07.12.2015, 16:43

Akaryakıttaki sorunun çözümü Meclis’te bulunabilir

64. Hükümetin programındaki ulaştırma ve lojistik ile ilgili bölümü gazetemiz Taşıma Dünyası’nda da okudunuz. Geçmişteki hükümetlerin yarım bırakılan projelerinin tamamlanacağını görüyoruz. İlk bakışta, karayolu ile ilgili bir şey yok gibi gözüküyor, ancak yeni otoyollar yer alıyor programda. Yapılan her otoyol, karayolu yolcu taşımacılığının kolaylaştırılması, kazaların azaltılması anlamına gelir, böyle değerlendirmek lazım. 
Hızlı tren ve uçak alanında yapılacak yatırımlar, otobüsçülerin aleyhinde değerlendirilemez. Biz hükümetin kara, deniz, hava ve demiryolu taşımacılığında eşit mesafede ve hepsini beraber kalkındırması ile ilgili bir yol almasını istiyoruz. Devlet hepimizin devleti. Sadece, demiryolcunun, sadece denizyolcunun değil. 

Kanunla düzenlendi… 
Devlet hava taşımacılarına ÖTV’siz mazot veriyor de bize neden vermiyor? Binali Yıldırım’ın Bakan olduğu ilk hükümet hava taşımacılığını özel sektöre açtı. Türkiye’de yaşanan bir sistemden bir başka sisteme geçişin sancıları çekiliyor. 2004 yılındaki 4925 sayılı Kanun çıkmadan önce karayolu yolcu taşımacılığının durumu ile bugünkü durumu arasında fark var. Firma sayısı azalmış, birçok firma devreden çıkmış ama kurumsallaşma artmış. Kanunla firmalara getirilen Mesleki yeterlilik, mali yeterlilik ve mesleki saygınlık kuralları ağır aksak da olsa işlemeye başladı. 

Ben Uluslararası Karayolu Yolcu Taşımacıları Birliği’nin (IPRU) kuruluş çalışmaları sırasında, Genel Başkan Yardımcımız Ali Çıkkan ile birçok yeri gezdik. Otobüsle yolcu taşımacılığında en iyi Avrupa ülkesinden bile 20 yıl ilerideyiz. 

Onlar Bakanımızın ve Talat Aydın’ın yaptıkları reformları örnek almaya çalışırlarken, biz de kendi içimizde nasıl çatarız diye bahane arıyoruz. Yani programa, otobüsçü gözü ile baktığınızda birçok eksiklik görebilirsiniz, ama ben kara, deniz ve havayolu taşımacılığının birlikte geliştiğinde, birinin diğerinin rakibi olmayacağı inancındayım. Turizm sektörü güçlendikçe, seyahat kat sayısı arttıkça otobüsçüler de büyük pay alır. Nitekim havaalanı sayısı 56’ya çıktı, birçok merkezde hızlı tren başladı. Öbür taraftan seyahat kat sayısı artmış… Otobüsün de yolcusu artmış, onların da. Sadece eksik olan bunlar arasındaki entegrasyondur. Hükümet, entegre taşımacılığı savunmakla birlikte yasal altyapılarını da oluşturmalıdır. Programda yeni otoyollar, yeni köprüler, yeni duble yolların yapımı da öngörülüyor. Mesela Körfez Geçiş Köprüsü, İstanbul-İzmir yolunu eziyet olmaktan çıkarıp zevk haline getirecek. Dolayısıyla otobüsçüler de bu kalkınmadan pay alacak. 

Bizim devletten istediğimiz 
Deniz taşımacılığı daha yokken, yat sahiplerine yaptıkları ÖTV indiriminin şehirlerarası tarifeli taşımacılık yapan otobüslere de uygulanmasını istiyoruz. Sayın Bakanımız İDO’dan gelip Ulaştırma Bakanı olduğunda, deniz taşımacılığına vefasını gösterdi. Bunu takdir ediyoruz, ama haklı olarak biz de istiyoruz. Sayın Bakan, o zaman, ‘denizyoluna 250 milyon dolarlık bir iyileştirme yaptık’ demişti. Yani deniz taşımacılığında, yat sahiplerine ÖTV’yi sıfırlayınca, onların kullandığı akaryakıttaki toplam ÖTV’nin miktarı 250 milyon dolarmış. Devlet, Türkiye’de özel taşımacılık mı, otobüslerle tarifeli yolcu taşımacılığı mı kararını vermelidir. Bireysel taşımacılığın değil, toplu taşımacılığın koruma altına alınması lazım. Sayın Binali Yıldırım’a defalarca rapor gönderdik. Kendisi de bu raporların doğruluğuna katıldığını, basın yoluyla kamuoyuna açıkladı. 

Bir yılda, bir otobüsün ne kadar akaryakıt kullanacağı belli; yılda 80-90 bin litre akaryakıt kullanıyor. 9 bin otobüsün, kullandığı akaryakıttaki ÖTV’nin yüzde 50’sinin iade edildiğini düşünelim… Her bir otobüsün yıllık iade oranı yaklaşık 20 bin dolar tutuyor, toplamı 180 milyon dolar eder. Otobüsçülere yüzde 50’lik bir iyileştirme de yaklaşık o kadar tutar. Eşitlik o zaman sağlanmış olur. Sayın Bakan bu konuda bize hak veriyor ama ya devletin maliye politikası ya başka sebeplerden dolayı; belki de kötü örnek oluruz korkusu ile bizim bu talebimiz henüz ciddiye alınmadı. Bunu Sayın Bakanımızın önüne bir kez daha koyacağız.

Belli bir limit…
Meclis araştırma raporlarına göre tarifeli taşımacılıkta yüzde 62 kaçak akaryakıt var. Bu oran üzerinden; devletin hem akaryakıtın kendisinden hem vergisinden, KDV’sinden, ÖTV’sinden kaybı yaklaşık 750 milyon dolardır. Bize 160 ile 200 milyon dolar arasında iyileştirme yaptığında otobüsçünün bunu dışarıya satması mümkün değil. Çünkü yıllık kullandığı akaryakıt  belli. Belli bir limit verilir, o limit içerisinde indirimler yapılır. Bizim sektör olarak kazancımız 200 milyon dolar olacaksa, devletin 700 milyon dolar olacaktır. Biz bunu daha önce Gelir İdaresi Genel Müdürlüğü’ne izah ettik. Bizim kaçak akaryakıtı kaldırmamızı şart koştular. Kaldırmamız için bu lazım. Böylelikle kaçak akaryakıt ile yasal akaryakıt arasındaki makas da kapanacağı için arada 100 lira, 200 lira fark olsa bile, otobüsçü ne olduğu belirsiz ve faturasız bir akaryakıtı alacağına, ne olduğu belli ve kaliteli olanı kullanır. Dolayısıyla devlet, bizden çok karlı olur. Devletin bu konuda adım atmasını bekliyoruz. 

Roboski olayı çok konuşuluyor. Bu, Doğu Güneydoğu’da yaşayan insanların devletle ilişkisi açısından kırılma noktası. O zaman da söyledim. Onların katili, bana göre, yüksek ÖTV’dir. ÖTV olmasa, insanlar kaçakçı olup sınırın öbür tarafına gidip tencere ile tava ile mazot getirmez, dolayısıyla da terörist zannedilip öldürülmezdi. 

Verginin vergisi…
İkincisi bir sorun daha var: Hadi, diyelim ÖTV’nin kaldırılması devletin pek işine gelmiyor, gelir-gider dengesi bozulacak diye mazeret öne sürülüyor. Peki, ÖTV’den kaynaklanan KDV ne oluyor?
Katma Değer Vergisi, (KDV) aldığınız bir hizmetin ya da malın katma değerini vermek. Aldığım akaryakıtın KDV’sini ödemek benim görevimdir. Pek iyi de ÖTV’nin KDV’sini niye ödeyeyim? Ben zaten kullandığım akaryakıtın nakliyesi ve bayi kârı da dahil üzerine düşen bütün vergilerini ödüyorum. Buna bir de ÖTV ekleniyor ve onun da KDV’si alınıyor; yani verginin vergisi… Halbuki akaryakıt+ÖTV+KDV, olursa adil bir şey olur. İnanıyoruz ki yanlış hesap Bağdat’tan döner. 
Bu ÖTV yasası, KDV yasası ne ise devletin aldığı vergisinin vergisinin de kullanıcıdan alınması hukuki değil. Bence birkaç tane hukukçu ile bunu Anayasa mahkemesine olmazsa uluslar arası mahkemesine taşımak lazım. Bizim devletimiz bizi bu yollara başvurmak zorunda bırakmasın. Biz başvurmak da istemiyoruz yani. Hukuki değil bu. Bunu en iyi bilen bu hükümettir. Dolayısı ile bu konuda adımlar istiyoruz. 
Otobüsçüler Meclisine seçtiğimiz Ak Parti milletvekili Mustafa Ilıcalı ile Sayın Bakan Binali Yıldırım el ele vererek bu yanlışlığı düzeltebilirler. Kendilerinden destek istiyoruz. ■
Otobüsçülük sektörünün duayeni Has Turizm’in kurucusu değerli insan Mehmet Selim Kara’ya rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dilerim.
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159