı tehlikeli bir süreci de getirir çünkü artık biz kendi sektörümüzde de çalıştıracak adam bulamayı. Çünkü küçük araçta şoförlük yapanlar daha sonra sektörümüze yöneliyor ve bizim içinde bu alanlar insan kaynağı aynı zamanda.  

İşsizlik artar

Türkiye’de istihdam alanı zaten çok dar. Giderek işsizlik artıyor.  ‘30 yaşına kadar servis araçlarını kullanamazsınız’ dediğiniz zaman işsizlik artacak. Ben şoför bulamayacağım. Bütün bunların dikkate alınması lazım. 

Her işin başı eğitim

Burada önemli olan eğitimdir. 50 yaşına gelmiş psikolojik sağlığı, pedagojik formasyonu olmayan bir insanı şoför yapmaktansa, 25 yaşında aklı başında bir adamı şoför yapmanın daha doğru olduğuna inanıyorum. 30 yaş öncesi insanları, okul servis şoförlüğüne layık görmemek de doğru bir iş değil. İnsanlar 18 yaşından itibaren şoför olabiliyorsa, buna 2 veya 3 sene sınır koyabilirsiniz. 3 sene küçük araçlarda çalış, ondan sonra ek sınavla bir üst sınıfa geç. Biz bunu hep söylüyoruz ama sürücü kursu niteliği bunu sağlamıyor.

Asıl problem sürücü kurslarında 

Esas problem sürücü kurslarının niteliksizliğinde. Bu da Milli Eğitim Bakanlığı’nın alanına giriyor. Bugünkü sürücü kurslarının biraz daha gelişmesi lazım. Küçük araçtan büyüğüne geçerken, ehliyeti yükseltmek için mutlaka ek sınavlara ihtiyaç var.  

Yani bir nitelikli sürücünün otobüs sürücüsüne, olması gereken özellikleri kazandıracak altyapının  sürücü kurslarında olması lazım. Dolayısı ile her ehliyeti her kurum vermemeli. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, yaş konusu yerine sürücü kurslarının nitelikli hale gelmesinin sağlanması ile ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Biz karayolu taşıma ülkesiyiz

Mutlaka yaptırımlar olacak, ama eğitmediğiniz insana ceza veremezsiniz, hesap soramazsınız. Sürücü kurslarımız ne kadar öğretiyor? Eğitimde uygulamalı olarak hiçbir şey yapılmıyor. Yollarımızdaki kazaların nedeni de eğitimsizlik, sorumsuz sürücü kurslarının verdiği ehliyetlerin sonuçlarıdır bunlar. 5 milyon motorlu ticari taşıt var Türkiye’de. Bunların sürücüleri doğaçlama ile yetişiyor. Kaza yapa yapa öğreniyorlar şoförlüğü. Bu da Türkiye’ye ağır bir fatura çıkarıyor. Hepimizi trafik kurbanı olabiliriz, oluyoruz da. Senede 10 bin insan trafik kazası sonrasında  ölüyor. Tüm bunlar Milli Eğitim Bakanlığının olaya çok daha farklı bakmasını gerektiriyor diye düşünüyorum. 
Servis filolarında özmal oranı
Öte yandan gündemde servis filolarına yüzde yirmi özmal araç oranının getirilmesine yönelik UKOME’nin çalışmaları var. Bu da doğru bir düzenleme olmayacak. Ben bugün, servis tedarikçisi olarak servisçi alıp çalıştırıyorum, kuralları ben koyuyorum. Kurallara uymadığı zaman iptal ediyorum. Onun için o alanda da bir sıkıntı olduğuna da inanmıyorum. Ben, personelimi taşıtmak için çağrı yapıyorum, şartnameyi hazırlıyorum. Uymadığı zaman da iptal hakkı elimde. Onun için servisçi sağa sola kaçamaz. Ben kurumsallığın özmal ile olacağına inanmıyorum. Akılla, mantıkla, eğitimle, yönetmeliklerle, ticari anlayış ile olur ancak. Benim illaki otobüsüm olması gerekmiyor ki. Ben çok iyi otobüs yöneticisiyim, çok iyi bir firma kurup yönetebilirim. Organize bir firma olabilirim. Bugün UTİKAD taşıma organizatörü. Onlara bir yatırım mecburiyeti getirebiliyor musunuz? Bence mevzuata bu bakımdan bakmak lazım. 

Cezalar…cezalar 

Bir de bizim canımızı yakan cezalar var. Bir yolcu biletinde TC numarası yok diye 900 lira ceza yazacaksınız. Bu standartlar neden sadece karayolunda? Vatandaş, kendi kimlik numarasını yanlış beyan ederse ben niye sorumlu oluyorum?  Bir de, 1 Nisandan itibaren tarifende olan seferi yapmazsan ceza verilecek. Peki, yolcu yok. Ver bana yolcuyu, taşıyayım. Bu anlayışla ulaşımda verimliliği nereye koyacaksınız? Sektör olarak aklımızı başımıza toplayalım. Sağ olsunlar, gerek Bakan Bey gerekse Talat Bey üç ay ertelediler ama 3 ay yetmez. Diğer taşıma modlarında olmayan birtakım düzenlemeler neden bize dayatılıyor? Uçaklar seferleri iptal ettiği zaman zorunlu olarak bunlara ceza yazabiliyor musunuz? Peki, bizde niye var, neden? Ne işe yarayacak 18 yaşından küçüklere bilet satmaya ceza gelecek. İnternetten alan yaşını büyük yazdı ne yapabilirim? Artık sanal dünyayı algılamadan yapılan bu hazırlıkların doğru olmadığına inanıyoruz biz. 18 yaşındaki insan elektronik sistemi kullanıp bilet alabiliyorsa, biz onu sorgulama hakkına da sahip değiliz. 

Ulaştırma Bakanlığı, karayolu taşımacılığı için uğraştırma bakanlığı, engelleme bakanlığı veya cezalandırma bakanlığı haline gelmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanı, ‘biz, milletin efendisi değil, hizmetçisiyiz’ diyor. Birileri kendini milletin efendisi gibi görmemelidir. Birlikte güzel şeyler yapalım. Çözümleri esas noktalarında arayalım diye düşünüyorum. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159