11.01.2022, 17:11

Tansiyon

Tansiyon, vücuttaki kan basıncıdır. Sağlıklı bir insanın tansiyonu ortalama ve stabil olmalıdır. Bunun dışında değişkenlikler ve yüksek olması, vücudun yıpranmasına ve pek çok hastalığa, sonuçta beyin kanaması ve inmeye kadar gidebilecek bir sonuca götürebilir.

Tansiyon, ülkeler için de çok önemli bir olgudur. Toplumun, sağlıklı, sakin yaşaması ve huzuru çok önemlidir.  Toplumun tansiyonunun yükselmesi gerginlik ve huzursuzluklara neden olur. Bunun dışında ülkenin finansal anlamda da dingin bir yapısı da çok önemlidir. Bugünlerdeki ani finansal değişikliklerin olması nedeniyle belirsizliğin olduğu günleri yaşıyoruz. Ülkemizde zaman zaman böyle dönemler yaşanıyor. 

Son 40 yıl içinde,

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ABD tarafından uygun ülkemizde uygulanan ambargo ile oldukça zorlu dönemler yaşanmıştı. Sonrasında siyasi olaylar ve anarşinin çok yükselmesi dolayısıyla 1980 yılına kadar yoklukların ve karaborsanın olduğu sıkıntılı dönem devam etti.

1980 yılında 12 Eylül sonrası, siyasi çalkantılar durulmuş olsa bile başka sorunlar yaşandı. 1983’te Özal ile 25 Ocak kararları sonrasında, çok farklı bir döneme girildi. Bu yıllarda başlayan ihracat bir turizm atağı ile bir rahatlama ile kısıtlı olan döviz ve yabancı ürünlerde bollaşma görüldü. Otobüs sektörü de oldukça gelişme gösterdi.

Sonrasında 1994 yılında yaşanan 5 Nisan krizi hepimizi derinden etkiledi. 1998’de Öcalan’ın yakalanması ile turizmde durağan bir döneme girildi. Ancak bu dönemlerde para bolluğu ve sonrasında ticaret oldukça hızlıydı. 2000 yılın kısmında başlayan ve 2001 daha safhada hissedilen kriz yine gelişmeyi durduran sıkıntılı bir dönem oldu. Döviz ile satılan araçlar, dövizin yükselmesi ile Üretici firmalar ve müşteriler arasında çok büyük sorunların yaşanması sağladı.

2008’de dünyada yaşanan kriz Türkiye’de hissedildi. O günün, her ne kadar “teğet geçecek” denilse bile etkilenmediğinizi söylemek çok mümkün olmaz.

3-4 yıl önce yaşadığın rahip krizi de dövizin, dolayısıyla fiyatların yükselmesi için bir etken oldu. Maalesef sonrasında döviz geri gelse bile fiyatlar yapışkan olduğu için çıktığı yerden geri dönmedi. 

Bugünlerde de ne olduğunu bilmediğimiz şekilde artan döviz, çok kısa süre içinde %100lere varan bir fiyat artışı getirdi. Ancak sonrasında geri dönüş trendine girmiş olsa bile yükselen fiyatların geri dönmediğini net olarak görüyoruz. 2020 yılının başından itibaren dünyada yaşanan Pandemi süreci de, üretimde aksamalara neden oldu. Bu fiyatların yükselten nedenlerden biri olarak sayılabilir.

Bu arada otomotiv sektöründe bir chip kriz yaşandığı söyleniyor. İstenilen üretim adetlerine bir türlü ulaşılamıyor, bu yüzden otomobil satışları legal anlamda yok iken ikinci elde çok yüksek fiyatlara ulaşıldı. 

Kısaca sıralamaya çalıştığım bu kadar kısa zamanda, pek çok krizi birlikte yaşadık. Her kriz beraberinde bir takım fırsatları getirse bile; genel olarak yürümekte olan sistemi bir geriye ittiğini ifade etmek herhalde yanıltıcı olmaz.

Sektörümüzde, üreticilerin, Euro veya Dolar cinsinden girdileri yüzünden fiyatlar birincil derecede etkileniyor. Buna karşılık işletmecilerin en büyük masraf kalemi olan yakıt, kurlardaki artış da ilk etkilenen unsurların başında geliyor.

Yakın geçmişte, yakıtın sübvanse edilmesi ile fiyatların dengede tutulması sağlanmaya çalışıldı. Ancak yakıt üzerindeki ÖTV miktarının sıfırlanması ile sonuçlanan bu sürecin de sonuna gelindi. Avrupa’daki fiyatlara bakılınca bir litre yakıtın en az bir Euro olacağının öngörülmesi medyumluk olmasa gerek. Yakıt ve diğer girdilerdeki artışların aynı oranda fiyatlara yansıtmanın de mümkün olmadığı bir gerçek. Her şeye rağmen otobüs sektörü bütün bu olumsuzluklarda bile kesintisiz ve zararına hizmet vermeye devam ediyor. Hem de devletin deniz ve havayolu ulaşımına verilen desteklerin hiçbirinden istifade etmeden. 

Maalesef devlet için Karayolu yolcu taşımacılığı bir üvey evlat muamelesi görmeye hala devam ediyor.
1998 yılında o gün için demode olmuş olan ürünümüzü satmak üzere Antalya’da bir toplantı ve kampanya düzenlenmişti. Araç alacak müşterilerimize yurtdışına seyahat vaadi verildi.

Bizim tam bu kampanyayı düzenlediğimiz günlerde, Öcalan, Kenya’da yakalanıp özel bir ekip ve Türkiye getirilmesi ile Turizmde durağan bir döneme girildi. Kampanya akabinde müşterilerimizi hemen yurtdışına götüremedik. Ancak 2001 yılı Şubatın mümkün olabildi. Tayland’da bulunduğumuz süre içinde ülkemizde yeni bir kriz olduğu bilgisini aldık. “nasıl olsa döndüğümüzde krizinin tam göbeğine düşeceğiz, hiç olmazsa buradaki günleri heder etmeyelim keyfini yaşamaya devam edelim” dedik. Dediğimiz gibi dönünce çok ağır bir krizin içinde bulduk kendimizi.

Üretimde, kriz anında, üretimi aniden kesmek söz konusu olamıyor. En iyi ihtimalle 2-3 ay daha önceki hızı devam ettirmek durumundasınız. 2001 krizinde de fabrika çalışmaya devam etti, ancak müşteri olmadığı için araçların hepsi stok alanında beklemeye başladı.

Araçların, Tropik Adana sıcağında, açık alanda hareketsiz şekilde stoklanması, bir takım deformasyonların da oluşmasına neden oldu. Onlarca aracın, panömatik sistemlerin sürekli çalışmaması sonucu, kapıları açıldı, körükleri çöktü. 

Böyle bir pazarda, hasbelkader İzmir’de bir müşterimiz araç almaya geldi. Çok heyecan verici bir olaydı. Siparişi aldık, aracın teslim öncesi söz konusu aracın gerekli onarım ve bakımlarının yapılması gerekiyordu.

İzmir’den aracını almak üzere Adana’ya giden müşterilerimiz fabrikamızda çok iyi ağırlanıp, teslimat sonrası ilk benzin istasyonundan pompaya yanaşıyorlar. 

Pompacı “hayırlı olsun, uzun zamandır yakıt koyduğum ilk araçsınız” dediğinde herkes birbirine bakıyor. İzmir’e geldiklerinde bana bunu sorduklarında “olur mu öyle şey sürekli teslimat yapıyoruz ama muhtemelen araçlar başka istasyonlara uğruyorlardır.” gibi bir yalan daha söylemek zorunda kaldım. 

Daha sonra on adetlik bir filo satışı yakaladık. Müşteri ile şirketi ortak paydada bulaştırmak için epey bir mücadele vermek gerekiyordu. Sonunda gayretlerimiz sonuç verdi ve satış koşulları ile mutabakat sağlandı. Daha önceki gibi bu araçlarda da büyük revizyonlar ve onarımlar ile bekleme süresi içindeki deformasyonlar telafi edildi. Araçların, üniform, tek renk olması istendiği için bazıları yeniden boyandı. 

Yaşanan çok zorlu, sıkıntılı ve çetin dönemler şimdi bir hikâye olarak anlatılabiliyor. Umarım bugün yaşadığımız zorlu dönemi de geride bırakarak, keyifle anlatabileceğimiz günleri yaşayabiliriz.

1980- 2000- 2020 periyodları ülkemiz için kötü zamanlar oldu. Bu 20 yıllık dönemlerin tekrar edilmemesi ve sistematik olarak tekrarlanmamasını ümit ederim. 1980 ve 2000 yılındaki krizler sadece ülkemizi ilgilendirse bile 2020 ve 2021 yıllarındaki kriz Covid nedeniyle tüm dünyayı sarstı. Bundan sonra sakin dingin ve düşük tansiyonlu gönler olsun inşallah. 

2022 yılı ve sonrasında, Cumhuriyetimizin 100. yıl olan 2023 yılının keyifli, huzurlu, sağlıklı bol kazançlarla geçmesini diliyorum.

Hepimize sağlıklı, huzurlu, başarılı ve mutlu yıllar… ■

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159