24.06.2013, 15:09

Bahçe biziz, gül bizdedir, 32 dil bizdedir!

Dünyanın en büyük başkentini sorsam, hangi ölçütlere göre diye cevaplarsınız. Tarihiyle, doğal güzellikleriyle, insan hareketlilikleriyle bakıldığında; kuşkusuz bir tek İstanbul cevabı gelecektir.

Arkeologlar son buluntuları sınıfladıklarında, görüldü ki İstanbul’un tarihi 8.000 yılı geçiyor. Buna bir de dünyanın en büyük üç imparatorluğunun başkentliğini eklerseniz, hiçbir başkent yanına bile yaklaşamaz (Belki Roma’yı ayrı tutmak gerekir, çünkü Roma İstanbul’un vekili olarak büyümüş bir başkenttir tarihte).

Tarih kokan, kültürler mozaiği…

Bir düşünün, bu kadar önemli bir başkentin turizmi Avrupa’daki küçük bir kasabayla ancak yarışıyor. Bunun nedenini düşündünüz mü hiç? Değer vermiyoruz da, onun için. 

Yıllar önce, Almanya’da 20 bin nüfuslu bir kasabaya gitmiştim, bursu olarak. Küçük bir yerleşim diye burun kıvırdığımı gören kurumun yetkili kişisi, “Schwabisch Hall, sadece Almanya’nın değil, Avrupa’nın da en çok turist çeken yeridir” diye açıklama yaparak, bana ders vermişti. 20 milyon nüfuslu İstanbul’la kıyaslamayacağım tabii ki, ama neden bizim turizm sorunumuz olduğunu soracağım muhakkak.

Tatil yerlerine hücum!

Okulların kapanması ile birlikte tatil yörelerine doğru bir hareketlilik yaşanır. Memleketine gidenler de vardır muhakkak, tarla tapan işlerine yardımcı olmak amacıyla, ama daha çok sıcağın da iliklere işlediği büyük şehirlerden sere serpe dolaşılabilecek, kimsenin kimseye karışmadığı, esnek saatlerin yaşanabildiği yerler tercih edilir.

Bu yıl sezon başlangıcı pek de istenilen gibi olmadı. Taksim’de Gezi Parkı’nda başlayıp ülke geneline yayılan ‘çevreci’ direniş borsadan başlayarak hemen her şeyi vurdu. Geçenlerde yolcu taşımacılığı sektörünün belirleyici isimlerinden Mustafa Yıldırım, televizyon görüşmesinde Gezi Parkı eylemlerinin yolcu taşımacılığı sektörünü derinden etkilediğini açıkladı. Bu da gösteriyor ki, insanlar dolmuşlar, öyle bir duruma gelmişler ki en küçük bir kıvılcım patlamalarına yol açtı. 

AVM’lere gidenler alabildiğine azaldı, herkes küçük esnafı, mahalle bakkalını tercih ediyor artık. Bazı marka ve ürünlere, firmalara, mağazalara, lokantalara karşı büyüyen tepki onları da zor duruma soktu. 

Yapılması gereken…

Apolitik gençler, hayatla doğrudan ilgilenmeyenler diye küçümsenmeye çalışılan gençler gösterdikleri büyük dirençle kendilerinin de söz sahibi olduklarını gösterdi. Şimdi, daha dikkatli, daha özenli ve en az bir o kadar da demokratik, çevreci, ötekileştirmemeye çaba harcayan, aşağılamayan bir bakış tutturmalıyız. En kaçak sapma veya taviz o gençleri –sanal medyayı gerçekten çok iyi değerlendiriyorlar ve birbirleriyle inanılmaz bir hızla iletişim kurup aynı anda her yerde (sözcüğün tam anlamıyla her yerden söz ediyorum; Brezilya’dan İngiltere’ye, Amerika’dan Afrika’ya, Bolivya dağlarından Sibirya steplerine kadar) eylem başlatabiliyorlar. Temel bakışları var olanın karşısında olmak; çünkü şu andaki yaşam şartlarını da, ekonomik koşulları da, sosyal ilişkileri de, sanatsal- kültürel çabaları da yeterli ve kendilerini geliştirici düzeyde bulmuyorlar. Yeni bir dünya kurmak ve herkesin eşit, adil, birbirini ötekileştirmeyen bir yaşam biçimi oluşturmak istiyorlar.

Demokrasi, sadece demokrasi…

İmparatorluklar devri kapanalı, şunun şurasında 100-150 yıl ancak oldu. Diktatörlüklerin de devrinin bittiğini söyleyebiliriz. İktidarlar, yöneticiler, güçlü ve yıkılmaz olduklarını sanan firmalar çok dikkatli olmalı… Gençler yeni bir dünya oluştururken geniş bir perspektifle, herkesi kapsayacak bir şekilde, kimseyi ötekileştirmeden bakıyorlar ileriye.

Bunların ışığında taşımacılık, turizm alanlarına bakarsak; firmalar zaten hedef müşterileri olan gençleri gözetmeliler. Bugün Gezi Parkı direnişi dolayısıyla boşalan oteller ve iptal edilen rezervasyonlar, söylenecek yeni sözler bulmanıza imkan vereceği için belirleyici önemde. Birkaç gençle konuştum, iktidarın yanında olup da kendilerini karşılarına alan firmaları ‘boykot’ ettiklerini açıkça söyledi. Bu, firmaların şu günlerde doluluk oranlarına ve geçen yıllarla kıyaslanmasıyla kanıtlanabilecek bir şey.

Her şey para değil!

Mısır, Tahrir Meydanını turistlere açmış ve yabancı turistlere rehberli gezi imkanı sağlamış. Tur Operatörleri Platformu da benzer bir gelişmenin Türkiye’de de sağlanmasını isteyerek “Gezi Parkı turu”nun firmalar tarafından listelere alınmasını önerdi. Tabii, burada insan, “ah, keşke o duvar yazıları korunsaydı, örnek de olsa birkaç çadır sökülmeseydi, kitaplık dursaydı” diye geçiriyor içinden. Belli bir dönemi hatırlatan, kimsenin beğenmediği Berlin Duvarının bir kısmı duruyor, çünkü tarih bilinmezse geleceğe umutla bakılamaz.

Umudu üzmemek gerek…

Sadece servis imkanı, ucuz bilet ve/veya ikramla pazardan pay kapabilme dönemi geçti. Artık yeni bir şey söylemek lazım. Mevlana 800 yıl önce işaret etmiş: “Dünle beraber geçti cancağızım, ne varsa düne ait; şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159