14.04.2022, 11:39

Güç kimde?

Sektörün meslek erbapları için, “şoför koltuğuna bir kez poposu değen, kolay kolay bu meslekten uzaklaşamaz” denir.

Bir kaptan, sadece onun dikkat ve tecrübesine emanet edilmiş yolcuları taşımaz. Hem onlar hem de ailelerine karşı taşıdığı sorumluluğun yanı sıra işini layıkıyla yapmanın gururunu da birlikte taşır. 

Pek çok yörede insanlar, anne, baba, eş ya da çocuğunu, sağ salim ulaştırması ve teslim etmesi için otobüs kaptanına özellikle ricada bulunur. Yine değerli eşyalarını otobüs ile gönderen insanlar şoföre güvenir ve teslim ederler.

Çok değer verdiğim büyüklerimden biri “İnsanlar, otobüs şoförüne, canını, malını, namusunu teslim edebilmeli” derdi. Genetiği böyle gelişen bir sektörün çekirdeğinde, bu güvenin halâ var olduğunu biliyorum. 

1963 yılında kendine emanet edilen delikanlıyı, Galatasaray Lisesine kadar götürüp kaydını yaptıran ve ebeveyni gibi sahip çıkan Varan Turizm’in kurucusu rahmetli Hüseyin Nevzat Pekuysal’ın davranışını anlatan hikâye internette pek popüler oldu. 

Ben de uzun zamandır yazma dışında bir görevim olmasa bile sektöre olan ilgimi sonlandıramıyorum. Bugün hâlâ yoldaki araçların yolcularını saymaya çalışıyorum. Yolda kalmış bir otobüs görmek canımı sıkıyor. Yolda kalan veya kaza yapan otobüsün markasından çok, işletmeci logosu çok daha ön planda olduğu için ilgili-ilgisiz herkes, “Aa, xxx firmasının otobüsü yolda kalmış veya kaza yapmış” deniyor. 

Otobüsün yolda kalması üretici ve işletmeciler için kabul edilemez bir durumdur. Çünkü üretici ve işletmecilerinin en önem verdiği ilk iki ana unsur konfor ve güvenliktir. Yolda kalan bir otobüs hem üretici hem de kullanıcı için bu iki imajı da yerle bir eder. Bu yüzden kaza yapan araçların logoları kapatılmaya çalışılır. Yolda kalmak her zaman sıkıntı yaratır. Bu durum, yolcu, gönderici ve karşılayan için geçerlidir. Peki, yolda kalan araçlar eskidiği, yenilenemediği için mi sorun çıkarıyor?

Otobüs firmalarının araç güncelleme periyodları ile ilgili eleştirilerde bulundum geçmişte. Hâlâ iddiam odur ki, 1-2 yılda otobüs eskimez. Faydalı kullanım sürecinin, en az beş yıl olması gerektiğini iddia ettim. Geçmişte bir ara 18 aya kadar düşen bir araç yenileme furyası vardı ki, çok anlamsızdı ve yıkıcı bir durum oluşturdu. Ne acıdır ki, bazı yazıhaneci ve ayakçılar, otobüsün marka ve modelini kullanarak avantaj sağlamaya çalışırlardı. Otobüsçüye zarar veren davranışlardan bir tanesi de budur. 

Bir otobüsçünün peşin araç almasını beklemek hayalcilik olur. Otobüsçü kullandığı aracını peşinat olarak sayar, üzerine borçlanır ve çalışarak bunu ödemeye çalışır. Gündemde kalabilmek, aracının güncelliğini yitirmesini önlemek için böyle yapmak zorundadır ve bu yüzden de her zaman borçludur.

Ekonomik verilerin, kazanç ve maliyet dengesinin olumsuz değiştiği son zamanlarda, politika faizi ile gerçek piyasa faizinin farklı olması, ayrıca kurların azması da fiyatları tırmandırdı, makas otobüsçü aleyhine açıldı. Bu sebepten bireysel otobüsçülerin neredeyse hiç kalmadığına inanıyorum. Bunun yerine firmalar ön plana çıktı, bireyseller de maraba durumuna düştü.

Eğer yolda kalan otobüsler firmaların ise bu bir ayıp, maraba durumuna düşen otobüsçünün ise daha vahim. Güncelleme yapılamıyorsa bile, bakım ve onarımından asla imtina edilmemesi gereklidir. 

Havada arızalanan bir uçak için sonuçların ne olacağını herkes bilir. Ölümle sonuçlanması kaçınılmaz bu durum, yolda kalan otobüs için daha farklı değildir. Can kaybı olmasa bile büyük bir imaj ve prestij kaybı olur. Otobüsçü her zaman diri, aktif ve zinde; otobüsler de her zaman bakımlı, verimli ve güncel olarak kalmak zorundadır.

Tip, renk ve logo olarak üniform bir hale gelen filoların dış görünüşleri kadar içlerine de önem vermesi gerektiğine inanıyorum. Güvenlik, imajdan önemlidir. Geçen sayıda yazdığım gibi her ne sebeple olursa olsun motoru ve şanzımanı dağıtmamaya dikkat etmekæ lazım. 

Türkiye’deki otobüs meslek örgütlerinin farkında olması gereken bir şey, toplam sermaye, işgücü, üretilen katma değer ve sarf malzemesi olarak bir araya gelindiğinde Türkiye’nin en büyük holdinglerini sollayacak kadar büyük olduğudur. Buna tedarikçiler ve yan kollarını dâhil etmiyorum bile. Bunun farkına varılsa, her şey değişecek. Farkındalığı yaratacak olanlar tüm kalıpları kırabilir.

Son olarak, “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” demiş Atam, gençliğe. Bu ifadeyi alanımıza uyarlarsak, şimdi (muhtaç hale düşmemek için) sahip olunan gücün farkına varılıp, silkinip sektörün kendine gelme zamanı…
Unutmayalım ki “Zamanın ruhunu” yakalamak ve hatta kaçırmamak önemlidir… ■

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159