08.01.2018, 11:50

Otobüsçülükte değişim var mı?

2017’nin bitip 2018’e girilmesiyle, gazetelerde pek çok kişinin 2017 yılını değerlendirdiğini ve 2018’e ilişkin beklentileri ile tavsiyelerini sıraladığını görüyoruz. 2017’nin pek iyi bir yıl olmadığını, buna rağmen ayakta kalmanın başarıldığını söyleyenler epey var. Sonuç bu ise, buna pek de başarı denemez. 2018 için de birlik beraberlikten söz edenler, değişimden söz edenler, yeni hesaplardan söz edenler çokça… Peki, bunlar ne yapılacağını anlatmış oluyor mu? Bence hayır. “Onlar kötü, ben iyiyim” deme niyetim yok, ama bir de ben düşüncelerimi yazayım.

Formül basit
Otobüsçü, hatta tüm ticaret aleminin başarı formülü basit ve bir tanedir: Toplam gelirleri arttırmak, toplam giderleri azaltmak. Gelirleri arttırmak deyince de iki büyüklük var: Birisi birim satış fiyatı, yani yolcu taşıma fiyatı… İkincisi ise satılan hizmet miktarı, yani taşınan yolcu miktarı. 2017 yılında ne kadar yolcu taşındığını, bunun iyi mi, kötü mü olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Fiyatlarda ise elimizde yoruma muhtaç da olsa bazı veriler var. Bu arada, konuyu hem yolcu taşımacılığı sektörü hem de firma bazında ele alabilirsiniz. 

Enflasyon verileri
TÜİK, her ayın başında aylık ve yıllık çeşitli veriler yayınlıyor. Ocak ayı başında, hem Aralık ayının hem de geçen yılın verileri yine yayınlandı. Tabii, bu ayki veriler tüm 2017’nin yıllık verileri oluyor. Buna göre, ülkemizde yıllık yüzde 11,92 tüketici enflasyonu, yani genel fiyat artışı var. Bizden daha kötü olan 3-4 ülke dışında maalesef en kötüler arasındayız. 
Sektörlere göre bakıldığında, yıllık yüzde 18,24 ile ulaştırma enflasyonun en fazla olduğu ana harcama grubu oldu. Yani ulaştırmada 2018’de fiyatlar ortalama olarak yüzde 18,24 yükselmiş. Üstelik ulaştırma, yüzde 16,31 ile gıda ve alkolsüz içeceklerden sonra (yüzde 21,77) ikinci sıradaki ağırlıklı harcama grubu durumunda. Ağırlığı fazla olan ulaştırmadaki yüksek enflasyon ülke enflasyonunun yüksek olmasında önemli bir rol sahibi. 

Fiyatları kim arttırdı?
Ulaştırma sektörü içinde hem yolcu hem de yük taşımacılığı yer alıyor. Bunların her birindeki fiyat artışlarını ayrı ayrı bilemediğim için paylarını veya suçlarını, belki de başarılarını yazamıyorum. Keza adı geçen enflasyon içinde kara, hava, deniz ve demiryolu modlarındaki tüm taşımaların payı var. Her birisinin payını da bilemiyorum. Bunların ötesinde karayolu yolcu taşımacılığında enflasyon, yani fiyat artışı benim için belirsiz. 
Bilindiği gibi karayolu yolcu taşımacılığı içinde belediye denetimli şehiriçi yolcu taşımaları ile serbest rekabete tabi şehirlerarası yolcu taşımaları var. Bunların durumları da belli değil. Bildiğimiz tek rakam var: Yüzde 18,24.

Otobüsçülüğün falı
Eğer otobüsçüler bu yıl içinde fiyatlarını yüzde 18,24 kadar arttırmış iseler ortalamaya eşit olurlar. Yani fiyat artışları herkes kadar iyi veya herkes kadar kötü olur. “Biz fiyatları bu kadar artırmadık veya artıramadık, yüksek enflasyonda biz sorumlu değiliz” diyebilirler. Eğer böyleyse başkaları yüzde 18,24’ten fazla arttırmış, otobüsçüler bu ortalamayı düşürmüşler demektir. Acaba biz fiyat artışının sorumlusu değiliz demek bir başarı, bir marifet mi? Eğer “fiyatlar yerinde sayıyor, para kazanamıyoruz, zarar ediyoruz” diyorsanız, bu marifet ya da başarı değil, başarısızlıktır. 
Bu başarısızlığı diğer taşımacıların rekabetiyle açıklamak mümkün, yani “herkes düşük fiyat uygularken ben nasıl arttırayım” modu. Bilmelisiniz ki, birileri fiyatlarını yüzde 18,24 veya üzerinde artırmış. Yine bilmelisiniz ki, onlar da rekabet içinde bunu gerçekleştirmişler. Onların başardığını siz de başarabilirsiniz, başarmalısınız. 
Devlet size “bir araya gelip fiyatları artırın, bana bildirin, ben uymayanın kellesini koparırım” diyerek fiyatların artırılmasını sağlamayacaktır. Sakın ola ki, bana “kolaysa sen yap” demeyin. Bunun yapılış yolunu yapanlardan öğrenin. 

Övünme-şikayet çelişkisi
Fiyatlar yerinde sayıyor, para kazanamıyoruz diyenler iş övünmeye gelince halka ucuz hizmet sunuyoruz diye hava atıyorlar. Şüphesiz ki, yoksula, dar gelirliye ucuz hizmet sunmak çok önemli, ama para kazanmak için yapılan ticarette böyle bir ekonomik başarı yok. Fiyatlarınızı yeteri miktarda artırmanın ayıbı yok. Düzen böyle. Biz, halka ucuz hizmet verdik diye övündüğünüz başarınız karşısında devletten pek bir şey alamayacağınızı bilin. Belki bir “aferin” alırsınız. 

Maliyetlere gelince…
Bunun içinde de özetle üç başarı düşüncesi var. Birincisi; gider kalemlerinizin sayısını azaltmak, yani zorunlu olmayan harcamaları kesmek. İspanya’da bazı gider kalemlerinin en azından bazı taşımacılar için olmadığını görüyoruz. Devlet yasaklasın veya hep birlikte karar alalım, çözümü de yok. Herkes kendi kararını verecek. İkincisi; ortadan kaldırılamayan gider kalemlerinde gider miktarını düşürmek, daha az yakıt, daha az personel, daha az amortisman gibi… Bunda teknolojiden gelen bazı kısıtlarımız var. Keza günümüzün medeni toplumunda, insanlardan köle gibi faydalanamazsınız. Belki insanı ve diğer girdileri daha verimli kullanabilirsiniz, bunun sağlanmasını da devletten isteyemezsiniz, siz başaracaksınız. Çok kişi istihdam edip, istihdam sorununun çözümüne katkıda bulunuyoruz diyerek bunun maliyetlerinden şikayet etmemelisiniz. Bunun makul kısmını devlet istihdam teşviki verip yükünüzü kısmen hafifletiyor. Dolaylı ve dolaysız çalışan sayısını otobüs başına böldüğümüzde ülkemizde İspanya ve Avrupa’ya göre daha yüksek rakam çıkacak. Bunu değerlendirmek size kalmış. Üçüncüsü ise; kullandığınız girdilerin birim fiyatını düşürmek. Bunun da bazı yolları ve bazı kısıtları var: Köle gibi çalıştıramayacağınız insanları, yok pahasına da çalıştıramazsınız. 

Akaryakıt maliyetleri
Akaryakıt en önemli maliyet kalemi; hem tüm taşımalarda fazla tüketiliyor hem de karayolu taşımacılığında girdi birim fiyatı yüksek. Ülkemizde, bu yüksek fiyattan şikayet edip ‘dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz’ demek yaygındır. Bu doğru veya doğruya yakın olsa da petrol üreticisi zengin ülkeler dışında hemen tüm ülkelerde akaryakıt fiyatları yüksektir. Bizim üstümüzde veya altımızdaki ülkelerle fiyat farkları çok sınırlıdır; İspanya ve Avrupa da öyle. Üstelik mukayese edeceğimiz tüm ülkelerde hava, demir ve denizyolu taşımalarında akaryakıt kolaylığı var. Bu da fiyatları çok aşağılara çekebiliyor. 
Karayolu için normal bulduğum akaryakıt fiyatlarını otobüsçüler için normal bulmadığımı belirteyim. Ülkemizde ve her yerde otobüsçülük, toplu taşıma sayılmalı ve akaryakıt-vergi gibi kolaylıklardan faydalandırılmalıdır. Akaryakıtta indirim ve yüzde 18 yerine yüzde 8 KDV konusunu çok işledim. Ülkemizde otobüsle toplu taşımaya bir ödül değil, istenmeyen pahalı köprü ve otoyollardan zorla geçirme gibi bir ceza uygulanıyor. 
Gelecek yıl değişik olacak mı? Ben pek ümitli değilim.  Şimdiki yazı ve sözlerdeki düşünceleri tekrar duyacaksınız. Ben de bu yazıyı saklayıp belki 2019’da tekrar yayınlayabilirim. Bir yılı beklemek istemeyenler 2017 başındaki yazılara bakarlarsa, haklı çıkıp çıkmayacağım konusunda şimdiden fikir sahibi olabilirler. ■
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159