19.06.2019, 15:28

Geleceği anımsıyorum…

Picasso’nun bu sözü hepimizin kulağına küpe olmalı. Gazetemiz, seçimden önce çıkmış olacak. Kim, hangi gerekçeyle kime oy verirse, o başkan olacak. Hayırlısı neyse o olsun. Güzelliklerle dolsun yaşamımız.
İstanbul sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da en önemli merkezlerinden biri. Bu kadar büyük ve kalabalık bir şehirde, sorunların çözümsüz kalması taşradaki küçücük bir yerleşimdeki insanı da etkiliyor. Balık baştan kokar misali, yılanın başını küçükken ezmeli, yani sorunu temelden, daha büyümeden çözmeli. Sade vatandaş gibi benim de beklentim sadece bu. Huzur içinde, barış ve demokrasiyle yaşamak. 
Genel yönetmenimiz, daha önceki yazılarımı da referans göstererek trenlerle ilgili yazmamı istedi.

Haydar Ergülen, “yanlış tren yoktur, yanlış istikamet vardır. Hangi trene binersen bin, seni bir güzel ağırlar, ama gideceğin yere değil gideceği yere götürür. Bilmiyorum artık trenin götürdüğü yere mi gitmek istersin yoksa yüreğinin götürdüğü yere mi? Aslında laf arasında, yüreğinin götürdüğü yer, trenin götürdüğü yerdir, bir dene istersen!” diyor, Kırmızı Kedi Yayınları arasından çıkan “İnce Tren” adlı denemelerini topladığı kitabında.

Madem trenleri yazacağız, madem “İnce Tren”le çıktık yola, sürdürelim. Trenlerin yavaş gitmesi bir keyiftir. Düşler kurarak, keyfini çıkararak ulaşmak istiyorsanız gideceğiniz yere… Zaman sorununuz da yoksa trenin raylar üstünde çıkardığı sesler bir müzik gibi gelir. Trenler hızlandıkça düşlerinizin de hızlanacağını, daha geniş alanları kapsayacağını belirtiyor yazar. Hakkı var. İster istemez trenin hızına uygun düşünüyorsunuz… 
Trenler değil, ama garlar, kısa süreli durulup kalkılan istasyonlar daha önce görmüşsünüz izlenimi bırakır insanda. Benim çocukluğumda da, tren belki daha durmadan atlanır, koştura koştura su doldurmaya gidilirdi sürahilere, testilere… Babamın kaç kez, hareket ettikten sonra en gerideki vagona zoraki tutunabildiğini anımsıyorum. Dolayısıyla da hemen her istasyon benzerdi birbirine… 

Ergülen, “hatırlayın, unutmamak da güzeldir ama hatırlamak şahanedir, zira içinde ‘hatır’ vardır, kıymet vardır, titizlik, incelik vardır” diyor. Hatırlı hatıralar değil midir bizi ayakta tutan, yaşama bağlayan… Hatırladıklarımızla, Picasso’nun başlığa çıkarttığım sözü gerçekleşir. Peki, tam da bu noktada unutmak nedir? Kötü müdür unutmak? Yine Haydar Ergülen yanıtlıyor: “Unutmasak iyidir elbette, unutulanın da unutanın da iyilikten payına düşen azalır, bir daha da yerine konması zor olur. Bazen de unutmak gerekir, iyilik için gerekir, unutanın iyiliği için de önemlidir ama daha çok da unutulanın iyiliği için gerekebilir.”
Hatırlı hatıralar şiir olsun hepimize… hayatın her alanında.■

Yorumlar (0)
banner117
15
açık
banner159