28.03.2016, 14:58

Az pirim, az güvence

Sigorta mevzuatında yenilikler getirecek düzenleme TBMM gündeminde. Ama Meclise sunulan düzenlemeyi incelediğimizde sigorta mevzuatının sulandırılmaya devam ettiğini görüyoruz. Sigorta şirketlerinin zorunlu sigortalardaki zararları bahane edilerek, total sigortalarda maliyet artışlarına neden olacak birtakım düzenlemeler yapılıyor. Zorunlu sigortalarda “ne kadar ekmek, o kadar köfte” dönemi geldi herhalde. Yani bu sigortanın hiçbir anlamı kalmadı. Sigorta bir var, bir yok hale geldi.

Bu sulandırılmış ortamda, trafikte kaza sonrası güvenlik tamamen yok olacak, hatta netameli tartışmalı bir hale gelecek diye düşünüyorum.

Bir koyundan bir post çıkar. Şu anda yapılmak istenen bir koyundan daha fazla post çıkarmanın yollarını aramaktan başka bir şey değil. Sigortalardan bol miktarda kazanacaksın, ama fedakarlık yapmayacaksın, bu olacak şey mi? Kasko ve zorunlu trafik sigortalarının birleşmesi daha mantıklı bir şeydi. Artık ne kadar prim o kadar teminat dönemi başlıyor sigortacılıkta.

Kapsamı daraltıyorum demekle olmuyor

Risklerimiz halen devam ediyor, herhangi bir indirim yapılmadı. Sigorta kapsamı daraltıldı, insanların sigorta konusundaki güvenceleri azaltıldı. Bu da kabul edilebilir bir durum değil. Zorunlu sigortalarda, karşı tarafa verilen hasarlarla ilgili tercih hakkı hasarı veren tarafa verilmemeli. Yani ben kapsamımı daraltıyorum, şu kadar zorunlu yapıyorum, karşı tarafa verdiğim zarar çok fazla ama ben bu kadarını garanti ediyorum gibi bir dönem gelir ki bu da insan haklarına aykırı bir durumdur diye düşünüyorum. Ben böyle anlıyorum bunu, belki yanlış anlıyorum birilerinin bu konuda bizi ikna etmesi lazım.

Ne kadar prim, o kadar güvence

Karşı tarafın teminatı yoksa verdiği prim azsa, bana verdiği zararı karşılamayacak kadar sigorta yapmışsa; ben adama dava açacağım, adamda da yoksa ben mağdur olacağım. Bundan bu sonuç çıkıyor. Dolayısı ile ne kadar prim o kadar güvence. Yani bana çok hasar verdin, azını karşılıyorum… Gerisini de varsa veririm, yoksa vermem anlayışına geliyor. Bu da hak ihlaline giriyor. İnsan haklarına aykırı. Bana birisi zarar verdiğinde, onun tamamını karşılayacak güvenceyi ortaya koyması lazım. Bana göre bu konunun irdelenmesi lazım, tarafların dinlenmesi lazım. Tek boyutlu, tek taraftan alınan fikirlerle veya bilgilerle bu konunun kotarılamaz. Yüzde 20’si sigortasız trafiğe çıkan taşıtların riskleri bir tarafa, sigortalı olanların riskleri devam edecektir bu durumda. Ben, karşı tarafın borcu varsa, aracı hacizliyse, başka bir varlığı yoksa mağduriyetimi nasıl gidereceğim? O zaman trafik güvenliği fonunu artırsınlar.
 
Trafik Güvenliği Fonu

Trafik güvenliği fonu aslında sigorta güvenliği fonu olmamalı. Trafikteki mağdurların sorunlarını gideren bir trafik güvenliği fonu oluşması lazım. Trafik güvenliği fonunun amacına uygun bir şekilde oranının artırılması gerekir. Sigorta şirketlerinin ve prim ödeyicilerinin fedakarlık yapmalı. Trafikte sigortasız taşıtların verdiği hasarların giderilmesi konusunda sorunu mahkemelerle çözmek mümkün değil. Duruşmalar 3 sene 5 sene sürüyor. Bu konuyu tamamen güvence altına alıp insan haklarını korumak lazım diye düşünüyorum. Onun için trafik güvenliği fonunun artırılmasını istiyorum. Bu fon, batan sigorta şirketlerinin kurtarılmasında kullanılıyor bildiğim kadarı ile. Oysa trafik güvenliği içinde olmak için o fona daha fazla para aktarıp trafikte sigortası olmayanların, sigorta poliçeleri yetersiz olanların, teminatları az olan taşımacıların veya taşıtların risklerinin azaltılması konusunda bu fonun devreye girerek genel bütçeye aktarılması doğrudur. Bu fonun batan şirketleri kurtarmaktan çok, mağdurların mağduriyetlerinin giderilmesinde kullanılması gerekir. Bu düzenlemelerin, sil baştan bizlerin de görüşleri alınarak yeniden yapılması gerektiğine inanıyorum. Yeni bir düzenleme yaparken, özellikle taşımacılık iş kolunda faaliyet gösteren 5 milyon taşıtı temsil eden sivil toplum örgütlerinin çözüm önerilerinin değerlendirmesinde yarar var diye düşünüyorum.
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159